2007’de “PKK’nin Van’da bomba yüklediği ve Başbakan’a suikast yapacağı minibüs”ün Ankara’da eylem öncesinde yakalandığı duyurulmuştu. Olayla ilgili olarak 3 genç tutuklandı. Eski Emniyet İstihbarat Müdürü Sabri Uzun, çıkan kitabında olayın "Cemaat komplosu" olduğunu yazdı. Halen tutuklu olan Kürt genç İdris Nakçi'nin avukatı, dosyayı tekrar gündeme getirmeye hazırlanıyor.

Yiğit Günay'ın sol.org'da yer alan haberine göre, AKP-Cemmat kavgasıyla ortaya çıkan dönemin hukuksuzluklarına bir yenisi daha eklendi. 'Düzmece davaların' mağduru olan çok sayıda isim hapisten çıkarken, neredeyse tamamen unutulan bir olay nedeniyle bir genç yıllardır hapis yatıyor.

11 Eylül 2007 günü, sonradan basına yansıyan bilgilere göre, Ankara Emniyeti, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik bir suikastı önlemişti.

SENARYO BAŞTAN TUHAF

Senaryo şöyleydi: PKK, Van’da Mercedes Vito marka bir minibus ayarlamış, bu araca 580 kilo patlayıcı yükleyip Ankara’ya getirmişti. 11 Eylül 2001 saldırılarının yıldönümünde yapılırsa eylemin daha çok ses getireceği düşünülerek, araç bir katlı otoparkta tutuluyordu.

Ardından, senaryonun daha ilginç kısmı geliyordu: Polis köpekleri, nasıl olduysa katlı otoparkta bu bomba yüklü minibüsü buldu, ardından bomba uzmanları araca müdahale etti.

Böylece Tayyip Erdoğan “ölümden döndü”, operasyonu düzenleyen polisler de nakit para ödülü aldı.

OLAY GENÇLERİN ÜZERİNE YIKILDI

Olaydan birkaç gün sonra, Eskişehir’den Ankara’ya gelmekte olan bir yolcu otobüsü durduruldu. Otobüste bulunan Osmangazi Üniversitesi öğrencisi İdris Nakçi gözaltına alındı, ardından tutuklandı. Nakçi’yle birlikte iki genç, Ali Sayan ve Mustafa Bayar da tutuklandı.

Gerekçe, minibüsteki bomba düzeneğinin bağlı olduğu cep telefonuna daha önce İdris Nakçi’ye ait SIM kartın takılmış olmasıydı.

2011’de yerel mahkemedeki dava sonuçlandı, 2012’de Yargıtay kararı onadı. İdris Nakçi, 21 yıl hapis cezasına mahkum oldu. Diğer gençlerden biri beraat etti, diğeri tahliye edildi. Nakçi halen hapiste.

İdris Nakçi, sonradan mahkemede de tüm açıklığıyla anlattığı üzere, Kürt hareketinin gençlik örgütlenmesi YÖGEH mensubuydu. O telefondaki SIM kartı da, eşya getirmek üzere Van’a giden bir başka YÖGEH’li gence kullanması için vermişti.

Nakçi’nin avukatı Faruk Duran, suçlamanın ne kadar vahim olduğunu söyle anlatıyor: “Söz konusu cep telefonuna zaman içerisinde 20’den fazla SIM kart takılıp çıkartılmış. Kartlar 10’dan fazla kişi adına kayıtlı, biri de İdris. Diğer kart sahipleri hakkında hiçbir tahkikatta bulunulmaksızın İdris sorumlu tutuldu.

Kayıtlar, telefonun hemen her zaman Van’ın Güroymak ve Bahçesaray ilçelerinde kullanıldığını gösteriyor. Oysa İdris Nakçi Eskişehir’de. “Erdoğan’ı öldürecekleri” söylenen günlerde de Eskişehir’de öğrenci evi taşıyorlarmış. KYK’ya gidip yurt depozitosunu çekmiş. Avukat Duran, İdris’in son iki gün boyunca yürüdüğü tüm sokakların listesini mahkemeye verip MOBESE ve özel kamera kayıtlarını istemiş. Sonuç, sonunda Eskişehir Emniyeti’nden gelen “Söz konusu kişinin kaydı bulunamadı, o döneme ait kayıtların çoğu silinmiş durumda” yanıtı oldu.

‘ESER MİKTARDA’ KOMPLO!

Bu SIM kart iddiası, Nakçi’yi eylemden sorumlu tutmak için yeterli değildi. Zaten ilerleyen duruşmalarda Savcı da “kanıt”ların güçsüzlüğünü sezmiş ve iddiasını “Belki sanık o günlerde Eskişehir’de olabilir ama işbirlikçileri vardır, bu onu suçsuz yapmaz, hakkında kanıtlar var” şeklinde revize etti.

Nakçi’nin hakkındaki diğer kanıt, ayakkabısında bulunan patlayıcı izleriydi.

Avukat Duran’ın anlatımına göre, Nakçi olayın şöyle geliştiğini iddia ediyor: “Gözaltına alındıktan sonra ayakkabılarımı çıkarmamı istediler. Anlam veremedim ama çıkardım. Birkaç dakika sonra geri getirdiler, sonra da yapışkanlı bir kağıt getirip üzerine basmamı istediler.

Kağıtta patlayıcı madde vardı. Fakat, anlaşılan, polisler işi pek iyi becerememişti. Kriminal incelemede, ayakkabıda 0,0012 gram patlayıcı bulundu. Uzmanlar, raporda bu miktarı “Eser miktarda; şahsın olayla ilgisini kurmaya yeterli değil” şeklinde yorumlamıştı.

SABRİ UZUN İÇ YÜZÜNÜ ANLATTI!

Eski Emniyet İstihbarat Dair Başkanı Sabri Uzun, bugün satışa çıkan kitabı “İn”de, bu komploya dair önemli iddialarda bulundu.

Uzun, Gülen Cemaati’nin devlet ve Emniyet içindeki etkinliğini anlattığı kitabında, olayı aktardıktan sonra şu iddiaları sıraladı:

"Ey Cemaat İmamı polis müdürleri!

Bu minibüsü, bir yardımcı istihbarat elemanına siz kiralatmadınız mı?

O patlayıcı dediğiniz gübreyi siz satın aldırmadınız mı?

O minibüsü, kendi ajanınıza verip Ankara’ya siz getirtmediniz mi?

O minibüsü, Kurtuluş Katlı Otoparkı’na siz park ettirmediniz mi?

Park ettirmeden önce üç dört gün İstihbarat Dairesi’nin kapalı garajında bekletip, ABD’deki İki Kuleler’e yapılan 11 Eylül saldırılarını çağrıştırsın diye 11 Eylül 2007 gününü özellikle beklemediniz mi?

Üzerinde parmak izi bulunmasın diye İstihbarat Dairesi’nin garajında yıkattığınız minibüsü bir polis memuruna eldivenle kullandırmadınız mı?

Siz, bugüne kadar “parmak izi bulunmaması için” polis tarafından yıkatılan örgüt arabası gördünüz mü?

O minibüsü, Kurtuluş Otoparkı’na park etmeye götüren polis memurunun kamera kayıtlarına yakalanmaması için şapka giymesini emreden Daire Başkan Yardımcısı kim; o memur kim?

Bu olayda kullandığınız yardımcı istihbarat elemanına 30 bin dolar ödediniz mi?"

DOSYA TEKRAR GÜNDEME GELECEK

İdris Nakçi'nin avukatı Faruk Duran, Sabri Uzun'un kitabında öne sürdüğü iddiaların ardından, haftaya konuyu tekrar mahkemeye taşımaya hazırlandıklarını belirtti.