İstanbul’da 2009 yılında üniversite öğrencisi M.Ç’yi Taksim’deki 1 Mayıs kutlamalarına katılmak istediği için gözaltına alarak öldüresiye döverek bayılttıkları ve yol kenarına attıkları iddiasıyla yargılanan 4 polis beraat etti.

Kemal Göktaş'ın Milliyet'te yer alan haberine göre M.Ç’nin suç duyurusunun yanı sıra Adalet Bakanlığı’nın da savcılıktan soruşturulmasını istemesiyle başlayan dava süreci şöyle gelişti:

Avukat Özgür Murat Büyük, yaptığı suç duyurusunda Trakya Üniversitesi öğrencileri M.Ç ile H.K’nın Taksim’de düzenlenmek istenen 1 Mayıs kutlamalarına katılmak için geldikleri İstanbul’da polislerce durdurulduğunu, yapılan üst aramasında herhangi bir suç unsuru bulunmamasına rağmen 5-6 çevik kuvvet polisi tarafından, köprü altına sürüklenerek zorla götürüldükleri belirtildi. M.Ç’nin yüzüne biber gazı sıkan ve gazın etkisini arttırmak için üzerine su döken polisler, yaklaşık bir buçuk saat süren dayağın ve gazın etkisiyle bayılan M.Ç’nin ölmüş olabileceğinden korkunca iki öğrenciyi yol kenarında otobüsten attı.

Hastaneye kaldırılan M.Ç’ye vücudunun muhtelif yerlerinde meydana gelen yaralanmalar ile birlikte burnunda kırık olduğu, basit tıbbi müdahale ile giderilmeyecek ölçüde ve yaşam fonksiyonlarını orta derecede etkileyecek şekilde yaralandığı raporu verildi. M.Ç hastanede tedavi olurken avukatı aracılığıyla polisler hakkında suç duyurusunda bulundu.

Ayrıca M.Ç’nin ve arkadaşının gördüğü şiddetin Birgün Gazetesi’nde “1 Mayıs’ta polis işkencesi” başlığıyla haber olması üzerine Adalet Bakanlığı da Beyoğlu Başsavcılığı’na “haberle ilgili soruşturma açılıp açılmadığını” sordu. Şikâyet ve Bakanlığın ihbarı ile açılyan dosyalar birleştirildi. Savcılık, olaydan 3 gün sonra ifadesini aldığı ve sanık polislerle ilgili verdiği eşgal bilgilerini tutanağa geçirdiği M.Ç’yi 7 ay sonra İstanbul Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’ne göndererek teşhis yaptırdı.

Beyoğlu Cumhuriyet Savcısı Ali Şafak ise olaydan 2 yıl sonra polis memurları F.O, V.D, G.A ve F.K hakkında dava açtı. Savcı Şafak, polislerin M.Ç’ye karşı eylemlerinden ötürü “işkence sonucu vücutta kemik kırılmasına neden olma, hakaret, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” suçlarından 12 yıldan 31 yıla, H.K’ya karşı eylemlerinden ötürü ise “yaralama, hakaret ve hürriyetten yoksun bırakma” suçlarından 4.5 yıldan 15.5 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını istedi. Yani, her iki mağdur açısından istenen toplam cezanın üst sınırı 46 yılı geçti.

İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 yıl süren yargılamalar sırasında savunma yapan polis memurları, olayın gerçekleştiği bölgeden farklı yerlerde görev yaptıklarını savunarak suçlamaları reddetti. Dava sonunda duruşma savcısı Aydın Boztaş verdiği esas hakkındaki görüşünde polislerin savunmaları doğrultusunda olay yerinde görevlendirilmediklerini ve yapılan teşhisin olaydan 7 ay sonra “benzetme” yoluyla yapıldığını savunarak sanıkların beraatini istedi. Buna karşın mahkeme 26 Haziran’daki son duruşmada sanık polislerin “suçu işledikleri sabit olmadığı” gerekçesiyle beraatlerine karar verdi.