Gazeteci Ümit Kıvanç, darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidardan gelen açıklamaları değerlendirdi.

Kıvanç, “Darbe girişiminden beri, yaşadığımız “kalkışma”nın bir “işgal girişimi” olduğu tekrarlanıyor. Kurtulmuş bir adım geri atıp, “işgale hazır hale getirme” demiş. Kim işgal edecekti? Coğrafyanın altın tepsiyle sunulacağı kimseler sanırım. Kimdir bunlar?” ifadelerini kullandı.  

“Türkiye Cumhuriyeti’nin en yetkili şahısları, ülkedeki darbe girişimini sahiden birtakım dış güçlerin işgal planının parçası saysalar, bu menfur işe kalkışanları adıyla sanıyla anar, resmen düşman ilan ettiklerini açıklarlardı herhalde” diyen Kıvanç, “Neden böyle yapmıyorlar?  

“Yoksa bütün bu menfur ve meçhul dış güçler muhabbeti, sırf içeriye gaz vermek ve “şeytanı” yine Misak-ı Millî sınırları dışında aramak ve darbe girişiminin gizli saklı hakikatlerinin kurcalanmasını önlemek için başvurdukları bir sersemletme, aptallaştırma operasyonu mu?” diye sordu.  

Ümit Kıvanç’ın Gazete duvar’da yayınlanan, “Neden boyuna “işgal” diyorlar?” başlıklı yazısı şöyle:

Üç partili millî birlik mitinginde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Şayet darbe başarılı olsaydı,” dedi, “bin yıldır bizim olan bu coğrafyanın kimlere altın tepsi içinde sunulacağını artık hepimiz çok iyi biliyoruz.”   Cumhurbaşkanının ne demek istediğini anlamak kolay değil, çünkü “biliyoruz” dediği şeyi katiyen bilmiyoruz.

“Bin yıldır bizim”i de anlamıyoruz, bin yıldır olan biten hakkında cumhurbaşkanının ne bildiğini de anlayamıyoruz. Çünkü, basitçe, bu böyle değil. Fakat tarihle değil güncel hadiseyle uğraşalım; şu anda kimsenin bin yıl öncesini merak etmediği ortada. Darbe başarılı olsaydı “bu coğrafyanın”, yani bu ülkenin de değil, “coğrafya”nın kimlere sunulacağını “çok iyi bilen” şu “hepimiz”e bizim gibilerin dahil olmadığı anlaşılıyor. Çünkü biz bunu da bilmiyoruz.   Hattâ “coğrafya”dan kastın ne olduğunu da bilmiyoruz?

Sırf Türkiye olsa cumhurbaşkanı şüphesiz “ülkemiz” veyahut miting havasına uygun olarak “bu cennet vatan” gibi bir şey derdi. Kastedilen, Ortadoğu mudur? Neresidir tepsiye konup teslim edilecek coğrafya?   Bilemedik, öbür soruya geçelim. (Önceden alamadığımız için soruları cevaplamamız kolay olmuyor.)   Kime sunulacaktır bu coğrafya?

Cumhurbaşkanı ve “hepimiz” dediği artık her kimse, onların “çok iyi bildiği” bu şahıslar kimlerdir? Yoksa devletler midir? ABD midir? Fransa? İngiltere? Kim?   Bu merakımızı Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş daha da derinleştirdi. “Bu FETÖ’cü örgütün amacı,” dedi Kurtulmuş, “Türkiye’yi iç savaşa sokup işgale hazır hale getirmekti.”   Yine “işgal” teması. Darbe girişiminden beri, yaşadığımız “kalkışma”nın bir “işgal girişimi” olduğu tekrarlanıyor. Kurtulmuş bir adım geri atıp, “işgale hazır hale getirme” demiş.

Kim işgal edecekti? Coğrafyanın altın tepsiyle sunulacağı kimseler sanırım. Kimdir bunlar?   Türkiye Cumhuriyeti’nin en yetkili şahısları, ülkedeki darbe girişimini sahiden birtakım dış güçlerin işgal planının parçası saysalar, bu menfur işe kalkışanları adıyla sanıyla anar, resmen düşman ilan ettiklerini açıklarlardı herhalde.  

Neden böyle yapmıyorlar?   Yoksa bütün bu menfur ve meçhul dış güçler muhabbeti, sırf içeriye gaz vermek ve “şeytanı” yine Misak-ı Millî sınırları dışında aramak ve darbe girişiminin gizli saklı hakikatlerinin kurcalanmasını önlemek için başvurdukları bir sersemletme, aptallaştırma operasyonu mu?   Valla hiçbirini bilmiyoruz.