KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, KCK’nin bir örgüt değil, bir sistem olduğunu, tutuklananların hiçbirinin de KCK’li olmadığını iddia etti. Özel yetkili savcıların cemaat adamları olduğunu söyleyen Karayılan, “Varsa bu insanların KCK’ye üye olduklarına dair belge, göstersinler” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, giderek daha geniş bir yelpazeyi hedefleyen KCK operasyonlarına ilişkin ANF’ye konuştu. Karayılan, KCK operasyonları için “Bu, Gülen cemaati ve AKP’den bazı çevrelerin hazırladığı bir proje temelinde Kürt bağımsız siyasetini çökertmeye dönük ortaya konulmuş bir konsepttir” iddiasında bulundu.

KCK BİR ÖRGÜT DEĞİL, BİR TASARIMDIR, SİSTEMDİR

Karayılan şöyle konuştu: “Şurası açık ki, Kürt siyasetine karşı bir soykırım politikası vardır. Ortada KCK diye bir şey yok. Biz bunu daha önce de söyledik. Bu bir tasarımdır, bir sistemdir. Kürt demokratik toplum modeli olarak tartışmaya sunulmuş, çerçevesi çizilmiş bir sistemdir. Ama buna dayanarak bütün Kürt siyasetçilerini hedefleme durumu vardır. Yani Kürt kimliğine karşı duyarlı, örgütlü, teslim olmayan, onurlu duruşa sahip olan bütün Kürt siyasetçilerini bu gerekçeyle tutuklayıp içeri attılar. İnsanların kendi aralarındaki diyaloglarını, kendi sistemi içerisinde kurmuş oldukları akademilerini hepsini suç saymakta, KCK organı olarak göstermektedir. Bu tamamen saçmalıktır.

BENİMLE TUTUKLANANLAR ARASINDA İLİŞKİ OLDUĞUNA DAİR BELGE VAR MI?

İşte basın, “KCK’nin başında Murat Karayılan var, o zaman terör örgütüdür” demektedir. Her şeyden önce şunu söyleyeyim: Tamam. Ben KCK Yürütme Konseyi Başkanıyım. Peki, siz benim bu tutuklanan kişilerle herhangi bir ilişkime ilişkin bir belge gösterebilir misiniz? Onlarla herhangi bir telefon irtibatım kayıtlarınızda var mı? Herhangi bir internet yazışması kayıtlarınızda var mı? Herhangi bir üyelik listesini ele geçirdiniz mi? Nereden çıkardınız ki bu insanların hepsi üyeymiş? Bir kere KCK bir örgüt değil ki, birileri üye olsun. Sistemini inşa ederse vatandaş olabilirler. En son İstanbul tutuklamalarında benimle direk ilişkide olan kişilerin de tutukluların içinde bulunduğunu, yine talimatını direk Kandil’den aldığı yönündeki şeyler basına yansıdı. Bunların hiçbirisi asla doğru değildir, kurgudan ibaret şeylerdir. Varsa bu insanların KCK’ye üye olduklarına dair belge, göstersinler. Ama gösteremezler. Niye? Çünkü ben biliyorum ki bu bir senaryodur, böyle bir şey yoktur.

GÜLEN CAMAATİ VE AKP PROJESİ

Bu, Gülen cemaati ve AKP’den bazı çevrelerin hazırladığı bir proje temelinde Kürt bağımsız siyasetini çökertmeye dönük ortaya konulmuş bir konsepttir. Böylece kendi öz iradesine dayanan Kürt siyasetini tasfiye edip, zemini işbirlikçi bazı kesimlere açma, kendi Kürdünü yaratma konseptinin uygulanmasıdır. Böylelikle gerillayı da marjinalleştirme, toplumla ilişkisini sınırlamayı hesaplayan bir konsepttir bu. Bu temelde uydurulmuş bir şeydir. Bu, Kürt demokratik bilincine-toplumuna yönelik bir saldırıdır. Çünkü özgür Kürdü değil, esir alınmış, teslim olmuş Kürdü istiyor; bunu hedefliyorlar. Bunun için demokratik Kürt siyasetine karşı bir saldırıdır, teslim almaya ve sömürgeci amaçlarını gerçekleştirmeye dönük bir yönelimdir, açıkça bir siyasal soykırımdır, Kürtleri siyasetten uzaklaştırma, Kürt siyasetini yok etme hareketidir. Bunun dışında bir şey değildir.

AKP BLOK VEKİLLERİNİN MECLİS’E DÖNMESİNİ İSTEMİYORDU

Buna çarpıcı bir kanıt sunmak istiyorum: Aslında AKP hükümeti Kürt siyasetini tümden silmek için parlamenterlerin meclise gelmesini istemiyordu. Bunun için tuzak kurulmuştu. Eğer parlamenterler meclise gelmeyip 5 hafta devamsızlık yapsalardı, hepsinin vekilliklerini düşüreceklerdi. Ancak parlamento grubunun meclise dönme kararı AKP’nin bu planını boşa çıkarmıştır. Bakınız, Önderliğimiz tecrit altındadır. Yanında bulunan arkadaşlardan birisi 22.09.2011 tarihinde avukatlara bir telgraf gönderiyor. Telgrafta “buradaki arkadaşlar olarak görüşümüz parlamenterlerin artık boykotu sona erdirmeleri ve meclise dönmeleri yönündedir” biçiminde bir belirleme var. Açık ki bu Önderliğin görüşüdür. Bunu hükümet yetkilileri de çok iyi bilmektedir. Bu telgraf avukatlara ulaştırılırsa ve Blok grubuna yansırsa kararları üzerinde etkili olacaktır. Fakat bu telgraf avukatlara verilmedi, bekletildi; Blok grubu meclise dönme kararını açıkladıktan sonra 30.09.2011 tarihinde avukatlara ulaştırılmıştır. Bu da gösteriyor ki, AKP hükümeti aslında parlamenterlerin dönmesini istemiyordu, onun için parlamentoya dönülmesine ilişkin olumlu görüş yansıtan telgrafı bekleterek farklı kararın çıkmasını istedi.

CEMAAT ADAMI ÖZEL YETKİLİ SAVCILAR

Özel yetkili savcılar diye bazı cemaat adamları ortaya çıkmış, aynı kafadaki polisle birlikte teoriler üretmekte ve önüne gelen herkesi yakalamaktadır. Eğer bir ülkede “siyaset akademisi” açma hakkı varsa, partiler akademiler açar, orada istediği dersi görür. Orada ders kapsamında tartışmak suç olabilir mi? Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir suç var mı?