Gazete Karınca yazarı Abdulmelik Ş. Bekir, Suriye’de çözüm için Türkiye ve Rusya’nın öncülüğünde yapılan Astana görüşmelerini ve sonuçlarını değerlendirdi.

“Astana görüşmeleri özü itibarıyla Suriye rejimi ile Suriye’de savaşan muhalif gruplar arasında bir ateşkes ve görüşme değildir” ifadelerini kullanan Bekir, görüşmeleri,“Baas rejimi ve Türkiye arasında bir ateşkes” olarak niteledi ve Türkiye’nin görüşmelerde ekarte edildiğini yazdı.

Bekir, “Astana görüşmeleri özü itibarıyla Suriye rejimi ile Suriye’de savaşan muhalif gruplar arasında bir ateşkes ve görüşme değildir. Her ne kadar öyle gösterilmeye çalışılsa da Baas rejimi ve Türkiye arasında bir ateşkestir. Bu yönüyle Astana önemli oranda amacına ulaşmıştır. Türkiye, öyle iddia edildiği gibi Astana ile denkleme güçlü girmemiş aksine tüm ipuçları Suriye denkleminde önemli oranda ekarte edildiği yönündedir” ifadelerini kullandı.

Abdulmelik Ş. Bekir’in Gazete Karınca’da yayınlanan, “Suriye denkleminden ekarte edilmek: Türkiye’ye Astana bumerangı” başlıklı yazısı şöyle:

Astana görüşmeleri gerçekleşti. Görüşmelerin sonucuna ilişkin orta bir bildiri de yayımlandı. Bildiride ikinci bir görüşmenin de yapılmasına karar verildi. Öyle anlaşılıyor ki birçok konu süreci organize eden güçlerin istediği seviye ve doğrultuda gerçekleşmedi. Kimin bu süreçte neyi amaçladığı ve görüşmelerde ne elde ettiği ise tartışılmaya devam edeceğe benziyor.

TÜRKİYE VE ELDE KALAN ÖSO BAKİYESİ

Rusya-İran ve Türkiye açısından Astana görüşmelerinden beklentiler ve sonuçta varacak hedefler farklıydı. Başından itibaren Rusya ve İran bu görüşmelerin Suriye’de nihai barışı getirmeyeceğinin farkındaydı. Bunu Moskova deklarasyonunda da Astana’ya giden süreçte de sıkça ifade etmeyi ihmal etmediler. Türkiye ise iflas eden Suriye politikasında elde kalan ÖSO bakiyesini pazarlayarak Kürtlerin federasyon taleplerini engellemeyi umut etti, ediyor.

REJİM İLE TÜRKİYE ARASINDA ATEŞKES GÖRÜŞMESİ: ASTANA

Astana görüşmeleri özü itibarıyla Suriye rejimi ile Suriye’de savaşan muhalif gruplar arasında bir ateşkes ve görüşme değildir. Her ne kadar öyle gösterilmeye çalışılsa da Baas rejimi ve Türkiye arasında bir ateşkestir. Bundan kaynaklı olacak ki İran görüşmelerin önemini Türkiye’nin Esad rejiminin meşruiyetini kabul etmek olarak ifade etti. Neden böyle?

Türkiye’ye bağlı grupların Suriye’de ne halk nezdinde, ne askeri disiplin ve savaşma gücü ne de kontrol ettikleri coğrafya açısından bir ağırlığı kalmamıştır. Fırat Kalkanı harekatıyla birlikte kontrolü sağlanan alan da dahil olmak üzere hakim olunan coğrafya Suriye topraklarının yüzde 4-5’ine tekabül ediyor. Bu pozisyonla ÖSO grupları ile Rejim arasında herhangi bir anlaşma sağlansa bile, Suriye’de barışın sağlanması anlamına gelmez.

TÜRKİYE SURİYE DENKLEMİNDEN EKARTE EDİLDİ

Bunları söylerken Astana görüşmelerinin önemsiz olduğunu belirtmiyoruz. Aksine çok önemli görüşmeler. Ve önemi de vurgulandığı gibi Esad ve Erdoğan arasında bir ateşkes ve anlaşma olmasından kaynaklıdır. Bu yönüyle Astana önemli oranda amacına ulaşmıştır.

Türkiye, öyle iddia edildiği gibi Astana ile denkleme güçlü girmemiş aksine tüm ipuçları Suriye denkleminde önemli oranda ekarte edildiği yönündedir.

TÜRKİYE İLE ÖSO DAHA FAZLA KARŞI KARŞIYA GELECEK

ÖSO bakiyesinin görüşmeler öncesi, sırasında ve sonrasında hızlı bir dağılma sürecine girmesi, bu sürecin sahadaki yansımasıdır. Önümüzdeki dönemde bu dağılmanın giderek derinleşmesi beklenebilir. Bu bağlamda Türkiye ile ÖSO grupları daha fazla karşı karşıya gelecektir. İki günlük görüşmelerin ardından ÖSO sözcülerinin Türkiye’yi “Yeterli düzeyde bizi desteklemedi” sitemi ve sonuç bildirgesine çekince koyması buna işarettir. ÖSO gruplarının söylemleri zaten Rusya-İran-Suriye üçlüsü açısından çok önemli değildir. Önemli olan bu gruplar eriyene kadar Türkiye’nin mevcut politikasını sürdürmesidir. Muhtemelen birkaç ay içinde bu bakiye tamamıyla eriyince, sahada etkisi kalmayacağından Türkiye’nin de söyleyecek çok sözü kalmayacaktır.

PERDE ARKASINDA YAŞANANLAR

Diğer bir husus ise Astana’nın perde arkasında yaşananlardır. Rusya, görüşmeler sırasında Suriye için bir anayasa taslağı sunduğunu açıkladı. Teyit edilmemekle birlikte, taslakta Kürtler için otonomi önerildiği gelen bilgiler arasında. Federasyonla yönetilen bir ülke olarak Rusya’nın başından beri bu yönlü bir çözüme soğuk olmadığı biliniyor. Kürtler ile Esad yönetimi arasında bu minvalde bir ortaklık sağlamaya çalıştığı da basına yansıdı. Türkiye ve İran’ın buna karşı çıktığı ve çıkacağını tahmin etmek zor değil. Rusya’nın kendisi açısından maliyeti giderek artan Suriye’de bir an önce bir çözümün sağlanması için farklı seçeneklere açık olduğunu akılda tutmakta fayda var.

PYD’NİN RUSYA’YA ÇAĞRILMASININ ANLAMI

Bu kapsamda Astana görüşmelerine ilişkin bilgilendirilmek üzere Rusya’nın Asya Abdullah başkanlığından Kuzey Suriye Federasyonu’ndan bir heyeti Moskova’ya çağırmış olması, önemli bir gelişmedir. Bunun bir kaç anlamı olabilir. Öncelikli olanı Rusya’nın Kürtleri denklemin içinde tutmakta kararlılığını teyit eder. Buna bağlı olarak anayasa taslağına derc edilen Kürtler için otonomi iddiasını kuvveden fiile geçirme ihtimaline de bir işarettir.  Bu yönüyle bir yandan ÖSO bakiyesinin erimesini sağlama diğer yönden Kürtlere yönelik taleplerini Rusya’ya bile kabul ettirmeme ihtimallerine binayen, Astana Türkiye açısından tam bir bumeranga dönebilir. Halk deyimiyle Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma durumu yani.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.