Türkiye’nin Rus S-400 sistemini bu ay aktif hale getirip getirmemesi, ABD ve NATO ile ilişkilerinin geleceğini belirleyebilir

Koronavirüs (Covid-19) salgını tüm dünyada gündemin neredeyse tek konusu haline geldi.

Kısa bir süre öncesine kadar manşetlerden düşmeyen S-400 krizi artık gölgede kalmış gibi gözükse de Washington ve Avrupa başkentleri Türk hükümetinin bu konuda atacağı adımı çok yakından takip etmeye devam ediyor.

Dikkatler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, S-400’lerin aktive edilmesi talimatını verip vermeyeceğine çevrilmiş durumda.

Erdoğan, daha önce yaptığı açıklamalarda, Nisan ayı itibariyle sistemin faal hale geleceğini duyurmuş, bir ay kadar önce Türk basınında çıkan haberlerde de Ankara Mürted Havaalanı’ndaki S-400’lerle ilgili kurulum, test ve eğitim süreçlerinin büyük ölçüde tamamlandığı, sistemin Mart sonunda aktive edileceği iddia edilmişti.

ANKARA VAZGEÇER Mİ?

Nisan ayına girilmesine rağmen Ankara’dan henüz bir açıklama gelmedi. Diplomasi kulislerinde ise Ankara’nın bu kararını geciktirebileceği, hatta vazgeçebileceği konuşuluyor.

DW Türkçe’den Değer Akal’ın sorularını yanıtlayan Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi Türkiye uzmanı Timur Ahmetov ise Türk hükümetinin S-400’leri aktive etmekten vazgeçeceğine ihtimal vermediğini söyledi.

“Türk makamlarının resmi açıklamalarına güvenmekten yanayım” diyen Ahmetov, kendisinin, S-400’lerin planlandığı gibi aktive edileceğine inandığını söyledi.

ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Dış Politika Araştırma Enstitüsü'nün Ortadoğu Programı Direktörü Aaron Stein da Türkiye’nin S-400’leri aktive edeceği görüşünde.

Stein, “Türk Hükümeti çok açık bir şekilde bu sistemin aktive edileceğini defalarca beyan etti, ben bu beyanların doğruluğundan yola çıkıyorum” dedi.

SİLAH AMBARGOSU UYGULANIYOR

Ankara’nın S-400 tercihinin, Türkiye ile Batılı müttefikleri arasındaki ilişkilerde çok ciddi gerilimlere yol açtığını hatırlatan Stein, sistemin önümüzdeki günlerde aktif hale getirilmesi halinde çok daha çetin bir sürece girilebileceğine dikkat çekti.

Stein, böyle bir durumda “öngörülemez” olarak nitelendirdiği ABD Başkanı Donald Trump’ın uygulamakta ayak sürdüğü, kısaca CAATSA olarak adlandırılan, Amerika'nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası kaynaklı yaptırımların devreye sokulabileceğini, ayrıca ABD Kongresi’nde de Türkiye’ye yaptırım öngören tasarılarının da bulunduğunu hatırlattı.

“S-400’ler, ilişkileri baltalıyor” diyen Amerikalı uzmana göre Rus yapımı hava savunma sistemi alması nedeniyle Türkiye zaten halihazırda Batılı müttefikleri tarafından izole ediliyor.

Stein, Türkiye’nin bu tercihi nedeniyle F-35 projesinden çıkartılarak milyonlarca dolar kayba uğradığını, süreçte pek çok Avrupa ülkesinin de Türkiye’ye silah ambargosu uyguladığını, ABD Kongresi’nin de geniş kapsamlı savunma ürünleri ihracatını onaylamayarak Türkiye’ye fiilen silah ambargosu uygulamakta olduğuna dikkat çekti.

NATO üyesi Türkiye’nin, ittifakın hasım olarak nitelendirdiği Rusya’dan hava savunma sistemi satın alması ve bunların aktif hale getirilecek olunması, ABD liderliğindeki Batı İttifakı ile Rusya arasındaki güç mücadelesinde kritik bir dönüm noktası teşkil ediyor.

RUSYA’DAN STRATEJİK HESAP

Rusya için NATO üyesi bir ülkeye 2 milyar 500 milyon dolar karşılığında S-400 satmış olmak hem mali hem de stratejik bir başarı, ayrıca bunun Batı’da yol açtığı bölünmeler, İttifak içinde yarattığı çatlak da büyük bir kazanım olarak görülüyor.

Rus uzman Ahmetov, Moskova’nın diplomatik ve stratejik hamlesini şöyle yorumluyor:

“Rusya, Çin ve diğer yükselen güçler ile birlikte, ABD’ye rağmen çok kutuplu bir dünya düzeni kurmaya çalışıyor. Bu nedenle ABD’nin gücünü kırmak için Batı’daki mevcut fay hatlarını derinleştirmeye çalışıyor. Söz konusu fay hatlarının birisi de ABD ve Türkiye arasındaki tartışmadır. Asıl konu Türkiye’nin bağımsızlığını Amerika’ya kabul ettirmek, çok merkezli düzeni dayatmaktır."

KRİTİK DÖNÜM NOKTASI OLABİLİR

Erdoğan, S-400’ler konusunda geri adım atmamakta kararlı olduğunu, “Kimse bizim tükürdüğümüzü yalamamızı beklemesin” sözleriyle dile getirmiş olsa da, Batılı müttefikleri Türkiye’nin S-400’leri aktive etmemesi umudunu koruyor.

Kimi Batılı uzmanlar, Erdoğan’ın S-400 ısrarının Türkiye’nin Batı ittifakından kopuş sürecinin bir sembolü olacağını, domino etkisi yaratarak, sadece savunma alanında değil, siyasi ve ekonomik olarak da ilişkilerde onarılması imkansız büyük yaralar açılacağını savunuyor.

Bu konuda yalnızca ABD değil, Almanya, İngiltere ve Fransa da endişelerini en üst düzeyde Türk tarafına iletiyor.

Son olarak 17 Mart’ta, Erdoğan ile videkonferans aracılığıyla görüşen İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angele Merkel, beklentilerini ilettiler. Hatta Merkel, görüşme sonrasında basın toplantısında şu dikkat çekici ifadeleri kullandı:

“NATO’yu da konuştuk. Türk Cumhurbaşkanı bir kez daha Türkiye’nin NATO üyeliğini istediğini vurguladı. Biz de buna atfettiğimiz öneme vurgu yaparak, bundan duyduğumuz memnuniyetimizi ifade ettik. Bunun gereği olarak da, siyasi farklılıklarımızı tartışmamız daha zorunlu bir nitelik kazanıyor.”

EKONOMİDEKİ GİDİŞAT KARARI ETKİLER Mİ?

Verilen bu mesajların Erdoğan’ın kararını etkileyip etkilemeyeceğini önümüzdeki günler gösterecek. Alman Marshall Fonu'nun (GMF) kıdemli araştırmacısı Kadri Taştan’a göre, hem İdlib’de yaşanan son gelişmeler hem de Koronavirüs salgını nedeniyle Türkiye, S-400’lerin faal hale getirilmesini geciktirebilir.

Taştan, “İdlib’de Türk askerlerinin ölümüne yol açan kriz, Rusya’nın düşünüldüğü kadar güvenilir olmadığını ortaya koyarak Türkiye’deki siyasi yöneticilerin Rusya algısında değişime yol açmış olabilir. Ayrıca Koronavirüs salgını Türkiye ekonomisini daha da zora sokacak. S-400’leri aktive ederek, ABD ile süregelen krizin yeniden tırmandırarak, Türkiye’de ekonomiyi daha da zora sokmak çok da makul gelmiyor. Türkiye’nin Korona nedeniyle bir çok diğer ülke gibi IMF’den desteğe ihtiyacı olabilir. ABD’nin IMF’deki ağırlığını gözardı etmemek lazım” görüşünü dile getirdi.

İdlib’de yaşanan gerginliklerden sonra Türkiye’nin yeniden Batılı müttefiklerine yöneldiğini, hatta NATO’den destek talep ettiğini hatırlatan Taştan, “Türkiye, Batılılara karşı bir koz olarak kullandığı S-400’leri, şimdi aktivasyon kararını geciktirerek bizzat Rusya’ya karşı bir koz olarak kullanmak istiyor da olabilir. Ankara Batı üzerinden Rusya’yı dengeleme politikasına yönelmiş olabilir” diye konuştu.

Türk askerinin, İdlib’de Rusya ve İran destekli Esad rejimi saldırıları ile hedef alınması üzerine bölgede gerilim tırmanmış, Türk Hükümeti, 28 Şubat’ta NATO’yu olağanüstü toplantıya çağırarak müttefiklerinden destek talep etmişti. Aradan bir ayı aşkın bir süre geçmesine rağmen NATO şu ana kadar Türkiye’ye siyasi desteğin ötesine geçen, Ankara’nın beklentilerini karşılayan nitelikte bir adım atmadı.

ABD’DEN İDLİB İÇİN S-400 KOŞULU

Hatta geçen haftaki NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı’ndan önce videokonferans aracılığıyla düzenlediği basın toplantısında DW Türkçe’nin bu konudaki sorusunu yanıtlayan ABD’nin NATO nezdindeki Büyükelçisi Kay Bailey Hutchison, İdlib konusunda yardım etmek için Türkiye'nin S-400’lerden vazgeçmesini şart koşmuştu.

“Suriye’nin saldırganlığına karşı koymasına destek amacıyla bazı yetkinlikleri Türkiye’ye vermemize mani olan şey Rus savunma sistemi” diyen Hutchison, “Türklerin, Ankara’nın ortasındaki Rus savunma sistemini buradan çıkartmalarını, bu sayede de bize Suriye’deki sivilleri koruyabilmelerine tümüyle yardımcı olabilme özgürlüğünü temin etmelerini umuyoruz” ifadelerini kullandı.

GMF uzmanı Kadri Taştan, ABD’nin S-400’leri, İdlib’e destek için bir koşul olarak öne sürmesini çok şaşırtıcı bulduğunu vurgularken, “Rusya geçmişte nasıl ‘Batı-Türkiye krizinden nasıl yararlanırım?’ düşüncesiyle hareket ettiyse şimdi de ABD, İdlib kaynaklı Türkiye-Rusya krizinden fayda sağlamaya, bu vesileyle de S-400’lerden kurtulmaya çalışıyor” dedi.

“HER HALÜKARDA PARASI ÖDENDİ”

Peki, Türkiye S-400’leri aktive etmekten vazgeçerse, Rusya buna nasıl tepki gösterir? Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi Türkiye uzmanı Timur Ahmetov bu soruyu şöyle yanıtladı:

“Ankara’nın vazgeçmesinin ikili ilişkilerde çok negatif bir şekilde yansıması olmaz diye düşünüyorum, çok da aşırı bir tepki gösterilmeyecektir. Nihayetinde Türkiye, kararlarını kendi ulusal çıkarlarına göre alan, bağımsız bir ülke ve tepki vermek bu egemenliğe karşı çıkmak anlamına gelecektir. Her halükarda silah sistemlerinin parası ödendi…”

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe