Suriye’de Şam yönetiminin silahlı grupların elindeki İdlib'de kontrolü sağlamaya çalışırken Türk askerleri, Suriye birlikleriyle hafta sonu karşı karşıya geldi.

Suriye ordusu, Serakıb’a gönderilen Türkiye'nin takviye güçlerini hedef aldı ve 7 Türk askeri açılan topçu ateşinde hayatını kaybetti.

Rusya destekli Suriye birliklerinin bu saldırısı Türkiye-Rusya ilişkilerini gerilimli bir noktaya getirdi.

Rusya, Türkiye'nin İdlib'deki askeri operasyonları konusunda bilgi vermediği ve Suriye askerlerini bu nedenle Türk ordusuna ateş açtığı açıklamasını yaptı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Rusya'nın Soçi mutabakatına sadık kalmadığını dile getirerek konuyu uluslararası toplumun gündemine taşıdı.

DW Türkçe’den Aslı Işık’ın haberine göre Erdoğan, Rusya'nın Suriye politikasını Berlin'deki Libya Konferansı sonrası yaptığı açıklamada da eleştirmişti.

Erdoğan, Berlin dönüşü gazetecilere Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le İdlib konusunu detaylı ele aldığını açıklamış ve iki taraf arasındaki temel çelişkiyi "Onlar şimdi 'kendilerinin canını yaktığını söyledikleri' bizim ise 'ılımlı muhalif' olarak baktığımız kişilere terörist olarak bakıyorlar” sözleriyle ifade etmişti.

Erdoğan dün de "Rusya ile şu aşamada çatışma içerisine girmemize gerek yok. Öfkeyle kalkan zararla oturur.

Putin’i arayabilirim” diyerek gerilimi düşüren mesajlar vermeyi tercih etti. Erdoğan’ın akşam saatlerinde de Rusya liderini telefonla arayarak İdlib'i görüştükleri duyuruldu.

RUSYA'YA VERİLEN MESAJ: ARADAN ÇEKİL

Türkiye'nin Suriye politikasını yakından takip edenler için tarafların sahada karşı karşıya gelmesi sürpriz olmadı.

Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Serhat Güvenç, Türkiye’nin bir süredir Rusya’yı Suriye ile kendisi arasında tercih yapmaya zorladığını ve rejim ile kozlarını paylaşmak için Rusya’ya "aradan çekil" mesajını verdiğini söyledi.

Ancak Güvenç'e göre Türkiye’nin talebi karşılanacak gibi görünmüyor, çünkü Rusya Ekim 2015’den bu yana rejimin ayakta durması için Suriye’de varlık gösteriyor.

Rusya ile ilişkilerin hayli zamandır gerilimli ilerlediğine, ancak Ankara’nın Rusya ile konuşma yolları aradığına ve gerilimi tırmandırmak istemediğine dikkat çeken Güvenç, “Zor durumda olan taraflardan biri de Kremlin. Kremlin çatışan taraflarla iyi, kötü ilişki kurabiliyordu. Hem Türkiye’nin dile getirdiği beklentiler hem sahadaki durum, Kremlin’i Şam’la Türkiye arasında bir tercih yapmaya zorluyor. Rusya’nın 'tavşana kaç, tazıya tut' politikasının da sınırlarına geldik” yorumunu yaptı.

Uluslararası ilişkiler uzmanı akademisyen Erhan Keleşoğlu da Rusya ve Türkiye arasındaki işbirliğini geçici ortaklık olarak tanımladı.

Keleşoğlu, "İki ülke arasındaki ilişkilerde kırılma yaşanır mı?" sorusuna da "Geçici ortaklığın sınırlarına gelinmiş görünüyor. Yine de Rusya Türkiye ile doğrudan çatışma içine girecek bir angajmanı zorlamayacaktır” yanıtını verdi.

Gazete Duvar yazarı ve eski diplomat Aydın Selcen'e göre de Türkiye Rusya ilişkilerinde yol ayrımına geldi.

Bu öngörünün çok defa yapıldığını ve çok defa boşa çıktığını da vurgulayan Selcen, “Fakat bu defa Rusların da İdlib’te bir tercih yapmaya çalıştığı anlaşılıyor. Bu çerçevede hal çaresi bulunmaya çalışılıyor ama o hal çaresi İdlib’in tamamında Türkiye’nin de olması şeklinde değil, bir ödün vermek şeklinde olacak” dedi.

TÜRKİYE'NİN SEÇENEĞİ

İktidar sözcüleri ve hükümete yakın kaynaklar İdlib’de askeri seçeneği ön plana çıkarıyor. SETA Başkanı Burhanettin Duran Sabah Gazetesi’ndeki yazısında, "Gerekirse İdlib'den sürülen siviller için askeri güç kullanımı seçenekler arasında olmalı" diyerek ABD ve AB’yi müdahaleye çağırdı.

Ancak uzmanlara göre Türkiye’nin askeri olarak İdlib’de şansı yok. “Mevcut koşullarda çok büyük bir değişiklik yaşanmazsa, bu şartlarda Türkiye’nin askeri güçle elde edeceği şeyler çok sınırlı, hatta kaybı da fazla olur” yorumunu yapan Prof Güvenç,“Siyasal iktidar Suriye’de orduya öyle hedefler veriyor ki, bunların elde edilmesi mümkün görünmüyor. Sınırdan öteye uçak uçuramıyorsunuz. Rusya’ya tabisiniz. Siyasi irade ne kadar kuvvetli olursa olsun, bu hedefin askeri yöntemlerle elde etme imkanı neredeyse sıfır” değerlendirmesini yapıyor.

Sahadaki durumu şimdilik kurtarabilecek en akla yatkın çözümün Türkiye’nin M4’ün güneyinde ve M5’in doğusunda kalan gözlem noktalarını boşaltıp bu karayolunu yeni sınır teşkil edecek şekilde Türkiye sınırına doğru çekilmesi olduğunu söyleyen Selcen ise Rusya ile bu şekilde geçici mutabakata varabileceğini vurguladı.

Suriye rejiminin İdlib’i eninde sonunda alacağını söyleyen Keleşoğlu da en makul seçeneğin M4, M5 otoyollarının kuzeyine doğru çekilecek bir hattın Türkiye tarafından önerilmesi olduğu görüşünde.

"ABD İLE İLİŞKİLER ESKİSİ GİBİ OLMAZ"

İdlib’de Türk askerinin öldürülmesi ve iki ülkenin karşı karşıya gelme riski, uluslararası toplumun da gündeminde. BM Genel Sekreteri Antonio Guetteres iki ülkeye gerilimi düşürme çağrısı yaparken ABD de en üst düzeyde Türk askerine yapılan saldırıyı kınadığını duyurdu ve Türkiye'nin yanında olduğunun altını çizdi.

ABD ile ilişkilerin normale dönmesi için öncelikle “S-400 meselesinin çözülmesi lazım” diyen Keleşoğlu, iki ülke arasındaki ilişkilerin Kıbrıs buhranı kadar kritik bir aşamadan geçtiğini söyledi. Keleşoğlu, "Taraflar arasında ciddi bir güven bunalımı var. ABD Senatosu’nda hiç olmadığı kadar birleşmiş bir Türkiye karşıtlığı var. S-400 meselesinde ABD tarafı çok net. Kongre’de yaşanan güvensizlikten sonra ABD, Türkiye’nin adım atmasını bekleyecektir" diye sözlerini sürdürdü.

Keleşoğlu’na göre AB’nin araçları ne askeri ne diplomatik anlamda bu acil ve yakıcı soruna çözüm için yeterli değil.

İktidara yakın çevrelerin uzun zamandır ABD müdahalesini istediğine işaret eden Güvenç, “Bunun ABD’de karşılığı yok. ABD ile bir altyapı hazırlanmaya çalışılıyor. Ama bu ilişki eskisi gibi olmaz, yeni bir ilişki olur. Türkiye, gelinen noktada güçlü bir pozisyonda değil. ABD Suriye bağlamında, Türkiye ile ilişkilerinde kompartımanlaştırmaya yeşil ışık yakar mı belli değil” dedi.

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe