Avrupa Parlamentosu Türkiye - AB üyelik müzakerelerinin resmen askıya alınması çağrısında bulunmaya hazırlanıyor.

Gerekçe olarak referandumla onaylanan anayasa değişikliğinin Kopenhag kriterleriyle uyumlu olmaması gösteriliyor.

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) yıllık olağan Türkiye raporu parlamentonun bugün Strasbourg’da genel kurul toplantılarında tartışılacak.

AP Türkiye raportörü Hollandalı parlamenter Kati Piri tarafından kaleme alınan karar tasarısı şeklindeki raporun bu yılki özelliği, üyelik müzakerelerinin başladığı 2005 yılından bu yana ilk defa bir AB kurumunun bu müzakerelerin resmen askıya alınması çağrısında bulunacak olması.

Taslak kararda, “16 Nisan anayasa değişikliği paketinin mevcut haliyle yürürlüğe girmesi halinde” Türkiye ile üyelik müzakerelerinin “derhal ve resmen askıya alınması” için AB devletleri ve Avrupa Komisyonu’na çağrıda bulunuluyor.

Avrupa Parlamentosu’na göre anayasa değişikliği paketi, Venedik Komisyonu görüş raporlarında da belirtildiği gibi, kuvvetler ayrılığı ilkesi ve Kopenhag kriterleriyle uyumlu değil. AP Kasım 2016’da aldığı bir diğer kararda da üyelik müzakerelerinin “dondurulması” çağrısında bulunmuştu.

ÜYELİK YERİNE KUVVETLİ İŞ BİRLİĞİ

AP, üyelik müzakereleri yerine “kuvvetli işbirliğinin mümkün olabileceği ortak çıkar alanları üzerine Ankara ile samimi ve açık bir tartışma başlatılmasını” savunuyor.

“Ortak çıkar alanları” olarak terörle mücadele, göç, enerji, ekonomi ve ticaret örnek gösteriliyor.

Ancak, gümrük birliğinin güncellenmesi de dahil olmak üzere, tüm bu alanlarda işbirliğinin “insan hakları ve temel özgürlüklere saygı koşuluna bağlanması” talep ediliyor.

FONLAR DA KESİLSİN

AP, Türkiye’ye verilen üyelik öncesi AB fonlarının da gözden geçirilmesinden yana.

Üyelik müzakerelerinin askıya alınması halinde bu fonların da askıya alınmasını, bu paranın doğrudan Türkiye’de sivil toplum ve sığınmacılar için kullanılmasını istiyor.

Erasmus programındaki öğrenciler, akademi dünyası ve gazetecilerle ilgili programlara yatırılmasını savunuyor.

Müzakerelerin durdurulup, yerine müşterek çıkarlara dayalı iş birliğine gidilmesine dayalı bu yeni çizgi AP içindeki tüm siyasi gruplar tarafından savunulmakta.

Buna rağmen siyasi gruplar arasında Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği konusunda görüş ayrılıkları da var. Sosyal demokratlar ve Yeşiller müzakerelerin “AKP ile mümkün olamayacağını” belirtmekle birlikte üyelik perspektifi kapısının her şeye rağmen açık tutulmasını savunurken, başta parlamentonun en kalabalık grubu konumundaki Hristiyan demokratlar olmak üzere sağ eğilimli gruplar Ankara için üyelik perspektifinin bittiğini söylüyorlar.

Hristiyan demokratların lideri Alman parlamenter Manfred Weber, salı günü Strasbourg’da düzenlediği basın toplantısında Türkiye’nin “uzun süre önce Avrupa yolundan saptığını” ve “üyelik sürecinin geçmişte kaldığını” söyledi.

RAPORDA NELER VAR?

Karar taslağında 15 Temmuz darbe girişimi ve Türkiye’de gerçekleşen ‘terör’ eylemleri kınanıyor, Türk hükümetinin sorumluları hukuk devleti ve adil yargı hakkı çerçevesinde yargılama hak ve sorumluluğu olduğu belirtiliyor.

Buna karşılık, darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL kapsamında alınan önlemlerin temel özgürlüklerin korunması ve birçok vatandaş üzerinde “büyük çaplı, uzun vadeli, orantısız ve olumsuz etki yarattığı” görüşü not ediliyor. 

Karar taslağında, Türk vatandaşları için Schengen alanında vize serbestisinin Türkiye terörle mücadele yasalarında temel hak ve özgürlükleri güvence altına alıcı revizyona gitmediği sürece mümkün olamayacağını belirtiyor.

ERDOĞAN’IN ‘NAZİ’ SUÇLAMASINA KINAMA

Taslak metinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı Avrupalı liderlere yönelik “Nazi” suçlamalarına da yer veriliyor. “Meşru olmayan bu tür ifadelerin devamının Türkiye’nin siyasi ortak olarak saygınlığını baltaladığı” ifade ediliyor. Türkiye’nin iç sorunlarının ihracının “önemli sayıda Türk kökenlinin yaşadığı AB üyesi toplumlar içindeki barışçıl birlikte yaşamı tehdit ettiği” dile getiriliyor.

TÜRK DİASPORASINA MÜDAHALE

Taslak metinde Türk hükümetinden “kendi ihtiyaçları için AB ülkelerindeki Türk diasporasını sistematik biçimde seferber etmekten kaçınması da isteniyor.

Türk makamlarının “Türk diasporasına baskı yaptığına dair iddiaların” kaygıyla izlendiği belirtilip, “yurt dışında yaşayan çifte vatandaşların Türk makamları tarafından takibe alınması” kınanıyor. Kimi AB ülkelerinin OHAL sonrası sığınma talebinde bulunan Türk uyrukluların iltica dosyalarını hızlandırması “memnuniyet verici” olarak tanımlanıyor.  

(Kaynak: Deutsche Welle)