Türkiye Barış Meclisi, son dönemde ölen askerler ve Kandil'in bombalanması üzerine düzenlediği toplantıda, savaş dili kullanan hükümetin ve medyanın bundan vazgeçmesini ve bir an önce barışın sağlanmasını istendi.

İnsan hakları savunucularının 2007'de  toplumsal barışa katkı sunmak için oluşturduğu Türkiye Barış Meclisi, son dönemde ölen askerler ve  Kandil'e hava saldırısı düzenlenmesinin ardından, "barışın sesini" yükseltmek için basın toplantısı gerçekleştirdi.

İstanbul Cezayir Toplantı Salonu'na sığmayan toplantıya İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Hakan Tahmaz, Nuray Mert, Osman Kavala, Deniz Türkali, Murat Çelikkan, Feryal Öney, Aydın Çubukçu, Erol Katırcıoğlu, Vedat Yıldırım, Veysi Sarısözen, Ali Kenanoğlu, Ahmet Tonak, Tayfun Mater, Ferda Keskin'in de aralarında olduğu birçok kişi katıldı.

"BARIŞIN SESİ BU KADAR YÜKSELMİŞKEN..."

Barış meclisi üyesi Hakan Tahmaz, son iki yılda Türkiye'de hiçbir dönem olmadığı kadar çok kişinin "barış" için "savaşa yeter artık" demek için bir araya geldiği bu dönemde savaşın eşiğine gelinmesinin çok üzücü olduğunu söyledi.

Tahmaz, hükümetin barış fırsatlarını değerlendirmeyerek, bedeli çok ağır olacak bir "savaş" ilan ettiğini, medyanın da geçmişten ders çıkarmayarak eski "savaş diline" geri dönerek savaş çığırtkanlığı yaptığını söyledi.

"BARIŞ İÇİN GEREKENİ YAPACAĞIZ"

Sırrı Süreyya Önder, meclise ancak "onurumuzu portmantoya asmadan gidebiliriz" dedi.

"Biz milletten yetki aldık. Ancak halk bize, gasp edilen haklarımızı geri almadan, vicdanımızı portmantoya asarak meclise gidelim diye yetki vermedi. 'Meclise tıpış tıpış gelecekler, tükürdüklerini yalayacaklar' diyenlerle haklarımızı pazarlık konusu ettirmeyiz. Başbakan daha yeni ama sosyal hakları için mücadele verenlerin tarihi çok eski. Hapishaneyse hapishane barış için gereken her şeyi yapacağız"

"VEKİLLER AKTİF ROL OYNAMALI"

Erol Katırcıoğlu (akademisyen): “Seçimler umutla bitti, ancak son yaşananlar umudumuzu tüketti. Seçilmiş vekillerin barış için mecliste yer almalarını istiyoruz. “

Dr. Erol Katırcıoğlu, Başbakan Erdoğan'ın dün yaptığı "sözün bittiği yerdeyiz" açıklamasına işaret ederek, "İktidarın sözün bittiği yer dediği şey bizim sözümüzün başladığı yer diye düşünüyorum. Bugün itibariyle barışseverlerin sesini daha fazla yükseltmesi gerekiyor" dedi.

Katırcıoğlu, dün akşamdan beri Türkiye'nin gündeminin değiştiğini ifade ederek, "Gerek 1970'te, gerek 1980'de darbelere zemin hazırlayan ortam siyasetin rafa kaldırıldığı bir ortamdı" dedi. Bdp'li vekilleri kastederek, 'Bir an önce bizlerin sesini mecliste yankılamalarını istiyorum" çağrısında bulundu.

Ahmet Tonak (akademisyen): Vekiller yemin etsin etmesin, bu süreçte aktif rol oynamalı. Cumhurbaşkanı düzeyinde, uluslararası düzlemde Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler nezdinde, Kandil'de başlatılan savaş durdurulmalı.

“MİLLETVEKİLLERİMİZ MECLİSE DÖNMELİ”

Yazar Aydın Çubukçu da, özgürlük, barış ve demokrasi istediklerini kaydederek, “Bunun tek yolunun da Kürt Sorunu'nun nihai bir biçimde, demokratik tarzda çözülmesinden geçtiğini biliyoruz. Milletvekillerimizin meclise dönmesi ve oradan mücadeleyi yükseltmeleri gibi birçok tedbir almalıyız. Bu çağrıyı açıkça dillendirmek durumundayız. Oy verdiğimiz, seçtiğimiz arkadaşlarımız, seçilmesi için çalıştığımız insanlar, görevlerini mecliste yapmak, mücadeleyi orada yükseltmek üzere, sözün bittiği yer dedikleri yerde sözü tekrardan ve ısrarla başlatmak üzere meclise gelmelidirler" dedi.

"SANATÇILAR SAVAŞ DİLİNİ BIRAKMALI"

Feryal Öney (müzisyen): Dün sosyal paylaşım sitelerinde, sanatçıların savaş çığırtkanlıklarını gördüm. Bunun çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum, buradan tüm sanatçılara barış çağrısı yapmaları için sesleniyorum.

Murat Çelikkan (gazeteci): Bugün barış isteyenler hedef haline getirilerek tehdit altında. Bu savaş şantajı kabul edilemez. Önce Kürtsüz siyaset yapmaktan vazgeçilmeli. Bu savaşın sonuçlarını tüm Türkiye yaşayacak.

"ABD DEĞİL, TÜRKİYELİLER HAYIR DİYECEK"

Gazeteci Nuray Mert de, bu gelişmelerin sinyallerinin seçim sonrasına dayandığını, BDP'nin YSK tarafından engellenmesiyle, daha da gerildiğini söyledi. Son günlerde yaşanan gelişmeleri ve bunun yansımasını “Ürkütücü” olarak değerlendiren Mert, “Sri Lanka örneği veriliyor. 'Bu kez Amerika da dur demeyecek' deniliyor. Kürt meselesi Ortadoğu'daki pazarlıklara katılarak, yok sayılmaya çalışılıyor. Amerika 'dur' demese de bizim dur dememiz gerekiyor artık. ABD hiçbir zaman savaşa hayır demez, bunu diyecek olan barış savunucuları. Türkiye bir mezar eve dönüşmemeli. Bu sesi güçlendirmeliyiz. Türkiye’nin bir mezareve dönüşmesinin önüne geçmeliyiz" şeklinde konuştu.

Ferda Keskin (akademisyen): Bu süreçten çıkmanın somut adımları vardır. Kürt halkının hakları yeni anayasada güvence altına alınmalı, KCK tutukluları serbest bırakılmalı, Blok vekillerinin meclise gelmesi için zemin oluşturulmalı. Hükümet sözümüz bitti dedi, şimdi bizim sözümüz başlamalı.

"ÇOK KORKUYORUM"

Deniz Türkali (tiyatrocu) : Oldukça öfkeli ve üzgün konuşan Deniz Türkali, "Kimse benden sakin, aklı başında, soğukkanlı öneriler beklemesin" diyerek sözlerine başladı. Sesi titreyerek konuşmasını sürdüren Türkali, şunları belirtti: "Çok öfkeliyim, çok çok üzgünüm. Bu önerilerin hepsi çok değerli, yürekten katılıyorum. Ama bildiğim bir şey var kime ne söyleyeceğimi çok iyi biliyorum. Bu konuşmalar nereye varacak onu da bilemiyorum. Ürktüm. Son derece dayanışmacı, aynı dünya görüşüne sahip olduğunu zannettiğim arkadaşlarımdan inanılmaz şovenist, militarist mesajlar geldi. Korkuyorum ve korkmaktan korkmalayım, bizi korkutanlar asıl korkanlar. Ne yapıp edip şu savaşa karşı duralım."

Türkiye Barış Meclisi, açıklamadan sonra  süreçle ilgili ne yapılacağına dair basına kapalı bir toplantı gerçekleştiriyor.

AJANSLAR