Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve ÖSO güçlerinin 20 Ocak’ta başlattığı Afrin operasyonu, 18 Mart’a YPG’nin kenti terk etmesiyle Türkiye’nin denetimine geçti.

TSK ve ÖSO güçleri 18 Mart’ta Afrin yönetim binasının balkonuna Türk bayrağı ve ÖSO kullandığı üç yıldızlı Suriye bayrağı asarak kente girdiklerini ilan ettiler.

DW Türkçe’den İrfan Bozan’ın haberine göre, şimdi akıllardaki soru Türkiye'nin bundan sonra ne yapacağı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Afrin’e bayrakların çekilmesinden bir gün sonra yaptığı açıklamada "... Emin bir belde oluncaya, olduğuna inandığımız ana kadar..." sözleriyle Afrin’de TSK’nın kalış süresini tanımladı.

Suriye’yi yakından takip eden uzmanlara göre, Türkiye Afrin’den ve daha önce Fırat Kalkanı operasyonu ile kontrol altına aldığı bölgelerden kısa vadede çıkmayacak.

Gazeteci Musa Özuğurlu, Türkiye’nin kontrol altında tuttuğu bölgelerde kurumsallaşmak ve kök salmak niyetinde olduğu görüşünde.

Özuğurlu, Türkiye’nin Fırat Kalkanı ile alınan bölgeyi, Afrin’i ve İdlib’i birleştirdiğini, bu bölgede bir nüfuz alanı oluşturduğunu belirterek bu alanı Rusya, ABD ve Esad yönetimine karşı koz olarak kullanacağını söyledi.

ÖZUĞURLU: CERABLUS ÖRNEK ALINACAK

Afrin için Cerablus sürecinin örnek olacağını savunan Özuğurlu, Türkiye’nin Cerablus’ta yaptığı gibi Afrin’de de okullar, sağlık ocakları gibi yapılanmalara gidip kurumsallaşma adımları atacağını belirtiyor. Musa Özuğurlu, gelecekte TSK oralardan çekilse dahi Türkiye’nin etkileyebileceği, harekete geçirebileceği bir yapılanma hedefi güttüğü görüşünde.

SELCEN: SURİYE’DE TÜRKİYE’NİN HAKİM OLDUĞU TERS "L" BİÇİMİNDE BİR ALAN VAR

Suriye konusundaki uzman isimlerden gazeteci-yazar Aydın Selcen de Türkiye’nin kısa vadede bölgeyi terk etmeyeceği görüşünü taşıyor.

Selcen, "Fırat Kalkanı Harekatı’nda ele geçirilen yer yaklaşık 2000 kilometrekare. Burası Türkiye’nin dolaylı ve doğrudan denetimi altında… Şimdi Afrin 4 bin kilometrekare ve bugün de doğrudan ve dolaylı olmak üzere Türkiye’nin denetimi altına giriyor. Aşağıda da İdlib'de Türkiye’nin kontrol ettiği alan yaklaşık 5 bin kilometrekare. Özetle Suriye’de Türkiye’nin hakim olduğu ters "L" biçiminde bir alan var. Buna bir tampon bölge denebilir" diyor.

TAŞTEKİN: HEDEFLERDEN BİRİ NÜFUS YAPISINA MÜDAHALE

Gazeteci Fehim Taştekin'e göre, Türkiye'nin Afrin'deki hedeflerinden biri de oradaki Kürt yapılanmasını dağıtmak ve nüfus yapısına müdahale etmek.

Türkiye'nin Afrin'de PYD ve YPG’nin inşa ettiği sosyal dokuyu tamamen felç etmeye çalışacağına dikkat çeken Taştekin, Türkiye’nin bunu yapmasının kolay olmadığını ama bu yapıya ciddi bir darbe vurulduğunu belirtiyor.

Türkiye Afrin'deki Zeytin Dalı Harekatına dayanak olarak Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmesinin 51. maddesini göstermişti.

Bu madde BM üyelerinden herhangi birinin silahlı saldırıya uğraması halinde, "BM Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek ilgili ülkeye meşru müdafaa hakkı tanımasını" öngörüyordu.

HUKUKİ ÇERÇEVE

Peki bu madde Türkiye'nin bölgede uzun süre kalmasına olanak tanır mı? Uluslararası itirazlar yükselir mi?

Gazeteci Fehim Taştekin başından beri 51. maddenin Türkiye için yeterli bir çerçeve olmadığını söylüyor.

Afrin sınırını 2011’den bu yana Türkiye için en güvenli Suriye sınırı olarak tanımlayan Taştekin, uluslararası toplumun tamamen Türkiye'nin stratejik konumu nedeniyle olup bitene ses çıkarmadığı görüşünde.

Taştekin, Afrin operasyonunun ABD ve Rusya’nın göz yumması ile gerçekleştiğini belirtiyor ve "Sahanın bu iki temel aktöründen ABD, Kürtlerle diğer bölgelerde kurduğu ortaklığı kurtarmaya çalışıyor, Rusya ise Kürtleri Esad’a itmek istiyor" diyor.

Aydın Selcen’e göre ise Suriye'de, hele de Afrin’de yaşananlar dünya gündeminde çok da yer tutan konular değil. Selcen, bir laboratuvar ortamı olarak tanımladığı, Rusya’nın, ABD’nin, İran’ın, Türkiye’nin sahada bulunduğu Suriye’de, güç dengelerinin bir hukuki tartışmaya cevaz vermediğini söylüyor.

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe