Demokrasi ve Barış Konferansı çağrıcıları arasında yer alan yazar Vedat Türkali rahatsızlığından dolayı konferansa katılamadı.

Konferansa gönderdiği mesajda, katılamadığı için üzüntülerini dile getiren Türkali, "Bedenen aranızda olamadığım için üzgünüm, ama kalbim ve fikirlerim sizlerle..." dedi.

Türkali'nin Kürt sorununa ilişkin gelişmeleri değerlendirdiği ve fikirlerini sunduğu mesajının tamamı şöyle:

"Çözüm süreci normal seyri içerisinde devam ediyor. Gördüğümüz kadarıyla da olumlu bir yanı var. Bir defa kan duracak. Bu bakımdan ben şahsen Öcalan'a büyük bir sevgi duyuyorum, başarı diliyorum. Selam ve saygı iletiyorum. İyi bir şey yapıldı.

Öcalan'ın Newroz'da yaptığı konuşma uzun bir konuşmaydı. Bu uzun konuşmada kimi yerlere insanlar haliyle takılabilir. Şunu da söylememek olabilirdi diyebilirsiniz. Ama sonuca bakmak gerekir. Yaptığı etki çözüm yolunu açmıştır. Zaten istenilen de bu yolun açılması. Yolu açtı, dağı temizliyor.

Karayılan'ın da bence tutumu doğru bir tutumdur. Ülkeyi yavaşça kendi yollarından terk etme yöntemiyle olayı bitiriyorlar. Gördüğüm kadarıyla, daima da hazır bekliyorlar. Ki bu da haklı bir durum. Çünkü o kadar çok acıya mal olmuş ki bu olay, öyle kolayca feda edilecek bir durum yok ortada.

Şunu iyi bilmek lazım; Türkiye'de Kürt meselesinin çözümü yalnız başına bir çözüm olarak net bir sona varmaz. Türkiye'de özellikle Ermeni meselesini de birlikte çözmek lazım. Bugün mesela Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş Ermenice kurslar açtılar. Ermeni dilini öğretmek için de çaba sarf ediyorlar. Ve yalnızca Kürtlere yönelik değil Ermenilere de aynı itinayı gösteriyorlar. Bu bence çok önemli bir şey.

Hükümete düşen Kürt ve Ermeni sorununu, yani Türkiye'de yaşayan tüm insanların sorununu çözmektir. Bu ülkede yalnızca Türk olarak değil Ermeni, Yahudi, Çingene, Kürt, Gürcü, Lazlar olarak yaşıyoruz. Bugün biz hepimiz, bu ortak vatan içerisinde hep birlikte bu vatana sahip çıkmalıyız. Bunun temeli de mutlaka ve mutlaka demokrasi, özgürlük ve bunların dayandığı sağlam bir anayasa ile oluşur.

Erdoğan başkanlık sistemini istiyor. Zinhar verilmesin. Başkanlık sistemi Kürtlere de zarar verir. Gerçekten demokratik bir düzen, özgür bir düzen ve bütün insanların anayasal haklara sahip çıktığı ve devletin de kendisine sahip çıktığı bir ülke yaşanası bir ülke olur. O ülke aynı zamanda Ortadoğu'da bugün ki gibi bir savaş provokasyonunun değil, dostluk kardeşlik dayanışma çabalarının zirvesi haline gelebilir. Hepimiz mutlu oluruz.

Konferans’ta vicdanı olan, memleket sevgisi olan, insan sevgisi olan herkesin, bu yolda kendine düşen vazifeyi üstlenmesi lazım. Kardeşliği istiyorum, sevgiyi istiyorum, herkesin vicdanı doğrultusunda yaşama özgürlüğünü savunuyorum.

Hepimize kolay gelsin..." (ETHA)