Bir bildiriyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a seslenen Vedat Türkali, Başbakan'a bir insan olarak vicdanı olması gerektiğini hatırlattı, "Bağışlayın, sonunda sormak zorunda kalırsak, vicdanım da yok mu diyeceksiniz Sayın Başbakan" dedi.

Yazar Vedat Türkali’nin çağrısıyla bir araya gelen sanatçı, şair ve yazarlar İstanbul Taksim Meydanı’nda oturma eylemi yaptı.

Eyleme sağlık sorunları nedeniyle katılamayan Türkali'nin açıklamasının yer aldığı ses kaydı metni dinletildi. Bildiriyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a seslenen Vedat Türkali, Başbakan'a bir insan olarak vicdanı olması gerektiğini hatırlattı, "Bağışlayın, sonunda sormak zorunda kalırsak, vicdanım da yok mu diyeceksiniz Sayın Başbakan" dedi.

Bildiriye, Murathan Mungan, Orhan Alkaya, Nur Sürer, Redd, BGST Kardeş Türküler, Aytaç Arman, Altan Erkekli, Kazım Öz, Hüseyin Karabey, Ayfer Düzdaş, Ferhat Tunç, Yusuf Çetin, Füsun Demirel, Semir Aslanyürek, Kenan Bal, Funda Şirinkal, Şebnem Sönmez, Erdal Ceviz, Senar Turgut, Erkan Can, Menderes Samancılar, Serdal Genç imza attı.

BİLDİRİ TÜRKALİ'NİN KENDİ SESİNDEN, BATTAN OKUNDU

Vedat Türkali'nin kendi sesinden alanda okunan bildiride öncelikle, açlık grevlerinde 51. güne girildiği belirtilirken, altmışı aşkın kişi için ölüm günlerinin başladığı hatırlatıldı.

Bildiride, "Siyasal egemenliği tekelinde tutan iktidarı, muhalefeti ile Türkiye "devlet partileri", her tarihsel önemdeki olay gibi bugün de çözümsüzlük tutumunda yarışıyorlar," denilirken, "Kürtler silahı bırakıp demokratik yöntemi benimserlerse Kürt sorununu çözerlermiş," ifadesine cevap verildi. Bu ifadeye maddeler halinde sorularla karşılık verildi:

1. Yüzde on barajlı en antidemokratik seçim yasasını halklarının desteğiyle aşarak Meclise kırka yakın milletvekili ile girmiş BDP'yi sudan bahanelerle yok sayan bir iktidar bu yalanına kimi inanabilecektir?

2. Kürt halkının anadilini öğrenmesini haftada iki saatle sınırlayan, yargıda kendini ana diliyle savunma temel insanlık hakkını yasaklayan bir iktidarın demokrasi konusunda söyleyeceği inanılır ne sözü olabilir?

3. Yıllardır bastırarak söylediğimiz, Kandil'deki silahlı eylemi durdurmada, bugün tek etkili yol, 1,5 yıla yakın zamandır tecrit edilen Sayın Öcalan’a özgürlük tanımaktır. Onun siyasal çizgisine karşı olanlar da bu gücünü yadsıyamıyorlar. Unutulmasın ki, yıllar önce durdurmasaydı daha nice Kürt gençleri kendilerini onun için yakmayı sürdüreceklerdi. Bugün bir yılı aşkın bir süreden beri değil yalnız avukatları en yakın akrabalarıyla bile götürülmemektedir. MHP çizgisi dışına bile çıkamayan bir iktidarın demokrasi sözüne kim güvenebilir?

4. Bugün Kürt siyasal kavgasını yürütenler ülkedeki tüm halkların, dillerini, dinlerini, mezheplerini, tüm insanca haklarını savunuyorlar. Tekeli ellerinde tutan devlet partilerinin ülkemizi düşürdükleri ağır ortamdan kurtarılması için zorunlu olan anayasa yapımını bile beceremedikleri bir dönemde bu topraklarda yaşayan tüm halklar için en doğru olanı, ülkemizin kurtuluşa giden yolunu halkların kardeşliği çizgisindeki etkinliği ile Kürt halkı gösteriyor bugün. Değeri bilinmeyen bu olgu barışı gerçekten isteyen bir devlet için tarihsel sunudur.

"PROFAŞİST ÖRGÜTLER MEDYADA 'AÇLIK GREVİ-ÖTENAZİ' OLGUSUNU BİR TUTUYOR"

Bildiride, "Malta Bildirgesi gereği, açlık grevine yatmış kişileri doktorların beslemeye zorlamaları yasaktır. Kafaları karıştırarak, zihinleri bulandırmak için profaşist örgütlerin medyada yaymaya çalıştığı "açlık grevi" ile "ötenazi" olgusunu bir tutarak devlet güçlerini, özellikle doktorları açlık grevlerine saldırıya kışkırtan yaklaşımları yalanlar, yanlışlarla doludur," denildi. Bildiri şöyle devam etti:

Faşist Almanyası'nda suçsuz kişilere en ağır işkenceleri uygulayan doktorlar, umutsuzluk içinde ölüme yazgıladıkları kişileri "ötenazi istediler" rezil yalanıyla tanıtma yolunu tutmuşlardır. Çeşitli nedenleri olsa da sonunda bir umutsuzluğa yenilgidir ötenazi. Bugünkü açlık grevi umutlar içindeki bir halkın yasadışı baskılara yasal direnişi, zorunlu bir insanlık çağrısı, yerinde bir uyarıdır. Bu temel noktayı göz ardı ederek, toplumsal bir acı gerçeği tüm insanlara duyurmak umuduyla açlık grevine yatmış kişileri yasadışı baskılarıyla ölüme zorlayan kişiler, sözgelimi bir doktor umutlarla dolu bir insana keyfi davranışıyla yalnız yasadışı değil, insanlık dışı edimleri, eylemleriyle umutsuzluğa itmeyecek midir?

Mamak'ta, Diyarbakır Cezaevi'nde bu tür yöneticiler, doktorlar kaç kişiyi intihara zorlamıştır. Bu yolla bu yöntemle kendini "ötenazi"yi uygulamış duruma düşüren doktor suçludur. Bu eylem de (5237) Sayılı Türk Ceza Yasası'na göre tasarlayarak adam öldürme suçu sayılır. O doktor adam öldürme maddesine göre yargılanır, cezası "ağırlaştırılmış müebbet", ömür boyu hapistir.

'AÇLIK GREVİ ACIMA, GÖZYAŞI DEĞİL, EN DOĞAL HAKLAR İÇİN DESTEK İSTİYOR'

Bu açlık grevleri sizden acımanızı, gözyaşı dökmenizi değil, en yasal, en doğal haklarını engelsiz duyurmak için destek vermenizi bekliyor.

Böyle bir yasal girişimdeki insana destek vermeniz için düşüncesini değil insanlığıyla ortak yanınızı anımsamanız yeter. Bir yaratıcı kişi, bir sanatçı olabilirsiniz. Sıradan biri, işçi, memur, iş insanı, ev kadını, öğretmen, bir eğitim aşamasında öğrenci olabilirsiniz. Dindar olabilirsiniz. Ya da herhangi bir dinsel inanca bağlı olmayabilirsiniz. Hangi türden olursanız olun, sonunda insansınızdır. Şu ya da bu biçimde vicdan sahibisinizdir.

'SORAMAK ZORUNDA KALIRSAK, VİCDANIM DA YOK MU DİYECEKSİNİZ?'

"Devlet pazarlık etmez" diyor Sayın Başbakan. Devlet vatandaşına zulüm de etmez Sayın Başbakan. Olayı lütfen tersine yansıtmayın. Kimsenin sizden pazarlık beklediği yok. İnsanların kafatasları içinde beyinleri vardır. O beyinlerinin yerine, kullanım süresi çoktan çağ aşımına uğramış teneke konserve kutuların içindekilerle beslenen kişilerle aklı başında kimse pazarlığa kalkışmaz Sayın Başbakan. Kafanızla işimiz yok bizim. Ama insan olarak herhalde bir kalp taşıyorsunuzdur. Vicdanınız olması gerekir. Temel insanlık hakları için ölüme yatmış bu kişiler sizin kafanıza değil bu olması gereken vicdanınıza sesleniyor Sayın Başbakan. Şu anda bu koca alanı dolduran her dilde, her dinde, her inançta, her yaşta, her işteki on binlerce tüm ülkemizdeki milyonlarca insanımız gibi Sayın Başbakan, vicdanın sesini bekliyor sizden. Evet, çözüm yolunu açmanızı, kanı durdurmanızı, ölümlere son vermenizi bekliyor. Koca bir ülkenin sorumlu yöneticisi olarak temel görevinizdir bu. Bağışlayın, sonunda sormak zorunda kalırsak, vicdanım da yok mu diyeceksiniz Sayın Başbakan." (anf)