Toplumcu Mühendisler ve Mimarlar Meclisi, Başbakan Binali Yıldırım’ın AKM’yi kastederek “O binanın ne özelliği var ki?” sorusuna bir açıklama ile cevap verdi.

Birgün'de yer alan habere göre, Toplumcu Mühendisler ve Mimarlar Meclisi’nin açıklaması şöyle:

“Toplumcu Mimarların Gözünden AKM

Başbakan Binali Yıldırım’ın AKM’yi kastederek “O binanın ne özelliği var ki?” sorusuna bir cevap da biz verelim istedik. Sizinle her şey kötü… AKM bile!
O bina diye kastedilen yapı Taksim Meydanı’ndaki Atatürk Kültür Merkezi’ni kısaca tanıyarak başlayabiliriz. Cumhuriyet’in ilk yıllarında İstanbul’da kültürel etkinlikler için bir mekana ihtiyaç duyulur ve Taksim Meydanı’na bir opera binası yapılmasına karar verilir.

Fransız Mimar Auguste Perret ilk projeyi hazırlar. Bu ilk adım sonrası süreç biraz meşakkatli işler ve ekonomik zorluklar sebebiyle yarım kalır. 1946’da bu yarım kalan proje Mimar Faruk Akçer ve Mimar Rükneddin Güney tarafından yeniden ele alınır ve proje oldukça değiştirilir, inşaata tekrar başlanır. 1960 yılında, inşaat bu kez ihtilal sebebiyle yeniden durdurulur. Proje yeniden başladığında ise; Kültür Merkezi olarak yeniden ele alınması için Mimar Hayati Tabanlıoğlu işin başına getirilir. Sonrasını Hayati Tabanlıoğlu şöyle anlatıyor:

“Olumsuz tüm koşullara karşın büyük çaba ve sabırlar sonucu 12 Nisan 1969’da İstanbul Kültür Sarayı adıyla hizmete açılan yapı, 27 Kasım 1970’te bir temsil sırasında sahneden başlayan bir yangınla, büyük ölçüde hasara uğramıştır. Ancak bu yangında ölen ya da yaralanan olmamıştır. Yetkili otoriteler yangın nedenini teknik işletme yokluğuna bağlamışlardır. 1973 yılında tekrar onarıma alınan bina teknik tesisatta ve iç mekanlarda bazı değişiklikler yapılarak tekrar 7 yıl sabır gösterilere 1977 yılı başlarında Atatürk Kültür Merkezi adıyla ikinci kez hizmete hazır duruma getirilmiştir.”

Atatürk Kültür Merkezi, TC Kültür Bakanlığı İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 06.12.1998 tarih, 607 No.’lu toplantısında, 06.01.1999 tarih, 10521 sayılı kararı ile tescil edilmiştir. Ancak buna rağmen 2008 yılında yıkım kararı TBMM’den geçmiş ve konu Kültür Bakanlığı’na bırakılmıştır. Yıkım kararı yeniden kaldırılmış ve AKM, 1. Grup Tescilli Kültür Varlığı olarak tescil edilmiştir. Restorasyon gerekçesiyle kapatılan AKM, restorasyon yapılmadan, aksine tahrip edilerek 8 yıldır kullanıcısından uzak bırakıldı.

2013 yılında “her şeyi bilen Başbakan” olan R. Tayyip Erdoğan “AKM’nin yıkılıp modern bir kültür merkezi, barok görünümlü bir opera binası yapmak” gibi hayalleri olduğunu tam da Gezi günlerinde açıklamıştı. 2013’ten günümüze gelene kadar yapı; bilinçli olarak tahrip edildi, içi boşaltıldı, camları kırıldı. Şimdi de yine bir Başkaban, “AKM’yi kaldıralım, ne özelliği var o binanın?” deyiveriyor. Bilinçli biçimde dış etkilere maruz bırakılan, üşüyen, ıslanan AKM’nin sorumlusu kendileridir. Bununla da yetinmeyip: “Kimliği olan, dört köşe cam giydirme bir bina yerine bizim kültürümüzü, tarihimizi, geçmişimizi geleceğe taşıyan güzel bir bina yapalım.” buyuruveriyor.

Oysa AKM tam da kültürümüz ve tarihimizdir, kimlikli özgün bir mimari yapının kimliği var diye tartışılması ise sanırsak dünyanın hiçbir yerinde mümkün değildir. Kültür ve tarih sadece Osmanlı yapılarından ya da onların kopyalarından ibaret değildir. AKM cumhuriyet döneminin modern mimarlık eserlerinin en güzel ve az örneklerinden birisidir. Bu nedenle de hem mimari ve hem de tarihsel açıdan simge bir yapıdır. Bir kültür varlığıdır ve yıkılması teklif dahi edilemez.

Tescilli, korunması gereken yapı kararı ve kavramı, sadece yapıların yaşı ile değerlendirilmez. Uluslararası bir sözleşme olan; tarihi yapıların korunması ve restorasyonu hakkında bir çerçeve belirleyen ve 1964’te kabul edilen Venedik Tüzüğü’nün 1. Maddesi şöyle der:

“Tarihi anıt kavramı sadece bir mimari eseri içine almaz,bunun yanında belli bir uygarlığın,önemli bir gelişmenin,tarihi bir olayın tanıklığını yapan kentsel ya da kırsal bir yerleşmeyi de kapsar.Bu kavram yalnız büyük sanat eserlerini değil ,ayrıca zamanla kültürel anlam kazanmış daha basit eserleri de içine alır.” 2
AKM; mimari olarak “dört köşe cam giydirme bir bina” dan fazlasıdır. Yapının Taksim Meydanı’na verdiği cephe, müthiş inceliktedir. Meydanla son derece kapsayıcı, çağırıcı bir şeffaflıkla ilişki kurar. Meydan cephesinde, önünde birkaç basamakla inilip yarattığı boşluk kullanıcıyı alır, içeri çeker.

AKM; İstanbul’un kültür ve sanat hayatında bellek ve icra mekanıdır. AKM’nin kapatılması ile 8 yıldır kentte tiyatro, opera ve bale izleyicisi bu boşluğu fazlası ile hissediyor. Kültür-sanat hayatı AVM’lere hapsolup kalmıştır. AKM’nin fuayesinde temsil öncesi buluşulur, konuşulur, sıcacık çay yudumlanır, sonrasında ise oyun üzerine tartışılırdı. Bu yakınlaştırıcı, geliştirici kültür ortamının AVMlerdeki alışveriş beklentisi içerisinde kendisini bulması mümkün görünmüyor.
Her şeyi bilen Başbakanlar; Taksim Meydanı, AKM, Gezi Parkı üzerine yıllardır çokça konuştular. Asıl söylenmek istenenin başka bir kültürün, zihniyetin inşası olduğunu biliyoruz. AKM’nin yıkılıp yerine koyma derdiniz olan her ne ise; işte o gerici, rantçı, reklamcı zihniyetinizin kent meydanlarına, mekanlarına sirayetidir.

Ama bizler de #TeslimOlmayacağız!

AKM; Taksim Meydanı’nın en güzel cephesidir. Hele bir de Gezi günlerindeki gibiyse…