Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Türkiye'de polisin ölçüsüz olarak göz yaşartıcı gaz kullanımının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından "işkence" kapsamında değerlendirildiğine dikkat çekerek, bu konuda bir yasal düzenleme yapılması gerektiğini belirtiyor.

TİHV bu çağrısını, AİHM'nin "Abdullah Yaşa" davasında Türkiye'yi işkenceden mahkûm etmesi üzerine yaptı.

Söz konusu kararda adı geçen 13 yaşındaki Abdullah Yaşa, Mart 2006'da Diyrabakır'da meydana gelen olaylar sırasında polisin attığı gaz bombası nedeniyle yüzünden yaralanmıştı.

Vakıf, Gezi Parkı eylemlerinde meydana gelen yaralanmalarla ilgili benzer kararların alınmasının beklendiği uyarısını yaparak, tazminaz cezalarının yetkili kişilere yansıtılması gerektiğini savunuyor.

AİHM TÜRKİYE'Yİ SUÇLU BULDU

14 PKK'linin cenazesinin 24 Mart 2006 günü Diyarbakır'da defnedilmesiyle başlayan olaylarda 13 kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmış, en az 500 kişi gözaltına alınmıştı.

Göz yaşartıcı gaz kapsülünün yüzüne isabet etmesiyle yaralanan Abdullah Yaşa'nın şikayetçiler listesinin başında olduğu davayı karara bağlayan AİHM, Türkiye'yi suçlu buldu.

Mahkeme kararında, devletin hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3. maddesinde düzenlenen işkence yasağını ihlal ettiğini, hem de göz yaşartıcı gaz kullanımına ilişkin bir yasal düzenleme yapılması gerektiğini belirtti.

TİHV, Türkiye'de güvenlik güçlerin göz yaşartıcı kimyasal maddeler kullanmasını düzenleyen bir yasa bulunmadığına işaret ederek, tek yasal dayanağın Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu'nda göz yaşartıcı gazın da kullanılabilecek araçlar arasında sayılması olduğunu vurguluyor.

Gösterilerin barışçıl olup olmadığına bakılmaksızın, potansiyel öldürücü güç olan göz yaşartıcı gaz kapsüllerinin kullanılmasının işkence suçu kapsamında değerlendirilebileceği belirtiliyor açıklamada.

TİHV, emniyet müdürlüklerine gönderilen tıklayın genelgelerin yeterli olmadığını belirterek şu çağrıyı yapıyor: "Ölüm ve yaralanma riskini azaltmak için, göz yaşartıcı gaz bombalarının kullanımına ilişkin daha ayrıntılı bir düzenlemeye gidilmeli, yasal güvenceler güçlendirilmelidir."

Açıklamada, Gezi Parkı eylemlerine gönderme yapılarak şöyle deniliyor:

"Yıllardır polisin aşırı/yoğun/ölçüsüz göz yaşartıcı gaz kullanımı AİHM'in de belirttiği gibi 'işkence ve kötü muamele yasağı'nın ihlalidir. Bu suçun işlenmesinde silsileli olarak tüm yetkililerin sorumluluğu vardır. Buna 2006'da Diyarbakır'da olduğu gibi 2013'te tüm Türkiye'de göz yaşartıcı gaz kullanmayı emreden/onaylayan hükümet mensupları da dâhildir. Yıllar sonra gerçekleşecek adalet beklenmemeli, derhal kararın gereği yerine getirilmelidir. AİHM'nin son kararında takdir ettiği tazminat yurttaşlardan alınan vergilerle ödenmemeli, tüm sorumlulara rücu edilmelidir."