Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), yolsuzlukları araştırmak için Meclis'te kurulan soruşturma komisyonunun yayın yasağı aldırma yetkisinin bulunmadığını açıkladı. TGC, yayın yasağına karşı dava açtı.

TGC, Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği’nin 25.11.2014 tarihli yayın yasağı kararına karşı dava açtı. TGC, dava dilekçesinde; yayın yasağı kararının Anayasa ve kanunlara aykırı olarak verildiğini belirtti. Dilekçede Meclis Soruşturma Komisyonu’nun yayın yasağı aldırma gibi bir yetkisinin olmadığı ve bu kararla Anayasal hak ihlali yapıldığı ve halkın haber alma hakkının engellendiği vurgulandı.

İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği Başkanlığı kanalıyla Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği’ne açılan dava dilekçesinde Meclis Soruşturma Komisyonu’nun yetkisini aşarak talep ettiği kararın yok hükmünde olduğu belirtildi. Dilekçede şu görüşler yer aldı:

KARAR ANAYASA VE KANUNLARA AYKIRIDIR

Ekonomi Eski Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan, İçişleri Eski Bakanı Muammer Güler, Avrupa Birliği Eski Bakanı Egemen Bağış ile Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Erdoğan hakkında yürütülen soruşturma ile ilgili olarak, Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği’nin kararı ile yayın yasağı kararı alınmıştır. 2014/4205 D. İş sayılı 25.11.2014 tarihli “Yayın Yasağı Kararı”” kararıyla, Eski Bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar'ın kişilik haklarının zedelenmesinin önlenmesi, şöhret ve diğer haklarının korunmasının sağlanması bakımından, soruşturma bitim tarihi olan 27/12/2014 günü mesai sonu bitimine kadar tüm yazılı, görsel ve internet ortamında yapılan yayınlar hakkında 5187 Sayılı Basın Kanunu'nun 3/2. maddesi gereğince Anayasa ve Kanunlara aykırı olarak yasaklanmasına karar verilmiştir.

MECLİS SORUŞTURMA KOMİSYONU YETKİSİNİ AŞMIŞTIR

Meclis Soruşturma Komisyonu’nun “Görev ve Yetkileri” TBMM Iç Tüzüğünün 107 ila 113 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Söz konusu maddeler incelediğinde Meclis Araştırma Komisyonu’nun Yayın Yasağı talep edebilmesi mümkün değildir. İç Tüzük 110/2. Maddesi; Komisyon’un çalışmalarının gizli olduğunu Komisyon’a kendi üyeleri dışında milletvekillerinin katılamayacakları konusunu düzenlemiştir. Komisyonun çalışmalarının gizliliğinin önüne geçilmesi ile yayın yasağı arasında doğrudan bir bağlantı bulunmamaktadır. Komisyon yetkisini aşmış, Hakimlik de bu yetki aşımını dikkate almadan karar vermiştir. Bu koşullarda Hakimliğin verdiği karar resen verilmiş bir karar görüntüsündedir. Anayasal hak ihlali yapılmıştır.

YAYIN YASAĞI KARARI AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İÇTİHATLARI KARŞISINDA GEÇERSİZDİR


Avrupa İnsan Hakları Sistemi ifade özgürlüğünün sınırlanmasını, ve basın özgürlüğüne müdahaleyi belirli kıstaslara bağlanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir hak ihlalinde sözleşme tarafı olan devlet müdahalesini; şu üç testten geçirmektedir.
1. Kısıtlama kanunla ön görülmüş müdür?
2. Mühadalenin meşru bir amacı var mıdır?
3. Demokratik bir toplumda gerekli midir?
Müdahalenin meşru bir amacı yoktur. Müdahale demokratik bir toplumda gerekli değildir.
Olayımızda müdahale demokratik bir toplumda gerekli midir kıstası açıkça ihlal edilmiştir.
Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği’nin 5187 sayılı Kanunun 3. maddesi/2. fıkrası kapsamında verdiği karar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 10. Maddesi içtihatları karşısında geçerli değildir.

KAMUOYUNA YANSIYAN SORUŞTURMA DOSYASI ALENİYET KAZANMIŞTIR

Eski Bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkında yürütülen suçlamalar kamuoyuna yansımış ve bu hususa ilişkin dinlenme kayıtları da belirsiz sayıdaki kişiye ulaşmıştır. Kısaca iddia edilen tüm belge ve tanık olarak dinlenen kişilerin beyanları tüm Türkiye’de ve hatta dünyada aleniyet kazanmıştır.

SORUŞTURMA KAPSAMINDA İFADE VEREN KİŞİLER’İN İFADELERİNİN YAYINLANMASI HABERDİR

Verilen ifadelerin kamuoyuna yansıması ve bu yansımanın tüm etkileri haber niteliğindedir. Gazetecilik mesleği ile uğraşan herkes istisnasız bu kayıtları mesleğin doğası gereği haberleştirecektir. Gazetecilere tanınan bu özgürlük şüphesiz ki toplumun haber alma hakkını garanti altına almak içindir. Tıpkı yargıcın bağımsızlığı gibidir.

TÜRKİYE GAZETECİLERİ HAK VE SORUMLULUK BİLDİRGESİ İHLAL EDİLMİŞTİR

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nin özünde gazetecilerin haber yapmalarının halkın bilgi alma hakkı için olduğu vurgulanmaktadır. Türkiye Gazeteciler Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nin
GAZETECİNİN SORUMLULUĞU başlığı şöyledir: "Gazeteci tüm bilgi kaynaklarına serbestçe ulaşma ve kamu yaşamını belirleyen, halkı ilgilendiren tüm olayları izleme, araştırma hakkına sahiptir. Gazetecinin karşısına çıkarılacak gizlilik ve sır gibi engeller kamusal işlerde yasaya, özel işlerde açık ve ikna edici gerekçelere sahip olmalıdır. " Yayın yasağı kararı ile bildirge ihlal edilmiştir.

YOLSUZLUKLARLA İLGİLİ HABER YAPILMASI SİYASİLERİN KAMU ADINA DENETLENMESİDİR

Basının toplumsal barışı sağlamadaki denetim görevi görmesi ve dördüncü kuvvet olarak adlandırılması elbette ki boşuna değildir. Yasağa konu tanık, bilgi sahibi, bilirkişiler ve diğer kişilerin ifadelerinin yayınlanmasında kamu yararı vardır. Bu haberin yapılması siyasilerin kamu adına denetlenmesidir. Bu soruşturma ile ilgili ifadelerin gündeme taşınması haber verme görevinin ve basın özgürlüğünün gereği olarak görülmek zorundadır. Bu tarz haberlere karşı derhal hakimin müdahalesinin talep edilmesi de ne yazık ki basın ve ifade özgürlüğünün üstünlüğü karşında politikacı ve/veya kamu görevlilerinin kişisel yararlarının korunması anlamına gelmektedir ki bu da yukarıda belirtilen evrensel ilkeler ve ülkemiz yasaları açısından da kabul edilir nitelikte görülmemektedir. Kamuoyuna yansıyan olay ne kadar vahim olursa olsun halkın haber alma hakkı zedelenmemelidir. Bu nedenle yayın yasağı kararı kaldırılmalıdır.