Taksim Dayanışması, yaptığı açıklamada, Marmara Depreminin 14. yıldönümü dolayısıyla bu gece, ''Unutmadık, unutturmayacağız' demek için parklarımızdayız" dedi.

Açıklamada deprem gibi doğal afetlerde parkların ve meydanların sığınılabilecek alanlar olduğu belirtilirken Gezi Parkı’nın Beyoğlu bölgesinin yegane toplanma ve çadır alanı olduğu da vurgulandı.

İşte açıklamanın tam metni:

Merhaba.

Unutmadık, unutturmayacağız.

Taksim Dayanışması; farklılıkları kucaklayan barışçıl demokratik yöntemlerle taleplerini dile getiren 124'ü aşkın meslek odası, sendika, siyasi parti, mahalle derneği, taraftar grubu ve inisiyatiften oluşmaktadır.
Varlık sebebi daha yeşil, daha yaşanabilir, daha insani, daha demokratik bir kent, ülke ve dünya özlemidir. Ve bu dayanışmanın bileşeni olmak için sadece bir "merhaba" yeterlidir.

Yalansız, dolansız, çıkarsız bir merhaba...

Sahici, umut dolu sıcacık bir "merhaba"...

Bir merhaba ile başlayan bu dayanışma, gençlerin yaratıcı zekasıyla, annelerin kucaklayan şefkatiyle, işçilerin emekten gelen gücüyle, kadınların gür sesiyle, LGBT bireylerin biz de varız çığlığıyla, yaşlıların yeniden canlanan hayat enerjisiyle dünya demokrasi tarihinde onurla anılacak yeni bir sayfa açmıştır.

Ve artık; hak arama ve demokrasi taleplerini dillendiren dünya halklarının üzerine kadın erkek genç yaşlı çoluk çocuk demeden gazla copla panzerle, tomayla plastik mermi ve gerçek mermiyle saldıran, öldüren, tutuklayan ve gölgesinden dahi korkar hale gelen dünyanın her yerindeki üniformalı ve ya üniformasız tüm iktidar sahiplerine her dilde ve hep beraber haykırıyoruz.

Ne kadar güçlü olursanız olun, insanlığın onurlu yüzü dünyamızı aydınlatacaktır. Bunu biliyoruz. buna inanıyoruz ve sadece kendimize ve dünya halklarının dayanışmasına güveniyoruz.

Bu güven ve inançla bıkmadan usanmadan bizleri bir araya getiren taleplerimizi bir kez daha hatırlatıyoruz:

- Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye'deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda, toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını,

- Taksim Gezi Parkı'ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak, halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan; binlerce, insanın yaralanmasına, altı yurttaşımızın ölmesine neden olan sorumluların görevden alınmasını; gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmasını,

- Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için tutuklanan ve gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılması, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama yapılmasını,

- Afet zamanlarında da toplanma ve korunma yerlerimiz olan Gezi Park'ı başta olmak üzere halkın kullanımına kapalı bütün parklarımızın bir an önce ve gerçekten açılmasını, önemle ve acilen talep ediyoruz.

Üstelik, özellikle bugün taleplerimizin yerine getirilmesi her günden daha fazla yaşamsal önem ve haklılık arz etmektedir.

Çünkü bugün 16 Ağustos...

Bu gece 17 Ağustos 1999 büyük Marmara Depreminin 14. yıldönümü...

Ancak aradan koskoca 14 yıl geçmesine karşın henüz etkilerini silemediğimiz 17 Ağustos 1999 depreminin hemen ardından yaşadığımız 12 Kasım 1999 Düzce depremini tekrar yaşatırcasına; Van bölgemiz 9 Kasım 2011 de 5,6 büyüklüğünde bir depremle tekrar sarsılmış ve bu depremde 32 insanımız daha yaşamını kaybetmiştir..

Felaket kapitalizminin kuşatması altında, yağmurların bile felakete dönüşebildiği yurdumuzda yapılan bütün bilimsel ve mesleki uyarılara rağmen, Yerel ve merkezi iktidarlar, kendi siyasal ve ekonomik çıkarlarını korumak ve egemenliklerini sürdürmek adına, yüz binlerce insanı tehlikeye atmaktan hala çekinmiyorlar.

Nükleer tehdidin çok acı sonuçları yaşanan bir dünyada hala nükleer santraller kurmak için inat ediyorlar.

Parklarımız, bostanlarımız, tarım alanlarımız, ormanlarımız, derelerimiz, tepelerimiz yağmaya açılıyor, otopark çatı katlarına ve AVM alanlarına dönüştürülmeye çalışılıyor. Bu da yetmezmiş gibi fırsat bu fırsattır denilerek deprem olgusu ile insanlar korkutularak dönüşüm projeleriyle yerlerinden ediliyor

Okullarımız, hastanelerimiz, mezarlarımız özelleştiriliyor, rant alanı ilan ediliyor.
1999'daki Değirmendere denizin dibinde dururken, kıyı alanlarımız milyonlarca kare dolgu alanı ilan edilerek, halkımıza kamusal alan, toplumsal alan olarak gösterilmeye çalışılıyor.

Tarihi stadyumlar, sinemalar yıkılıp yerine avm'ler, oteller, rezidanslar, kışla ve saray bozuntuları inşa edilmeye çalışıyor.

Üstelikle yaşam hakkı kadar kutsal bir hakkı savunan insanların üzerine polisler salınıyor, insanlar öldürülüyor, sakat bırakılıyor, tutuklanıyor, gözaltına alınıyor.

Beyoğlu bölgesinin yegane toplanma ve çadır alanı olan Taksim Gezi Parkı vali emri ile keyfi bir şekilde bir açılıyor bir kapatılıyor.

Bu durum hiç bir demokratik ve uygar ülkede kabul edilemez ve etmiyoruz.

%98'i deprem bölgesinde bulunan ve yakın geçmişte on binlerce canını kısa süreli ekonomik ve siyasal çıkarları esas alan kent politikaları nedeniyle kaybetmiş olmanın acısını hâlâ taşıyan bir coğrafyanın insanları olarak bugün özellikle deprem gibi doğal afet ve insan kaynaklı olarak yaratılan afetler sırasında sığınabileceğimiz tek alanlardır parklar ve meydanlarımız.

Ayrıca parklarımız Haziran'dan beri hep beraber yeni bir yaşamı kurmak için filizlenen demokrasi çiçeği forum alanlarımızdır da artık.

Bu akşam 16 Ağustos'u 17 Ağustos'a bağlayan gece unutmadık, unutturmayacağız demek ve kaybettiğimiz canları anmak için bütün gece parklarımızdayız.

Bu gece her yer Gölcük, her yer Düzce, her yer Van...

Unutmadık, Unutturmayacağız,

Taksim Dayanışması