Türkiye, Rusya ve İran "Suriye garantörleri" olarak ilk kez 20 Aralık 2016'da bir araya geldiler.

24 Ocak 2017'de Astana'da düzenlenen dışişleri bakanları toplantısı sonucunda "Astana Süreci" resmen başladı.

Cumhurbaşkanları düzeyinde ilk kez Kasım 2017'de bir araya gelen garantörler, bugün 3. kez Tahran'da buluşacaklar ve Astana Süreci'nin belki de en önemli toplantısını gerçekleştirecekler.

İdlib ve İdlib'de yaşayan yaklaşık 3,5 milyon insanın kaderi ve geleceği bugün toplanacak zirvede masaya yatırılacak.

Türkiye, Rusya ve İran cumhurbaşkanlarının katılımıyla bugün gerçekleştirilecek olan "Tahran Zirvesi", 2011'de başlayan ve bir milyondan fazla insanın yaşamını yitirmesine, milyonlarcasının ülkeden kaçmasına neden olan Suriye iç savaşında önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.

Muhalefete karşı yürüttüğü iç savaşı kazanmaya çok yakın olan Şam yönetimi, İdlib sorununu da geride bırakıp Batı Suriye'de zaferini ilan etmeye hazırlanıyor. Rusya ve İran'ın siyasi ve askeri desteğini de alan Şam, uluslararası toplumun kaygılarına rağmen bir an önce harekete geçmek niyetinde.

Üç garantör ülkenin liderleri ise zirvede, siville beraber ılımlı muhalefet güçleri ile BM'nin 'terörist' olarak gördüğü cihatçı grupların bulunduğu İdlib'de soruna kapsamlı bir askeri operasyona gerek kalmadan, kalıcı çözüm bulmaya çalışacaklar.

Ancak Şam yönetiminin, Batı Suriye'de muhaliflerin elindeki son bölgeyi de geri alma hedefi ve Rusya ile İran'ın bu siyasete destek vermesi, İdlib'de şiddet içermeyen bir çözümün önündeki en büyük engel olarak görülüyor.

Bu durum Türkiye'yi, bu toplantıda diğer iki garantör ülkeyi ikna etme konusunda tek başına bırakıyor.

Tahran Zirvesi öncesinde ilgili tarafların pozisyonları şöyle sıralanıyor:

TÜRKİYE MOSKOVA'YA TEPKİLİ

Suriye iç savaşından en çok etkilenen ülkelerin başında gelen Türkiye, İdlib'e askeri operasyon düzenlenmesine birçok nedenden karşı çıkıyor.

Türk yetkililer, ılımlı muhalif grupların ve sivillerin, sayıları 10,000'i aşan 'terör örgütü mensuplarından' ayrıştırılmadan yapılacak bir operasyonun ciddi sivil kaybına neden olacağının altını çiziyor.

Böylesine bir operasyonun Türkiye sınırına dönük yeni bir göçmen akını ve güvenlik sorunu yaratacağından da kaygı duyan Türkiye, sorunun çözümü için Rusya ve İran'a önerilerde bulunuyor.

Rusya ile yapılan teknik görüşmelerde, daha etkin bir istihbarat çalışması ve bilgi paylaşımı yoluyla İdlib'de terör örgütleri mensuplarının belirlenmesi, sonra da ortak nokta operasyonlarla bu grupların temizlenmeleri önerisinde bulunan Türkiye, böylece bölgedeki ılımlı muhalif grupların zarar görmemesini de hedefliyor.

Türkiye, Şam yönetimine karşı silahlı mücadeleyi kaybeden muhalefetin daha da zarar görmesi durumunda yeni Suriye'nin inşası sürecinden de uzaklaşacağı kaygısında.

Astana Süreci kapsamında 'çatışmasızlık bölgesi' olarak ilan edilen İdlib'de 12 adet askeri gözlem noktası bulunduran Türkiye, olası bir operasyonda Türk askerinin zarar görmesinden de endişeli.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Türk heyeti, zirvede muhataplarını bu unsurları dile getirerek ikna etmeye çalışacak.

Ancak zirveden sadece birkaç gün önce, Rus savaş uçaklarının, İdlib'deki bazı noktalara dönük saldırılar gerçekleştirmesi Ankara'nın tepkisine neden oldu.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Çarşamba günü yaptığı bir açıklamada Rusya'yı eleştirirken, 'radikal terör unsurların etkisiz hale getirilmesi' için birlikte bir çalışma yapılabileceğini belirtirken, "Yani bunun çözümü, hiç ayırt etmeksizin İdlib'in her tarafını bombalamak değildir, saldırmak değildir. Ve özellikle bu Astana formatında ya da Soçi formatındaki Tahran zirvesinden önce yapılmasını da hiç doğru bulmuyoruz. Eğer bu saldırılarla bir baskı oluşturulmak isteniyorsa, bu da yanlış," ifadelerini kullandı.

Çavuşoğlu, Astana Süreci'nin amacının 'gerginliği azaltmak ve ateşkesi sürdürülebilir hale getirmek, muhalefetle rejim arasında güven artırıcı adımların atılmasını devam ettirmek ve bu sayede anayasa komisyonunun kurulması yoluyla siyasi bir çözüme doğru adımlar atmak" olduğunu da anımsatarak, Rusya'nın bu saldırılarıyla Astana Süreci'ni de tehlikeye attığı mesajını vermiş oldu.

RUSYA'DAN ESAD'A TAM DESTEK

Suriye iç savaşının seyrini değiştiren, Beşar Esad yönetiminin kurtarıcısı ve hamisi olan Rusya, zirve öncesinde İdlib'e dönük hava harekâtlarına yeniden başlayarak sorunun askeri yöntemlerle çözülmesi konusunda kararlılığını göstermiş oldu. Rusya'nın temel amacı, Şam yönetiminin önce Batı Suriye'de daha sonra da ülkenin tamamında kontrolü ele geçirmesi ve 2011'den beri süren çatışmaların sona ermesi

Mevcut askeri üsleri ve askeri varlığı aracılığıyla Suriye'yi Doğu Akdeniz ve Orta Doğu'da ileri bir üs noktası olarak kullanmayı planlayan Rusya, İdlib'deki 'cihatçı teröristlerin' bir an önce temizlenmesini de iki temel nedenle istiyor.

Birincisi, bu grupların başta Hmeymin ve Tartus olmak üzere Rusya'nın askeri üslerine ve diğer çıkarlarına dönük tehdit oluşturmaları. Moskova'dan yapılan açıklamalarda, 'terör örgütlerinin hem insansız hava araçları hem de füzeleri aracılığıyla oluşan tehdit ve saldırılara karşı son operasyonların düzenlendiği' kaydedildi.

İkinci neden ise bölgede yer alan Rus -özellikle Kafkasya bölgesinden- kökenli radikal silahlı unsurların İdlib'den çıkmaları durumunda yeniden Rusya'ya dönmeleri olasılığı. Kremlin'den Salı günü yapılan açıklamada kullanılan "İdlib terörist yuvası" tanımlaması, Moskova'nın bakışını yansıtması açısından önemli.

Aynı şekilde Çin de, Orta Asya kökenli yabancı savaşçıların dönmelerinden kaygı duyduğu için Suriye'nin operasyonuna destek verdiğini açıkladı.

Bu temel pozisyonuna rağmen Moskova, Ankara'nın kaygı ve itirazlarına tamamen kulağını tıkamış değil. Rus diplomatik kaynaklar, Türk ve Rus yetkililerin hemen her gün temas içinde olduklarını kaydederken, Türkiye'nin dile getirdiği kaygıların giderilmesi için çalışmaların yapıldığını belirtiyorlar.

İRAN, SURİYE'DE KALICI OLMA PEŞİNDE

İran da Rusya gibi İdlib'e dönük bir operasyonu destekliyor. Şam yönetimini 2011'den bu yana destekleyen İran, Suriye ordusuna önemli ölçüde destek veriyor. Önemli sayıda İran askeri birliği, Beşar Esad rejiminin hem muhalif gruplar hem de cihatçılara karşı savaşına aktif olarak katılıyor ve askeri danışmanlık yapıyor.

Bunun yanı sıra Lübnan Hizbullah'ı da İran'ın yönlendirmesiyle zaman zaman sahada yer aldı.

İran'ın Suriye'de uzun vadeli hesapları arasında, Tahran'dan Beyrut'a oluşturduğu Şii eksenini kalıcılaştırmak ve Suudi Arabistan liderliğindeki Sünni blokuna karşı bölgedeki nüfuzunu artırmak da var. İran, Suriye'nin geleceğinin şekillenmesinde ideolojik olarak da etkin rol oynamak amacında.

ESAD, ZAFER İLAN ETMEK İSTİYOR

2011'de başlayan iç savaşı Rusya ve İran'ın büyük desteği ile geride bırakma aşamasına gelen Beşar Esad yönetimi, 2016 sonunda Halep'in boşaltılmasıyla başlayan muhalefetin elindeki bölgeleri geri alma mücadelesini İdlib'le devam ettirme amacında.

Halep, Doğu Guta ve Deraa'dan çıkartılıp İdlib'te toplanan muhalif gruplar ve cihatçı savaşçılara karşı askeri operasyona hazırlanan Esad yönetimi, böylece Batı Suriye'nin -Afrin ve el-Bab bölgeleri hariç- tamamında kontrolü ele almak ve zaferini ilan etmek istiyor.

ABD destekli YPG ile de dirsek temasını koruyan Şam yönetimi, YPG'nin İdlib operasyonuna destek vermesi durumunda taleplerinin değerlendirilebileceği mesajını veriyor. Şam yönetimi, ABD'nin bölgedeki askeri varlığı ile ilgili konuları ise Rusya'ya bırakmış durumda.

ABD VE BATI OPERASYONA KARŞI

Başta ABD olmak üzere Batı'nın önde gelen ülkeleri, İdlib'e dönük kapsamlı bir operasyona karşı çıktıklarını açıkladılar. Türkiye'nin dile getirdiği kaygıları paylaştıklarını ifade eden bu ülkeler, 'yabancı savaşçılarla mücadele ederken yeni bir insani krize yol açılmaması' gerektiğinin altını çizdiler.

Özellikle Avrupa ülkeleri, sayıları milyonları bulabilecek yeni bir göç hareketinin kıtaya ulaşması konusundaki kaygılarını saklamıyorlar.

Batılı ülkeler ayrıca savaşta 'kimyasal silah' kullanılması ihtimalinden de endişeleniyor. Hem ABD hem de Fransa, 2017'de, kimyasal silah kullanmakla suçladıkları Suriye yönetimine benzeri bir olayın yaşanması durumunda askeri yanıt vereceklerini açıkladılar.

Kaynak: BBC Türkçe