Türkiye'de Merkez Bankası’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ters düşercesine faizleri önemli oranda artırması Alman gazetelerinin öne çıkardığı yorum konuları arasında yer alıyor.

Süddeutsche Zeitung, lira krizini ve Merkez Bankası'nın faiz artırımını konu aldığı yorumunda sistemle ilgili hatalar düzeltilmeden ekonomik istikrarın sağlanamayacağını dile getiriyor:

"Recep Tayyip Erdoğan ‘bu bizim krizimiz değil, manipülasyon kurbanıyız' diyor. Ancak Cumhurbaşkan'ın sözleri, liranın değer kaybetmesi yüzünden iflasın eşiğine gelen Türk şirketlerini teselliye yetmeyecek. Bütün olumsuzluklardan yabancı güçleri ve öncelikle de Batı'yı sorumlu tutmak Türkiye'de gelenek haline geldi. Ama şimdi ekonomik realitelerin inkârı bumerang etkisi yapıyor. Erdoğan'ın konuşmasından hemen sonra lira yine değer kaybetti. Merkez Bankası devreye girerek faizleri beklenenden fazla oranda artırdı. Bu karar, liraya biraz olsun nefes aldırdı. Faizi bütün kötülüklerin başı olarak gören Erdoğan bu adımı hiç istemiyordu. Merkez Bankası ile Başkan arasındaki ikili oyun kayda değerdir. Başkan faiz kararından hemen önce farklı düşündüğünü söylüyor, sonra da Merkez Bankası'nın bağımsız olduğunu göstermesine izin veriliyor. Bu riskli bir oyundur. Türkiye'deki kriz tamamen olmasa da ‘evde pişirilmiştir'. Ülke ekonomisini zayıf düşüren siyasi sistemdir. Ve bu durum kolay kolay değişmeyecektir.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın faize duyduğu antipatinin vahim sonuçlar doğurduğunu yazıyor:

"Döviz rezervleri tükenmeye yüz tutan Türkiye'de dolar ve euro ile gayrımenkullerle iş yapmak yasaklandı. Merkez Bankası da aynı gün, kaçan dövizi yeniden ülkeye getirmek ve çığırından çıkan enflasyonu dizginleyebilmek için faizleri arttırdı. Erdoğan ve ailesi daha önce para ve mali politikaların yönetilmesine el atmıştı. Devlet, hükümet, parti başkanı ve başkomutan, damadını maliye bakanı yaptıktan sonra Varlık Fonu başkanlığını da uhdesine aldı. Bu adımların ekonomiyi istikrara mı kavuşturacağı, yoksa içerde ve dışarda daha fazla güven kaybına mı yol açacağı belli değil. Döviz krizi nakit krizine dönüşebilir. Para Fonu, Avrupa Birliği ya da Almanya'dan yardım istenmesi için yapılan çağrılar artıyor. ABD'de faizlerin hareketlenmesinden dolayı döviz çıkışının hızlanmasından sadece Türkiye etkilenmiyor. Türkiye, tasarruf oranı arttırılıp, ithalat bağımlılığı azaltılamadığı için muazzam cari açığın kapatılmasında yabancı sermayeye ihtiyaç duyuluyor. Sıkı para politikasının enflasyonu daha da arttırdığını savunan Erdoğan'ın bu yanlıştan dönmeye başladığı anlaşılıyor. Ankara'daki telaşın paniğe dönüşebileceğini gösteren ilk işaretler gelmeye başladı.”

Berlin'de yayımlanan Tageszeitung gazetesi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın ana faiz oranını arttırma kararını şöyle yorumluyor:

"Merkez Bankası'nın liranın değer kaybıyla mücadelede bu kadar cesur davranacağı beklenmiyordu. Merkez geç de olsa henüz iş işten geçmeden, neredeyse bütün önde gelen iktisatçıların tavsiyesi doğrultusunda ana faiz oranını epey yukarıya çıkardı. Böylelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söylediklerinin tam tersini yapmış oldu. Devlet ve hükümet başkanının halk arasında hiç popüler olmayan bu adımı atması için Merkez Bankası sorumlularına el altından yeşil ışık yakmış olabileceği akla gelebilir. Erdoğan böylece taktik açıdan bir taşla iki kuş vurmuş oluyor. Kendine söz gelmesini önlediği gibi, liranın erozyonu sürdüğü takdirde de Merkez Bankası başkanını günah keçisi yapabilecek.”

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe