Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyeleri, “Kobane’yi Yeniden İnşa Edelim” kampanyası için Türkiye’nin çeşitli illerinden oyuncak, kitap ve sağlık malzemeleriyle yola çıktılar.

Suruç’ta Amara Kültür Merkezi önünde bombalı saldırıya uğradılar. 33 genç yaşamını yitirdi. Suruç katliamının üzerinden iki yıl geçti. 

Katliamı planlayanlar ise yargı önüne çıkarılmadı. Ailelerin acısı ise ilk günkü gibi taze. Patlamadan kurtulan Etkin Haber Ajansı (ETHA) muhabiri Havva Cuştan, iki yıldır gelmeyen adalete öfkeli: “Yıkılan bir kente batıdan bir barış köprüsü olmak istediğimiz için gitmek istemiştik ama Suruç’ta katledildik."

"Saçlarımın arasından arkadaşlarımın etlerini çıkardım. Suruç davasında bir ilerleme yok. Öfkeliyiz ve adalet istemeye devam edeceğiz” diyen Cuştan Cumhuriyet'ten Seyhan Avşar'a konuştu. 

FOTOĞRAFI KURTARDI 

Cuştan, İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünde öğrenciydi. Kobane’ye hediyeler götürecek olma fikri onu heyecanlandırmıştı. Yaşadığı heyecan, mutluluk uykularını kaçırıyordu. Arkadaşlarıyla beraber İstanbul’dan yola çıktı. Umut dolu bir yolculuğun ardından vardığı Suruç’ta Amara Kültür Merkezi önünde yapılan basın açıklamasının fotoğrafını çekmek için kalabalığın içinden çıkıp, karşı tarafa geçti. Tam o sırada bombalar patladı. 

Cuştan ölümden kıl payı kurtuldu. O günden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı söyleyen Cuştan, “Sağlık kişinin ruhen ve fiziken iyi olma halidir.

Bir katliamdan hiç kimse sağ veya sağlıklı kurtulamaz. Asla eskisi gibi olamıyorsun. O günlerde saçlarımı kısa kullanıyordum, uzatmaya karar vermiştim. Kısacık saçlarımın arasından et parçaları temizledim. Kolumdan, yüzümden et parçaları temizledim. O gün giydiğim pantolunu halen saklıyorum. Dün de onu giydim” diyor.

Sevdiklerini kaybetmenin acısını yaşayan Cuştan olay gününü ise şu sözlerle anlatıyor: “Birden anlamadığım bir biçimde alev topu gibi bir şey gördüm. Donup kaldım. Yere bakmıyorum. Sadece yanan ağaçlara ve Amara’nın parçalanmış camlarına bakıyorum. Tanımadığım birinin, ‘Neden burada duruyorsun? İkinci bir patlama olabilir. Gel’ dediğini hatırlıyorum. Yaralı bir arkadaşımı gördüm. Ona yardım edip, hastaneye götürdüm. 

O, yüzden Amara’nın bahçesini hiç görmedim. Yaralıların yerdeki halini, parçalanmış bedenlerini hiç görmedim. Patlamadan bahsediyorlar ama bu kadar büyük bir patlamanın olabileceğini düşünmüyordum. 

Hayatımda görmemişim böyle bir şeyi hayal etmiyordum. Yaralılar ufak ufak gelmeye başladı. Bir ara yaralıların gelmesi kesildi. Meğerse o esnada da polis yaralıların üzerine gaz bombası atıyormuş.

Ezgi’ye, Polen’e ulaşmaya çalışıyorum. Aydan’ı arıyorum. Hiçbiri telefonuma bakmıyor. Sonra hastanede bir arkadaşımı gördüm. Onu saçlarından tanıdım. O zaman olayın boyutunu anladım.”

"ADALETİ GETİRECEĞİZ" 

Atılan gaz bombaları nedeniyle yedi arkadaşının hayatını kaybettiğini aktaran Cuştan, “Polis o gazı atmasaydı yedi kişi şimdi aramızda olabilirdi. Onların derdi orada hepimizi öldürmekti. Doğu’yu Batı’yla buluşturmak isteyen, barış isteyen bir gençlik katliamıydı” diye konuşuyor. Dava sürecinde ise bir gelişme olmadığına değinen Cuştan, “Mahkeme heyetinin gerçekleri açığa çıkartmak, adaleti sağlamak gibi bir dertleri yoktu. 

Aksine bizi suçlamak, gerçekleri gizlemek gibi dertleri vardı. Duruşma salonunda olması gereken sanık, SEGBİS’e bile ‘hastayım’ diyerek çıkmak istemedi. 

Avukatların ısrarı sonucu SEGBİS’e bağlandı. Tek bir sanık olması bile başlı başına büyük bir hukuksuzluk ve adaletsizlik örneği. Ölümsüzleşenlerimizin üstüne gaz bombaları yağdıran, yaralıları taşırken arabalarımızın önüne geçen polislerin hiçbiri yargılanmadı. 

Dosyada hiçbirine soruşturma açılmadı. Sadece dönemin Emniyet müdürüne 7 bin 500 TL para cezası verildi” diye konuşuyor. Sadece Suruç’un değil, Ankara, Sultanahmet, Taksim, Reina katliamlarının hepsinin acısını içinde yaşadığına değinen Cuştan, “Bu acıların hepsini çok iyi bilirim. Hepsinin hesabını soracağınız, adaleti getireceğiz. Katiller yargılanacak” diyor.