O, Suriye’nin ‘Neil Armstrong’u... Hava kuvvetlerinde pilotken ülkesinin Sovyetler Birliği’yle işbirliği sayesinde Intercosmos uzay uçuşu programına seçildi.

Mekik, 1987’de Suriye semalarından geçerken radyodan Başkan Hafız Esad’a selam ve sevgilerini yolladığı bir konuşma yaptı. Döndüğünde artık ismi havaalanlarına verilen bir kahramandı.

Muhammed Faris şimdi Türkiye’de zor koşullarda yaşayan bir mülteci. Hürriyet Pazar'dan Aslı Barış, Muhammed Faris ile konuştu...

ÜlLKEMDE BİR KAHRAMANDIM

Dört senedir Türkiye’deyim. Altı kişi Kocamustafapaşa’da iki odalı bir evde yaşıyoruz. Üniversitelerde, konferanslarda bilgilerimi aktarıyorum.

Ülkemde benim adıma açılan havaalanı, caddeler vardı. Param, evim, korumalarım... Terk ettikten sonra tüm mülküme el koydular. Bu bir tercih meselesiydi. Halkımın acı çekerken orada ‘bir kahraman’ olarak kalmaktansa, sürgünde kıt şartlar içinde onurlu yaşamayı yeğledim.

TÜRKİYE’YE KİLİS’TEN YÜRÜYEREK GÖRDÜM

Hafız Esad’la çalıştım, Beşar Esad’ı da göreve geldiği dönemden ülkeden ayrıldığım 2012’ye kadar sık gördüm. Esad’ın yöntemlerine karşıydım. Muhaliflerin bazı isteklerinin haklı olduğunu açıklamış, bazı toplantılara katılmıştım. Silahlı çatışmalar başlayınca anladım ki bana da bir kurşun gelebilir. Ailemle birlikte Türkiye’ye geldim. Kilis’ten yürüyerek geçtim sınırı. Yurdumda yaşamak istemez miyim? En son gittiğimde gördüm ki tamamen harabe.

İstanbul’a geldim çünkü... 1987’de ‘Sovyetler Birliği Kahramanı’ unvanına ve Lenin Nişanı’na layık görüldüm. Rusça da konuşuyorum. Ama Rusya beni ailemle birlikte yaşamaya davet ettiğinde reddettim çünkü onlar da Suriye’ye bomba yağdırıyor. Ama uzaya birlikte çıktığım kozmonot arkadaşlarım Alexander Viktorenko ve Aleksandr Pavloviç kardeşlerim gibidir. Aynı mekikte Dünya’yı seyredince kardeş gibi oluyorsunuz. Her türlü farklılığı yok eden bir duygu bu.

Uzayın en güzel yanı, Dünya’ya bakmak: Uzayda 7 gün, 23 saat, 8 dakika kaldım. Orada görebileceğiniz en güzel manzara, Dünya’nın görüntüsü. O yüzden astronot ve kozmonotlar için en rahatlatıcı şey Dünya’ya bakmak... Bir bebeğin anneye bakması gibi bakıyorsunuz... Bir de hiçbir sınır görmüyorsunuz, sınır yok, devlet yok, ayrım yok... Dünya’yı annenin sıcak kucağı gibi görüyorsunuz. Keşke dünyadaki tüm kötü insanları uzaya yollasalar. Geri geldiğinde ne kadar güzel olduğunu fark edip, kötülük yapmaktan vazgeçerler, eminim.

SURİYE HALKI DİLENCİ DEĞİLDİR

Türk halkına kapıları sonuna kadar açıp, alabildiği kadar insan aldığı için şükran borçluyuz. Ama bütün Suriyeliler ‘hırsız, dilenci’ olarak görülmemeli. Bu göç dalgasında toplumun her kesiminden insan geliyor: Profesör olan da, cahili de... Ama Suriye halkı genelde meslek sahibi bir halktır. Dilenci değildir. Parasını alın teriyle kazanmak ister. Düşük maaşlı da olsa çalışır. Yeter ki Türkiye bu meslek sahibi, diplomalı, bilim insanlarından, işadamlarından faydalanmayı bilsin. Geçen yıl Türkiye’nin ekonomisi yüzde dört büyüdü. Bu yüzde dörtte milyonlarca Suriyelinin hiç mi katkısı yok? Türkiye, kamplardaki mültecilere milyonlar harcadı. Şehirlerde çalışan Suriyeliler de bu borcun bir kısmını çalışarak ödüyor.

Astronot adaylarına önerim: Tabii ki uzaya gitmek riskli, Amerika’da kalkış- iniş sırasında 14 astronot, Rusya’da ise 5 kozmonot öldü. “Ya dönemezsem” diye hiç düşünmedim. Astronot olmak isteyen gençlere söylüyorum, siz üzerinize düşeni yapın, eğitiminizi alın, sonra inançlı biri olarak kadere boyun eğin. “Ne gelirse kaderden, ben görevimi yaptım, gerisi Allah kerim” deyin. Benim kafamda hep bu vardı.

Uzayda yaşam olabilir ama biz ulaşamayız: Uzayda tahminen bir milyarın üzerinde galaksi var. Bu milyarlarca yıldız ve gezegende hayat olabilir, “Uzayda yaşam yoktur” diyemeyiz. Ama şu ana kadar kanıtlanan hiçbir yaşam yoktur. Dünya’ya çok benzeyen bir gezegen keşfedildi. Ama bizden 30 ışık yılı uzaklıkta. Nasıl ulaşabiliriz ki? Işık hızıyla da gitseniz 30 yıl alıyor. Zaten ışık hızıyla zaman kavramı da madde de kalmıyor.

Armstrong depresyona girdi, ben ise mutlu döndüm: 2000’lerin başında Neil Armstrong’la Rusya’da bir araya gelmiştik. Bana “Aya ayak bastığımızda Dünya’ya bakıp düşündüm: Bu gezegen için neden bu kadar savaş, yıkım oluyor? Değer mi?” dedi. Sonra insanlardan uzak yaşamaya başladı. Zaten pek bilinmez ama onun takımının tamamı depresyona girdi. Sanırım Ay’a ayak basmayla ilgili bir mesele. Ben öyle değildim döndükten sonra. Hem kişisel hayalimi hem de ülkemin düşünü gerçekleştirdiğim için mutluydum. Tabii bir de ünlü de olmuştum. Bu şöhretin iyi de kötü de yanı oldu ama sonuçta ben mutluydum.

HAFIZ ESAD'IN KAHRAMANIYDI

Halep Hava Harp Okulu’ndan mezun Faris Suriye Hava Kuvvetleri’nde pilottu. 1985’te Interkosmos uzay uçuşu programına seçildi. 1987’de uzaya gitti; 7 gün 23 saat ve 5 dakika kaldı. Döndüğünde ‘Sovyetler Birliği Kahramanı’ ve Lenin Nişanı’na layık görüldü. Hafız Esad’ın elinden ’Suriye Kahramanı’ nişanı aldı. 10 yıl üniversitelerde ders verdi, sonra orduya döndü. 2004’te general oldu. 2012’de Esad hükümetine isyan eden muhaliflere katıldı. 5 Ağustos’ta Türkiye’ye sığındı.