Diyarbakır'ın merkez Sur İlçesi'nde kaymakamlık tarafından Gazi Caddesi'nin tamamı, Cevatpaşa ile Dabanoğlu Mahallesi'nin 4 sokağında sokağa çıkma yasağının bugün saat 08.00'den itibaren kaldırıldı.

Cumhur Daş’ın Evrensel’de yer alan haberine göre, yasağın kaldırıldığının duyurullması üzerine, operasyonlardan önce evlerini terk eden ve işyerlerini kapatanlar, güvenlik güçleri tarafından kontrollü olarak mahalleye alınırken, gazeteciler de GBT kontrolünden sonra bırakılıyor.

102 günün geride kaldığı sokağa çıkma yasağına ilişkin Sur Kaymakamlığı tarafından yapılan açıklamada Gazi Caddesinin tamamı, Cevatpaşa Mahallesinin tamamı, Dabanoğlu mahallesinde bulunan Marangoz Sokak, Miras Sokak, Süleyman Nazif Sokak ve Varol Sokak’ta yasağın kalktığı belirtilmişti.

Asıl yıkım ve çatışmaların yaşandığı Fatihpaşa, Hasırlı, Cemal Yılmaz ve Savaş Mahallelerinde ise sokağa çıkma yasağı devam ediyor.

POLİS SOKAKLARI BRANDAYLA KAPATTI

Bazı sokaklarda yasağın kalktığının duyurulmasının ardından bu sabah saatlerinden itibaren çok sayıda yurttaş evlerine ve iş yerlerine bakabilmek için Sur’a geldi. Gazi Caddesi ve Hz. Süleyman Caddesi üzerinde toplanan yurttaşlar ancak iç taraflara doğru birer sokak ilerleyebildi.

Sokak girişlerine barikat oluşturan polisler kimsenin geçişine izin vermedi. Bazı noktalarda ise görüntü alınmasını engellemek amacıyla polisin sokağı brandalarla örttüğü görüldü.

GAZETECİLERE ENGEL

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin vurulduğu ve Dört Ayaklı Minarenin olduğu sokak da büyük beyaz bir brandayla kapatıldı. Yaşananları kaydetmek isteyen gazeteciler birçok noktada polis engeline takıldı. Gazi Caddesi üzerindeki sokak başlarında oluşturulan seyyar karakollardaki polisler sokakları görüntülemek isteyen gazetecileri ‘yasak’ gerekçesiyle engelliyor.

Cadde üzerinde birçok noktaya ise Türk bayrakları asılırken, zırhlı araç hareketliliği de eksik olmuyor. Yasağın sürdüğü yerlerdeki durum net olarak bilinmezken, yüksek binaların üstünden bombalanan bazı yerler görülebiliyor.

‘DÜKKAN TAHRİP EDİLMİŞ, EŞYALAR ÇALINMIŞ’

Girilebilen ara sokaklarda az bir mesafe ilerlenebilirken ara sokaklarda polis barikatları yerini koruyor. Bu barikatlardan evini görmek için geçmek isteyen yurttaşlara da çekim için geçmek isteyen gazetecilere de izin verilmedi. Bu sokaklarda bulunan birçok iş yeri tahrip edilirken bazı elektronik malzemelerin çalındığı ifade ediliyor.

Esnaf Engin Güldalı 100 gündür dükkanın kapalı olduğunu belirterek, “Yasak kalkacak, denilince sabah buraya geldik. Dükkanın tahrip edildiğini gördüm. 20 senedir bu sokaktayım ben böyle bir şey görmedim. Eşyaların çoğu çalınmış, dijital makineler, tabletler, yön bulma cihazları gitmiş. Bu durumda yine de barış istiyoruz. İnsanlar ölmesin bir çözüm olsun. Barış olmasını istiyoruz. Savaşla bir yere varılmıyor” dedi.

‘DOLABI KIRIP İÇECEKLERİ ALMIŞLAR’

Aynı sokakta çay ocağı işleten Hatip Gül de bu alanda polislerin olduğunu belirterek, “Buraya başkasının gelme şansı yoktu. Camlarımı, dolabımı kırmışlar. İçecek ne varsa almışlar. Şimdi kime ne soracağım bilmiyorum. Sadece insanların ölümü çare değil, onu biliyorum. Söylenecek başka bir şey yok. Bu çağrıya kulak versinler” dedi.

‘BU SOKAĞI AÇSALAR NE OLUR?’

100 gün sonra evini görmek için Sur içine gelen Gurbet Alcı ise polis barikatıyla karşılaştıktan sonra geri dönmek zorunda kaldıklarını belirterek, “Bu sokağı açsalar ne olacak? Günlerdir evimiz ne oldu bilmiyoruz. Şimdi Yenişehir’de bir göz odada kalıyoruz. Evsiz barksız olmak zordur. Her yerde yasağın kalmasını istiyoruz. Biz bu halimizle ne yapalım? Bu savaş dursun deseler hemen durur” dedi.

ÇOK KÖTÜ ŞEYLER YAŞADIK; KIYAFETLERİMİZİ YAKTIK, DAMLA DAMLA SU BİRİKTİRİP İÇTİK

Yasak boyunca ailesiyle birlikte 6. kattaki evini terk etmeyen Gonca Atar ise yaşadıklarını şu sözlerle anlattı; “İki çocuğum, kardeşim, anne ve babamla aylardır buradayız. Çocuklar her bomba, silah sesinde siper alıyordu. Çok kötü şeyler yaşadık. Aylarca makarna ve pirinçle idare ettik. Hiç dışarıya çıkamadık. Elektrik yoktu, mum ışığında kaldık. Aşağı depoya damla damla su akıyordu. Orada biriktirip yukarıya çıkarıyorduk. Bir süre sonra yakacağımız bitti. Kıyafetlerimizi yakmak zorunda kaldık. Birinin buna bir dur demesi gerekiyor. Barıştan başka bir şey istemiyoruz.”