Avukat Ercan Kanar, Anayasa değişiklik teklifi, OHAL’in uzatılması ve Kanun Hükmünde Kararname’lere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Meclis Genel Kurulundaki Anayasa oylamasını değerlendiren Kanar, “Yasakların gölgesinde yapılacak bir referandum gerçek referandum kabul edilemez. Bu olsa olsa diktatörü oylayacak anti-demokratik bir plebisit olur. Bu koşullarda yapılacak anayasa değişikliği darbe sonraları yapılan anayasa değişikliği kadar antidemokratik olacaktır. Reaksiyoner, Sünni Türk şovenizmi eksenli plebisiter bir diktatörlük yaratılmak istenmektedir” dedi.

Ercan Kanar Duvar’dan Hacı Bişkin’in sorularını yanıtladı.

OHAL uygulamasının 19 Ocak’tan 19 Nisan’a kadar uzatılması planlanıyor. Bir hukukçu olarak OHAL’in uzatılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yaklaşık 6 aydır devam eden ve 3 ay daha uzatılan OHAL’in anayasal meşruiyeti olmadığı gibi Türkiye’yi de bağlayan ulusalüstü hukuk açısından da hukuki bir meşruiyeti bulunmamaktadır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ağustos ayında bu hususu açıklamıştı. Söz konusu açıklamada Sirakuza Kurallarına göre Türkiye’de OHAL’in koşulları bulunmadığı belirtilmişti.

Bu kurallara göre OHAL ilanı için neden olan tehdidin nüfusun tamamına yakınını, coğrafyanın tamamını veya önemli bir bölümünü etkilemesi, ayrıca nüfusun büyük bölümünü fiziken, yine anayasal kuruluşları işlemez hale getirecek tarzda etkilemesi gerekir. Oysa Türkiye’de darbe girişimi OHAL ilanından önce bastırılmış, normal devlet güçleriyle etkisiz hale getirilmişti. AİHS ve AİHM içtihatlarına göre tehlikenin hemen veya pek yakın olması gerekir. Ayrıca normal olanaklarla, güçlerle baş edilemeyecek kadar devasa boyutta olması gerekir. OHAL’in devam ettirecek, neden olan tehditle örtüşmesi gerekir. İhtimallere dayanarak OHAL ilan edilemez. Hele hele asla uzatılamaz.

‘KEYFİ BİR SIKIYÖNETİM REJİMİ’

Yani gereklilik, ölçülülük, ulusalüstü hukuki yükümlülüklere, iyi niyet kurallarına bağlılık gerekir. Dolayısıyla OHAL ilanının da, uzatılmasının da anayasal ve ulusal üstü hukuk açısından bir meşruiyeti bulunmamaktadır. Mevcut durum özünde keyfi bir sıkıyönetim rejimidir. Yine anayasaya ve ulusalüstü hukuka göre 10 civarında sert temel haklar asla kısıtlanmamalı. Çekince konmamalıdır. Savaşta dahi çekince konamayacak sert çekirdek haklar altı aydır ayaklar altına alınmaktadır.

‘GERÇEK BİR REFERANDUM OLMAZ’

Peki bu koşullarda referanduma gidilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

OHAL koşullarında özgürce tartışma olamaz. Yasakların gölgesinde yapılacak bir referandum gerçek referandum kabul edilemez. Bu olsa olsa diktatörü oylayacak anti-demokratik bir plebisit olur. Birinci soruya verdiğimiz yanıtta anlattığımız gibi şu an gerek anayasanın gerekse ulusalüstü hukukun tanımladığı, hukuki meşruiyeti olan bir OHAL bulunmamaktadır. Mevcut OHAL kanunu faşist 12 Eylül darbe sürecinde çıkartılmıştı. Zaten anti-demokratik bir yasadır. Bugünkü uygulama söz konusu yasa hükümlerinden dahi daha anti demokratik daha faşizandır.

‘SUNNİ TÜRK ŞÖVENİZM EKSENLİ PLEBİSİTER DİKTATÖRLÜK YARATILMAK İSTENİYOR’

Anayasa değişikliği için 330 milletvekilinin ‘evet’ oyu vermesi halinde maddeler tek tek görüşülüp oylanacak. Bununla birlikte yapılacak oylamının gizli olmasının gerektiği tartışmaları gündeme geldi. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

Açık oylama ama gizli sayım faşist rejimlerde olur. Gizli oylama, açık sayım demokratik sistemlerin ABC’sidir. Bu koşullarda yapılacak anayasa değişikliği darbe sonraları yapılan anayasa değişikliği kadar antidemokratik olacaktır. Gidişat vahimdir. Böylece keyfi sıkıyönetim kalıcı hale getirilmek istenmektedir. Reaksiyoner, Sünni Türk şovenizmi eksenli plebisiter bir diktatörlük yaratılmak istenmektedir.

‘KUVVETLER AYRILIĞININ KIRINTILARI ORTADAN KALDIRILIYOR’

Olağanüstü Hal döneminde birçok Kanun Hükmünde Kararname yayımlandı. Bu kararnamelerin anayasal meşruiyeti nedir?

Bugüne kadar çıkartılan 12 kararnamenin de anayasal meşruiyeti bulunmamaktadır. Çünkü anayasaya göre kararnameler resmi gazetede yayınlandığı gün meclis onayına sunulmalı ve en geç 30 gün içinde meclis karar vermelidir. Aksi halde geçersizdir. Bildiğimiz kadarıyla 12 kararnameden sadece 2 tanesi, o da süre geçtikten sonra meclise getirilmiştir.

Yine anayasaya ve Sirakuza kurallarına göre kararnamelerin OHAL sonrasını düzenleyecek nitelikte olmaması gerekir. OHAL’in nedenleriyle sınırlı olması gerekir. Ayrıca yasaları değiştirecek nitelikte olmaması gerekir. 12 kararnamenin tümü de bu hukuki kuralları tamamen ihlal edecek nitelikte.

Yapılan darbe teşebbüsünü bahane ederek gerçek anlamda sivil bir darbedir. Mevcut anayasa değişikliği de sivil darbeyle hedeflenen plebisiter diktatörlüğün fermanlarıdır. Nazi hukukunun kuramcısı Carl Schmit’in “egemen odur ki ülkeyi kararnamelerle yönetir” anlayışının yaşama geçmesidir. Yasama ve yargının yürütmeye en tepedeki kişiye bağlanmasıdır. Yani kuvvetler ayrılığının kırıntılarının da ortadan kaldırılmasıdır.