Soykırım Karşıtları Derneği KCK Eş Başkanı Bese Hozat‘ın açıklamasını eleştirdi.

Almanya’nın Frankfurt şehrinde faaliyet gösteren Soykırım Karşıtları Derneği ‘Soykırım mağdurları Kürt özgürlüğü önünde engel değildir!’ dedi.

SKD adına Ali Ertem ve İ. Bülent Gül imzasıyla yapılan açıklamada “Kürt halkının özgürlüğü önündeki gerçek engel, soykırım mağdurlarından hayali olarak yaratılmış “paralel devlet” değil, soykırım sabıkalı Türkiye Cumhuriyeti devletidir” denildi.

Soykırım Karşıtları Derneği açıklaması şöyle devam etti:

“Kanlı yanık topraklarda, büyük acılara maruz kalmış kadim Kürt halkının siyasal kurumu KCK Eş Başkanı Sayın Bese Hozat‘ın, benzer şekilde, ama daha da geniş kapsamlı planlı soykırımlara, sürgünlere, vicdansız asimilasyona maruz kalmış, sürekli aşağılanmış, horlanmış mağdur halkları (Ermeniler, Helenler, Asuri-Süryaniler, Yahudiler) hedef alan asılsız suçlamaları, asla ve asla barışa, demokrasiye ve özgürlüğe, hizmet etmez. Tersine, asılsız suçlamalar, halklarımızın ortak özlemi olan, barışın, özgülüğün ve hedef edindiğimiz gerçek demokrasinin önüne aşılması zor, tehlikeli engeller çıkarır.

Özgürlük ve demokrasi için mücadele eden ciddi bir kuruluşun, bu kadar ağır suçlamaları yaparken, söylediklerine özen göstermesi; varsa belge ve olgulara dayanması beklenir. Maalesef KCK adına Bese Hozat'ın açıklamalarında bu özen görülmüyor. Zira Türkiye’de varlıkları tükenme noktasına getirilmiş soykırım mağduru halkların objektif konumu, bu ağır ithamlara temel teşkil edecek her türlü maddi temelden yoksundur. Bu nedenle sağduyu sahibi kamuoyunun, KCK’nin suçlamalarına itibar etmesi imkânsızdır. Devletin bu halkların imhası ve inkârı üzerine kurulduğu tarihi bir gerçek iken, fiziki varlıkları bile yok alma noktasına gelmiş bu halkların, hele milliyetçilerinin Türk devletiyle denk "paralel-yapılar"ı bulunduğunu iddia etmenin hiçbir maddi temeli yoktur.

Her şeye rağmen bu ithamların iz bırakmadan unutulacağını sanmak imkânsızdır. Tarihi gerçeklerin yerini yalana ve iftiraya dayalı propagandanın aldığı, Ermeni düşmanlığı ve antisemit ön yargılarla kara cehaletin toplumu tutsak ettiği ve sonuçta katilin kurban, mağdurunsa katil olarak görüldüğü Türkiye’de, bu ithamların yeşermesi için “verimli” bir toprak mevcuttur. Bu nedenle onlarca yıldır iğneyle kuyu kazarcasına yaratılmaya çalışılan güven duyguları yeniden zedelenmiştir.

Soykırımın yüzüncü yıl dönümüne bir yıl kala, TC devletinin geleceğe ilişkin bütün hazırlıklarında, halkların inkârı ve imhasından vazgeçtiğine dair herhangi bir umut ışığı görmek mümkün değildir. Yüz yılı aşkın bir süredir içine düştükleri derin çıkmazların faturasını her defasında ezilen halklara ödetmiştir. İttihatçı egemen yapı, soykırım ve sürgünlerle, toplu kıyım ve pogromlarla mağdur ettiği halklardan özür dilemek ve onurlu bir barışla Kürt halkının ulusal haklarını iade etmek yerine, şimdiye kadar işlediği bütün insanlık suçlarının üstünü sahte “Çanakkale zaferi” safsataları ile örtmeye çalışmaktadır. Irkçı propagandalarla beyni yıkanmış kalabalığı Sarıkamış’ta Ermenistan sınırına yığarak, 90.000 (doksan bin) askerin katline sebep olan insanlık tarihinin tanıdığı en büyük savaş suçunu “yurt savunması için kahramanlık” olarak tanıtmaktadır. Emperyalist bir macera uğruna, aç-susuz, açık-çıplak kar çöllerine sürerek katline sebep olduğu koskoca bir ordunun toplu imhasından hala Ermeni halkını sorumlu tutmaya çalışmaktadır. Irkçı histerilerle ısıtılmaya çalışılan bu ortamlarda, soykırımın tanınmasını isteyen mağdur halklardan, ulusal haklarını isteyen Kürt halkından ve inanç özgürlüğü isteyen Alevi halklardan “iç düşman” yaratarak intikam yemini içilmektedir. KCK, insanlık suçlarını tekrar tekrar işleyen barışın önündeki soykırım sabıkalı devlet egemenliğini görmeyecek kadar saf olamaz.

Asıl olarak "derin devlet", "paralel devlet" gibi yapılanmaların, devletin kirli, kanlı işlerini icra etmek için kurduğu suç örgütlenmeleri olduğunu, işi bitince de geri çektiği, ya da dağıttığını yüz yılı aşkın bir süredir tekrar eden patik gözler önüne sermektedir. Böylece her seferinde bütün suçlarını bu yapılarla izah ederek, gerçek yüzünü maskelemeyi, asıl omurgasını korumayı başardığını unutmamak gerekir. Ağır insanlık suçlarına bulaşmış niteliği ile devlet yapısını bütünüyle ele alıp ona göre sorgulamak tutarlı bütün demokratların gözetmesi gereken bir husustur. Devletin bu niteliği ve egemen olan zihniyet değişmedikçe kendisine her zaman yeni yeni "derin" ve "paralel" örgütler kurup, işini bitirince de dağıtacaktır.

“Geçmedik akçe sahibinindir” özdeyişi şimdi yine bize yol göstermektedir. Böylesi bir ortamda hiçbirimiz, mağdur halklara karşı asılsız ithamların sebep olduğu zehirli atmosferin önünü almak için KCK’den daha etkili olamayız. Hata ne olursa olsun, onu düzetme medeni cesareti, uğruna ağır bedeller ödenmiş haklı davanın sahibi bir kuruluşu küçültmez, tam tersine onu ve temsil ettiği halkı büyütür. Soykırım Karşıtları Derneği, KCK’den hatasının üstüne cesaretle yürümesini ve soykırım inkârcıları ile arasına net bir ayrım çizgisi koymasını bekler.

(Demokrat Haber)