Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesinde 2 DTP’liyi öldürdükleri gerekçesiyle haklarında dava açılan ve ikişer kez müebbet hapis cezasına çarptırılan kontrgerilla örgütlenmesi olan 'Hançer Timi'nde yer alan 9 kişinin cezasını onayladı.

Şırnak’ta hayvan tüccarlığı yapan kapatılan Demokratik Toplum Partisi üyesi Ferhat Ediş ve Necman Ölmez, 26 Temmuz 2009’da Beytüşşebap ilçesinde vurulup başları taşla ezilerek öldürüldü. Savcılık soruşturma açarken, olay yerinden alınan sigara izmariti, kanlı peçete, kanlı yaprak ve 12 adet kanlı taş incelenmek üzere İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’na gönderildi. Kan örnekleriyle olay yerinde elde edilen numuneler karşılaştırılarak DNA profilleri çıkartıldı. Buna göre sadece sigara izmaritinden sanıklardan Yunus ve Nasır Akdoğan’a ait DNA profili tespit edildi. Şırnak Cumhuriyet Savcılığı’nın yaptığı soruşturmada, 6’sı korucu 9 kişi hakkında ‘iştirak halinde tasarlayarak öldürme’ suçlamasıyla dava açıldı.

Ferhat Ediş ve Necman Ölmez cinayetinin zanlıları hakkında Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi tarafından açılan davada tutuklu yargılanan Mücahit Yigit, İhsan Acer, Cemil Oğurlu, Zeydan Acer, Hüsnü Akdoğan, Zeki Akdoğan, Yunus Akdoğan, Nasir Akdoğan ve Rahber Akdoğan oy çokluğu ile ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Sanıkların yargılama sürecindeki duruşma düzen ve disiplinine uygun iyi hal ve davranışları lehlerine takdiri indirim sebebi kabul edilerek cezalarında indirime gidildi ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları müebbet hapis cezasına dönüştürüldü.

Kararın ardından ikişer kez müebbet hapis cezası alan 9 sanık Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulundu. Ancak, Yargıtay 1. Ceza Dairesi bu temyiz başvurusunu reddederek 9 sanığa verilen müebbet hapis cezalarını onayladı.

HANÇER TİMİ'NDE YER ALAN AKDOĞAN CİNAYETİ ANLATMIŞTI

Beytüşşebap ilçesinde Berxbîr Festivali yapılırken Ferhat Ediş ve Necman Ölmez'in öldürülmesi ardından yürütülen soruşturmada gözaltına alınan korucu Zeki Akdoğan'ın iki cinayeti de nasıl işledikleri telefon kayıtlarına takılmıştı.

Olayı nasıl gerçekleştirdiklerini büyük bir soğukkanlılıkla detaylı bir şekilde anlatan Akdoğan, Ediş ve Ölmez'in Berxbir Festivali'nin olduğu günün sabahı Çeman Karakolu'ndaki bir rütbeli askerle tartıştıkları, bundan dolayı komutanın 'Giderseniz görürsünüz' şeklinde tehdit ettiğini, ardından kendilerine Ediş ve Ölmez'in ölüm kararının verildiğini söylüyordu.

Ediş ve Ölmez'in ölüm kararının ardından aralarında Şenoba Beldesi'nde korucu olan ve bölgede birçok faili meçhul cinayetten sorumlu tutulan Şenoba'daki Mala Beyrê kabilesinden 4 kişinin de aralarında bulunduğu toplam 15 kişilik ekiple olayı gerçekleştirdiklerini anlatan Akdoğan, diğerlerinin bölgeyi tanımadığı için kendisinin yol gösterdiğini anlatıyordu.

Akdoğan ses kaydında olaya ilişkin şu bilgileri veriyordu: "Dört kişiyi, Derê Avê'de bıraktık. Bir kişiyi de gözcülük ve araba geldiği zaman bizi haberdar etmesi için şebeke direğinin yanına bıraktık. Biz de 10 kişi ile olayın yapılacağı yere gittik."

Ediş ve Ölmez'in içinde bulunduğu aracın saniye saniye izlendiğini kaydeden Akdoğan, olayı nasıl işlendiklerini ise şöyle anlatıyordu ses kaydında:  "Ben Ediş ve Ölmez’le telefon ile konuşurken 'geldiğinizde arabanızı Dûvê Botê’de bırakın yukarı tarlaya çıkın, 100-145 oğlak var gelin size satayım' demiştim. Ondan dolayı geldiler ve ben önlerine çıktım. 'Hoş geldiniz' dedim ve tokalaştıktan sonra ağacın altında oturduk. Sigara ve kola da getirmişlerdi. Açtık, sohbet ettik. 'Oğlaklar nerede?' diye sordular. 'Şu kayalığın ardındalar, otlatmaya götürmüşler' dedim. 'Peki, çantalarınız nerede?' diye sordular. Ben de 'çobanlarda' dedim. Sonra biri uzandı. Yorgundu. Belki de uykusuzdu. Baktım şüphelenecekler. Arkadaşlara haber verdim. Üç kişi geldiler. Şüphelendiler. Hatta biri arkadaşıma baktı ve 'O ne güzel silah öyle, bakabilir miyim?' dedi. Arkadaşım vermedi. Amacı silahı elde etmekti. Asıl amacımızı öğrenmişti. Biri uzanmıştı ve diğeri de oturuyordu. Ben arkadaşıma göz işareti verdim. Arkadaşlarım aynı anda her birine birer mermi sıktı. Birinden ses çıkmadı, ama diğeri kalktı ve bizimle boğuştu. Bayağı iriyarıydı. Vallahi biz hepimiz bıçak ve dipçikler ile saldırdık kötü ettik. Yere düştü. Sadece bir hırıltı çıkarıyordu. Sonra çektik aşağıya ve her birimiz kafalarına bir taş vurduk. Biraz ot falan attık üzerlerine. Sonra dolmuşumuz geldi ve arkadaşlarımızın hepsi minibüse binip gittiler. Derê Avê'dekilerle buluşup gittiler. Bana da öldürdüğümüz adamların arabasını götürüp aşağı vadiye yuvarlamamı söylediler. Ben de hemen aşağı indim arabalarına bindim. Panik ve korku ile hızlı sürdüm, sonra virajı alamadım. Baktım arabanın arkası kalktı ve uçuruma doğru gitti. Silahımı aldım ve hemen uzaklaştım."

Olaydan sonra Pirozhan Köyü'nde başka olaylar da yapmayı planladıklarını itiraf eden Akdoğan, "Ben olaydan sonra geldim, köyde (Pirozhan) bazı olaylar yapacaktık. Ama daha bu olay sıcakken iyi olmaz. Patlak verirse iyi olmaz. Dönüşte yaparız dedim. Sonra hızla yukarıdaki bağları geçtim, Pirozhan köyüne kadar gittim. Şüphe bırakmamak için köye diğer taraftan girdim. Köyün girişinde Sabramoğlu Hüseyin'i gördüm. Gitmesini bekledim, sonra köye gittim. Sonra baktım köyde olay duyulmuş" şeklinde konuşuyordu.

DEVLET BİZİMLE

Olayın kimler tarafından, neden yapıldığı ve olaydan sonra 15 kişilik grubun nasıl izini kaybettirdiği ise Akdoğan şöyle anlatıyor: "Yani ben bu olayı yaptım, ettim, kapattım. Kimsenin ruhu duymadı. Çünkü devlet bizimledir diğerlerinin haberi olmazdı zaten. Zaten devletin haberi var. Bizi görmezden gelir. Ayrıca bizim ekipte bir adam var. Kontrol noktalarında bir kağıt gösteriyor ve hemen geçiyoruz. Kimse durduramıyor. Bizdeki adam böyle bir adamdır. Devletin haberi olmasa böylesi olaylar zor yapılır."

Akdoğan ile kimliği belirlenemeyen arkadaşı arasında yaptığı telefon görüşmesi şöyle:

Zeki Akdoğan: Yani ben bu olayı yaptım, ettim, kapattım. Kimsenin ruhu duymadı. Çünkü devlet bizimledir diğerlerinin haberi olmazdı zaten.

X: sana bir soru soracağım ama yüreğine girmesin bir şüphen olmasın ya da bir korkun. Benimki sadece bir merak. Bu iki adamın suçu neydi? Hain miydiler yoksa para için miydi? Ya da başka suçları mı vardı.

Zeki Akdoğan: Yok yok para yok iki yıldır dosyaları hazırlanmış ve ölüm emirleri verilmişti. Çünkü ikisi partiliydi. Abisi ROJ TV ile konuşmuştu ve Çeman karakolunda bulunan bir rütbeli hakkında konuşmuştu. Tehdit falandan bahsetmişti. Bir de bu ikisi Berxbir gününün sabahı Berxbire giderken yine Çeman karakolundaki komutanla tartışmışlar. Komutan onlara Berxbire gitmemelerini söylemiş. Onlar da gideceğiz demişler. Bundan dolayı da komutan onları 'Giderseniz görürsünüz' diye tehdit etmiş. Ve onlar gitmişler. Sonra haber geldi, bu olay yapılacak dendi.

X: Devletin haberi vardı yani?

Zeki Akdoğan: Evet evet devletin haberi olmaz olur mu?

X: Çünkü devlet isterse telefon dinlemesini yapar ve hemen olayı çözer diyorduk. Mutlaka devletin haberi var.

X: Peki senin arkadaşların nereye gittiler. Karakola mı?

Zeki Akdoğan: Onlar, Derê Avê'ye gidip diğer grupla buluşup gittiler.

X: Kontrol noktasına, karakola geçtiler. Yani devlet kimin hangi saati nerde geçirdiğini bilir. Arabalar noktadan geçerken kayıt altına alınıyorlar.

Zeki Akdoğan: Ya zaten devletin haberi var. Bizi görmezden gelir. Ayrıca bizim ekipte bir adam var. Kontrol noktalarında bir kağıt gösteriyor ve hemen geçiyoruz. Kimse durduramıyor. Bizdeki adam böyle bir adamdır.

X: Peki parmak izin arabada kalmadı mı? Eldiven mi kullandınız?

Zeki Akdoğan: Yok valla hiçbir şey kullanmadım. Zaten kısa bir süre kullandım. Bilemiyorum.

X: Yani diyorsun devletin haberi var.

Zeki Akdoğan: Devletin haberi olmasa böylesi olaylar zor yapılır. (ANF)