CHP MASUM MU?

Tartışmayı sürdürenler, CHP’nin bu işte bir rolü olmadığı tezinden hareket ediyor ve CHP’nin masumiyetini şu argümanla kanıtlamaya çalışıyor:

“Savunulan teze göre, konu tamamen İl Özel İdaresi ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu tasarrufundadır. İl Genel Meclisi yasa gereği önüne koyulanı onaylamak zorundadır. Aksini yaparsa haklarında soruşturma yapılır. Bu itibarla; konunun CHP ile alakası yoktur.”

İzmir İl Genel Meclisi’nin CHP’li Başkanı Serdar Değirmenci, yıkım kararlarının yeni olmadığını, tek başına CHP’li üyeler tarafından da alınmadığını belirterek, "Bakanlık topu bize atıyor ama işin asıl çözüm yeri Ankara" dedi.

Değirmenci, “CHP yıkım kararlarını tek başına almadı. İzmir İl Encümeni’nde Vali dahil 6 tane devlet memuru var. Şirince’de yıkılma kararı kesinleşmiş 22 yapıdan 7’si geçmişte AKP ve CHP koalisyonu döneminde, 7’si AKP’nin, 8’i ise CHP’nin tek başına il encümeninde temsil edildiği dönemde karar altına alınmıştır. Görüldüğü gibi yıkım kararını tek başına CHP almamıştır" diyerek kendini aklamaya çalışırken AKP ile ortak sorumlulukları olduğunu itiraf etti.

 

NİŞANYAN HEDEFTE

Cumhuriyet Gazetesi’nde yapılan bir haberde de Nişanyan hakkında ayrımcı iddialar ortaya atılmıştı:

“Doğal ve kentsel SİT alanı kapsamında yer alan Şirince'de, yasadışı yapılaşmaya giden Sevan Nişanyan'ın, İzmir İl Özel İdaresi Encümeni tarafından verilen yıkım kararlarını ciddiye almadığını belirtmesi, hukuka meydan okuma olarak değerlendiriliyor. “Yıkım kararlarının kıymeti yoktur” diyen Nişanyan'ın, SİT alanına izinsiz biçimde inşaat yapmasi nedeniyle ağır cezada yargılanması gerektiği vurgulanıyor. İzmir İl Özel İdaresi Encümen Üyesi Hüseyin Emre Özer de Nişanyan'ın, “Azınlık azgınlığı” içerisinde olduğunu savunarak, “Şirince SİT alanı ve bu tür yerlerde yapılacak her türlü uygulama, koruma kurullarından izin alınarak gerçekleştirilebilir. Ancak Nişanyan, kurulları tanımadığı gibi bir de yaptığı yasa dışı işlemler karşısında meydan okuyor. Biz il özel idaresi encümeni olarak Şirince'deki Nişanyan'ın hukuk dışı uygulamaları karşısında yasaların uygulanması için kararlar alıyoruz” diye konuşuyor.”

Yeni Asır Gazetesi’nde de İzmir İl İl Özel İdare Encümeni Üyesi Emre Özer "Anadolu'da, 'Ya devlet başa, ya kuzgun leşe' diye bir laf var. Devletin gücünü gösterip, kuzgunu leşe kondurmayacağız" demişti.

Diğer yandan “Sevan Nişanyan’ın evleri ticari amaçlı olduğu için, diğer vatandaşların durumlarıyla karıştırılmamalı” tezi işleniyor.

İzmir CHP’liler aylardır ırkçı söylemlerle Nişanyan’ı hedef almış, çeşitli yayın organları buna çanak tutmuşken, şimdi bir kamuoyu oluşunca “Neden CHP haksız yere eleştiriliyor, biz yıkımdan sorumlu değiliz, biz ırkçı değiliz” diye açıklamalar yapıyorlar.

 

ERTUĞRUL GÜNAY DA KONUŞTU

Şirince'de 22 ev hakkındaki yıkım kararıyla ilgili soru soru üzerine Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Şirince'yi 20 yıl önce de 2 yıl önce de bildiğini söyledi.

Ertuğrul Günay, Şirince'nin ticarileştiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Otantik bir köy yapısı, 20 yıl önce gerçekten keyifliydi, herkesin ilgisini çekiyordu. Şimdi bir panayıra, pazar yerine dönmüş, herkes kendine göre eklentiler, çıkıntılar yapmış ve şu an nefes alamıyorsunuz. Ben son gittiğimde bir an önce kaçma ihtiyacı hissettim. Koruma kurulu imar planı yapıldı. Koruma kurulunun ve daha sonra koruma kurulu kararlarına karşı gidilen mahkemenin kararları var ve yıkım kararları var. Biz bu kararların muhatabı olan arkadaşlarımıza herhangi bir gerginliğe neden olmadan bu düzeltmeleri yapmaları konusunda bir süre verdik, 10-15 günlük. Ancak elimizde yargı kararı var ve kurul kararları var. Ben de gidip Mart başında kendi gözümle göreceğim. Bazı düzeltmeler yapılırsa bizim de kararlarımızı gözden geçirme şansımız olur.''

Bakan Günay, kendi bakanlığının çevresindeki bazı yapıları yıktırdığını anlatarak, ''Yani kendi bakanlığının çevresindeki çirkin yapılaşmaya müsaade etmeyen bir bakanın başkalarının ticari kaygılarına müsaade etmesini kimse benden beklemesin. Hiç kimse de bilimsel ya da siyasal ya da başka bir konumunu istismar edip bu konuları abartmasın. Biz tarihe ve doğaya saygılı bir anlayış içerisinde kültür ve turizm yaşamımızı geliştirmeye çalışıyoruz. 15 günlük süre içerisinde umuyorum ki herkes düzeltmeleri yapar ve bir gerginlik olmaz'' şeklinde konuştu.

 

ZORBALIĞA BAŞ EĞMEDİK

Ali Nesin, süren tartışmalar hakkında şunları dile getirdi:

“Bir yer hakkında yıkım kararı vermek ölçüp biçilerek yapılan, oldukça formel ve otomatik bir süreçtir ve yıkım kararını (görünürde) siyasi bir kurum olmayan İl Özel İdaresi verir.

Ama yıkım kararını uygulamak siyasi bir karardır ve bu siyasi karar İl Genel Meclisi tarafından alınır. Nitekim Türkiye’deki evlerin herhalde yarısı hakkında yıkım kararı vardır ama bu yıkım kararları genelde uygulanmaz.

İzmir İl Genel Meclisi tamamen CHP hakimiyeti altında olduğundan, yıkım kararlarının uygulanmasında CHP’nin sorumluluğu vardır.

Bir de, Sevan Nişanyan’ın ticari amaçlar güttüğü bir suçlama olarak sunuluyor. Ticari amaç ne günahtır ne de yasak. Yeryüzünde birçok güzellik ticari amaç sayesinde ortaya çıkmış ya da korunmuştur. Yıkım emri olan 22 yerin hatırı sayılır bir bölümü de ticari amaç için kullanılmaktadır. Aralarında ahır, lokanta ve dükkanlar vardır.

İşin özeti şu: Devletin 27 yıl süren zulmüne baş eğip eğmemek arasında, ikimiz de ikinci seçeneği tercih ettik. Ve bunu özel çıkarımızı korumak amacıyla gizli saklı, sessiz sedasız, “aman evimiz barkımız yıkılmasın, yatırımlarımız yok olmasın” diyerek bencilce bir düşünceyle değil, devletin zorbalığını herkese göstermek amacıyla alenen ve göstere göstere, "madem öyle, işte böyle" diyerek yaptık. Bence kutlanması gereken bir davranış biçimidir bu.”

Ayrıca Ali Nesin DEMOKRAT HABER okurlarına, “olayı gayet iyi özetleyen bir yazı” diyerek Mutlu Tönbekici’nin yıkım tartışmaları esnasında kaleme aldığı aşağıdaki yazısını okumalarını tavsiye ediyor:

DEVLETİN 27 YILLIK ŞİRİNCE’Yİ YOK ETME PLANI

Mutlu Tönbekici –

Bilmeyenlere Şirince’yi kısaca tanıtayım. İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı, deniz seviyesinden 450 metre yukarıda, geleneksel Anadolu Rum mimarisi hiç bozulmamış, koca Türkiye’de ancak bir iki benzeri daha olan, yeşillikler içinde nefis bir köy.

Ama bildiğiniz gibi Türkiye’de güzel olan hiçbir şey cezasız kalmaz.

***
Meseleyi aydınlatalım:
Devlet, 27 yıl önce Şirince’yi SİT alanı ilan ediyor. Yani burası bozulmasın, mimari dokusu böyle kalsın, yapılacak binalar belli kurallar çerçevesinde yapılsın diyor.
Çok güzel. Buna aklı başında kimsenin itirazı olamaz. Zaten de yok.

Fakat SİT alanı ilan ettiği yerde devletin ikinci bir vazifesi daha var. SİT ilan ettiği yerde koruma amaçlı imar planı yapmak!

Nedir koruma amaçlı imar planı?
Kafana göre bina yapma diyor. Arsanın ölçülerine göre bizim belirlediğimiz büyüklükte, bizim belirlediğimiz dört nokta arasında, bizim belirlediğimiz yükseklikte, bizim belirlediğimiz kapı, pencere boyutlarında yapacaksın diyor. Restorasyonun da böyle olacak yeni yaptığın bina da.
Amenna. Başımın üstünde yeri var. Zaten sen demesen de ben öyle yapacağım.

Peki bir yeri sit ilan ettikten sonra devletin ne kadar zamanda o yere ait koruma amaçlı imar planı hazırlaması gerekiyor?
Bir yıl içinde.
Devlet bunu yaptı mı?
Hayır.

Şirince’yi SİT alanı ilan ediyor ama koruma amaçlı imar planı çıkarmıyor.

Ne yapıyor vatandaş?
Basit onarım izni almaya çalışıyor, çatısını, damını aktarmaya çalışıyor. O da öyle çat diye verilen bir şey değil. Uğraşacaksın.

Ama es kaza doğramalarını da mı değiştirdin?
Es kaza bir kümes de mi yaptın?
Es kaza oğlana bir oda mı yaptın?
İmar yasasına muhalefetten al sana mahkeme..

Mahkemeler kümes davalarıyla meşgul.

***
Peki Şirince’de sadece binası olanlar mı mağdur?
Hayır. Diyelim babanızdan veya ananızdan bir yer kalıyor. Veya üç beş kuruşunuzla bir yer satın alıyorsunuz.
Aldığınız arazide daha önce bina varmış. Tapunuzda bile yazıyor. Ama çok zaman geçmiş, binanın sadece temelinden bir iki sıra taş var.

Veya yok. Şart değil.
İmara açık olan bir yerde arsası olan herkesin kanunen bir ev yapmaya HAKKI var. Bu bir anayasal haktır. Malını kullanma hakkı kimsenin elinden alınamaz.
Devlet burada ev yapamazsın demiyor. Vatandaş olarak, koy kuralları da yapayım. Seni bekliyorum. Projeyi ona göre çizdireceğim.

Devletin cevabı şu: Çok beklersin!
Gözünün içine baka baka “havada bulut, sen bunu unut, git bir bardak su iç” diyor.

27 yıldır koruma amaçlı imar planı yapmayarak insanların anayasal hakkını gasp ediyor.

Bir takım göstermelik girişimler olmadı değil. 2008’de yürürlüğe giren imar planı 6 ay sonra iptal ediliyor. 2010’da tekrar yürürlüğe giren imar planı bu sefer “ay biz ama kadastroyu zamanında sayısal almamışız meğer.. Şimdi de canımız sayısal çekti, yarın analog çeker, öbür gün başka bir şey” diyerek yeniden askıya alınıyor.

Devlet, vatandaşının 500 yıl yaşayacağını sanıyor.
Bunun şundan hiçbir farkı yok: Evinize arsanıza eşkıya girmiş, işgal etmiş, orayı kullanmanıza izin vermiyor. 27 yıl boyunca malınıza uzaktan bakıp bakıp içleniyorsunuz. Ne bir ağaç dikebiliyorsunuz ne bir kulübe.

***
Bu topyekun bir Şirince meselesidir.
Şirince’de insanlar ikiye ayrılıyor. Ya kaçak göçek bir yaşam yaratanlar ki Allah için köylüsü de şehirlisi de güzel işler yaptılar... Ya da yasal olmak isteyip de 27 yıldır mülklerine bakıp bakıp üst üste iki taş koyamayanlar.

Devlet ikisini eşitlemek istedi.
Ama refahta değil, sefillikte!
Sana izin vermiyorum, seninkini de başına yıkıyorum!
Şimdi yıkıntılar içinde yaşayın.

Çünkü derin veya sığ devlet, Şirince’den nefret ediyor ve o köye ciddi bir kastı var.

Gayet net. Bir gün bir Ergenekon davası parçası olarak karşımıza çıkar.

 

DEMOKRAT HABER