Korona virüsünün en çok yayıldığı cezaevlerinden biri Silivri Cezaevi oldu. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıklamasına göre Silivri 7 No’lu L Tipi Cezaevi’nde 44 mahpusun test sonucu pozitif çıktı. Mahpus aileleri yakınlarının hastaneye kaldırılmadığını söylerken müvekkilini görmek için cezaevine giden avukat Deniz Dilek ise test sonucu pozitif çıkmış 20 mahpusun aynı koğuşta karantinada tutulduğunu ve hastanelere götürülmediğini söyledi. Dilek müvekkiliyle ilgili yaşadığı süreci anlatırken, “Salgının cezaevine nasıl girdiği çok gizli değil” ifadelerini kullandı.
 
AİLESİNE BİLDİRDİ

Hacı Bişkin'in Gazete Duvar'da yer alan haberine göre, Silivri Cezaevinde kalan bir mahpus geçtiğimiz hafta telefonla ailesini arayarak virüs belirtisi taşıyan birinin koğuştan ayrıştırıldığını, kendisinin de virüs semptomları taşıdığını iletti. Kuru öksürük ve kemik ağrıları olmasına rağmen revire çıkartılmadığını belirten mahpusun ailesi durumu avukatlarına bildirdi. Ailenin avukatı Deniz Dilek, Adalet Bakanlığı’na yazı yazarak müvekkilinin hastaneye kaldırılması için başvuruda bulundu. Ancak Dilek’e yanıt verilmedi. Dilek, bir avukat meslektaşının, “Seninle aynı koğuşta olan müvekkilimin test sonucu pozitif çıkmış” sözleri üzerine cezaevinin yolunu tuttu.

‘MÜVEKİLLE GÖRÜŞEMEZSİNİZ ÇÜNKÜ…’

Dilek, müvekkilinin E Nabız sisteminden bilgilerine bakınca test sonucunun pozitif olduğunu öğrendi. Dilek, “Aileye resmi bir makamdan bu aşamaya kadar hiç bir bilgi verilmedi. Büyük ihtimalle bürokratlar amirlerinden süreçle ilgili talimat bekliyor” dedi.

Dilek cezaevine vardığında ceza infaz koruma memurunun kendisine, “Müvekkilinizle görüşemezsiniz çünkü test sonucu pozitif çıktı” dediğini aktardı. Bunun üzerine cezaevi müdürüyle görüştüğünü anlatan Dilek, “Müdüre, ‘Benimle görüşemeyecek durumdaki birini nasıl burada tutarsınız nasıl hastaneye götürmezsiniz?’ dedim. Müdürden şu yanıtı aldım: Covid-19’un cezaevine gelmesinde hiç kimsenin kusuru yok. Virüs cezaevine gönderilen mektuplar yoluyla girmiş olabilir. Test sonucu pozitif çıkanlar koğuştan ayrıştırıldı.”

Dilek, aldığı bilgilere göre test sonucu pozitif çıkan yaklaşık 20 mahpusun aynı koğuşta tutulduğunu söylerken virüs bulaşmış olabilecek diğer mahpuslar için ise herhangi bir işlem yapılmadığını da belirtti.

Dilek, cezaevi müdürlüğüne, izole anlamında ne gibi çalışmalar yapıldığını, hastane sevkedilenler ve test sonucu pozitif çıkan kaç mahpusun aynı koğuşta kaldığına ilişkin bilgileri öğrenmek için dilekçe vermek istedi. Dilek bu talebini iletirken yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Önce memurlar dilekçemi çeşitli sebeplerden dolayı kabul edemeyeceklerini söyledi. İtiraz edince bir memur dilekçemi alıp götürdü. Ancak ‘Alındı’ nüshasını vermedi. Nüshayı sorunca ‘Salgın nedeniyle dilekçeler bir gün sonra işleme alınıyor’ dedi. Dalga geçer gibi… Çelişki şurada: Dilekçeyi bir gün bekletiliyorlar ama mahpuslara gönderilen mektuplar hemen mi veriliyor? Mektubun postada geçen süresini anlatmıyorum bile! Bu insanların dışarıyla tek teması gardiyanlar. Salgının cezaevine nasıl girdiği de çok gizli değil. Virüsün nedenini mektuba bağlayarak mahpus ailelerini suçlamak istiyorlar.”
 
MAHPUS REVİRE KALDIRILMIŞ

Dilek hiçbir başvurusuna yanıt alamazken müvekkilinin sağlık durumunda bir değişiklik olup olmadığını yine E Nabız sisteminden öğreniyor: “9 Mayıs gecesi müvekkilimin revire kaldırıldığını E Nabız sisteminden öğrendim. Acil bir şey mi oldu bilmiyoruz. Ailesine de bilgi verilmedi. Ne işlem yapıldığını da bilmiyoruz. Cezaevi de hiçbir bilgi vermiyor. Zaten cezaevinde ölüme yaklaşmazsanız revir göremezsiniz.”

Müvekkilinin tutuklu olduğu için infaz yasası düzenlemesinden yararlanamadığını belirten Dilek, olası bir kötü durumda bütün yetkililerin bundan sorumlu tutulacağını söyledi. Dilek şöyle devam etti: “Bu salgının bana göre son çıkan af yasası ile de ilgisi var. Tabii ki kimse hasta olmasın herkesin insan olmaktan kaynaklı temel hakları var. Ancak hükümlü yani suçu sabit insanlar yasadan yararlandı, benim müvekkilim gibi halen masumiyet karinesine sahip insanlar tutuklu halde, bu salgının kurbanı oluyor. Belki de ölecekler. Bu, Türk yargısının tutuklu yargılama hastalığının bir sonucu. Yargımız tutuklama bağımlısı. Adli kontrol diye yasal düzenleme var. Ancak bunu uygulayan çok az mahkeme görürsünüz. Aslında devletçi anlayışa sahip yargıçlar bile burada bir çelişki içerisinde. Serbest yargılama olursa bunca güvenlik birimiyle bu kişileri yakalayamayacağını düşünüyor. Bunun elbette siyasi iklimle de doğrudan alakası var.”