SDP Genel Başkanı Turan, mektubunda, "Her türden sosyalist siyasetçi bu torbaya dolduruluyor" diyor.

Devrimci Karargâh’ örgütüne yönelik operasyon kapsamında tutuklu bulunan Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkanı Rıdvan Turan ve SDP yöneticilerinin ilk duruşmasında olaylar yaşandı. Avukatlar ve sanıklar, davalarının ‘Devrimci Karargâh’ davasıyla birleştirilmesine karşı çıktılar.
Dava dosyası, gizlilik kararı nedeniyle uzun bir süre sanıklar ve avukatları tarafından incelenemedi. İddianame ancak 5 ay sonra yazıldı. 8 ay sonra ise ilk kez mahkemede kendilerini savunmaya hazırlandıkları sırada, dava dosyası birleştirildi.
Avukatlar iddianamenin okunmasını talep ettiler ve söyleyeceklerinin olduğunu belirttiler. Mahkeme dinlemedi. Sanıklar yine söyleyeceklerini söyleyemediler. Belki de bu celsede tahliye edilebilecek olanlar vardı. Bu birleştirme kararıyla sanıkların savunmalarını yapma olanağı Devrimci Karargâh davasının görüleceği 11 Ağustos tarihine ertelendi. Bu şekilde sanıklar ancak tutuklandıktan bir yıl sonra hâkim karşısına çıkabilecekler. 

Rıdvan Turan’ın yazdıkları?
Sesini duyuramayan sanıkların sesinin kamuoyuna ulaşması için SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan’ın duruşma yapılmadan birkaç gün önce yolladığı mektubu sizinle paylaşmak istiyorum:
“Sayın Oral Çalışlar,
Size bu mektubu altı ayı aşkın bir süredir cezaevinde olan ve hâlâ mahkemeye çıkmayı bekleyen Sosyalist Demokrasi Partisi Genel Başkanı olarak yazıyorum. Ben, partimin yöneticileri, Toplumsal Özgürlük Platformu’ndan, Red dergisi, Bilim ve Gelecek dergisinden arkadaşlarım ‘Devrimci Karargâh’ üyesi olmak suçlamasıyla 21 Eylül günü sabaha karşı düzenlenen bir operasyonla tutuklandık. Bizim tutuklanmamızın Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmasına giden yeni süreci başlattığını, tehlikeli bir gidişatın habercisi olduğunu düşünüyorum. Ve süreci okumak isteyenlerin bu davayı yakından izlemesi gerektiğine inanıyorum.
Biz adeta bir dejavu hali yaşıyoruz. Son günlerde yaşanmakta olan her şeyi geçen eylül ayında bir tamam yaşadık çünkü. 20-30 yıldır herkesin gözü önünde, açık alanda siyaset yapıyoruz. Bu devletin MİT’i, polisi, yargısı Devrimci Karargâh üyesi olmadığımızı pekâlâ biliyor. Örneğin askeri vesayete ve derin devlet aygıtlarına karşı yıllardır verdiğimiz ve bedeller ödediğimiz siyasal demokrasi mücadelesine rağmen Ergenekon’la ilişkili olduğumuz ima ediliyor. Suç delili olarak başkanı olduğum partinin merkez yöneticisi arkadaşlarla birlikte 78’liler gecesine katılmam, birlikte yemek yemem gösteriliyor. Parti üyeleriyle aramdaki ilişki, sanki gizli, silahlı örgüt varlığına kanıtmış gibi fiziksel takip sonucu olarak iddianameye ekleniyor. Newroz mitingine, Ahmet Türk’e yapılan saldırıya karşı basın açıklamasına katılmam delil olarak sunuluyor. Tüm yaşamı devrimcilere karşı mücadeleyle geçen Hanefi Avcı ile suç ortağı olduğumuz iddia ediliyor. Ortada silahlı eylem, eylem planı olmadığı halde rahatça silahlı örgüt üyesi olarak suçlanıyoruz. Olmadığımızın ispatı bize ait.
İddianamemizi 5 ay bekledik. KCK tutukluları bir yıldan fazla bekledi. İlk kez mahkeme önüne çıkacağımız 13 Nisan günü de suçsuz olduğumuzu kanıtlamaya çalışacağız. Tamamen dayanaksız bir iddianame ile birilerinin kuyuya attığı taşı 13 kişi çıkarmaya uğraşacağız. Hem de iddianamenin temelsizliğine karşın çoğumuzun tahliye edilmeyeceğini bilerek. Büyük olasılıkla bizler gibi Ahmet Şık ve Nedim Şener de aylarca neyle suçlandıklarını öğrenmek için bekleyecekler.
Ergenekon üyesi olmadıkları her aklı başında insan tarafından anlaşılabilecek olan tutuklu iki gazetecinin örgüt üyesi olmadıklarının ispatı da kendilerine ait. Diğer taraftan, kamuoyundaki hâkim kanı gazetecilerin Ergenekon’la ilişkisinin olmadığından öte, bu soruşturmanın da sulandırıldığı yönünde. Ergenekon operasyonu güya bir derin devlet operasyonu olarak başlamıştı. Fakat egemen güçler arası bir pozisyon kapma mücadelesine dönüşerek bu tarihsel imkân heba edildi. AKP, Ergenekon soruşturması vasıtasıyla muhaliflerini tek tek cezaevlerine doldurmak suretiyle tasfiye ediyor. Böylece kendi iktidarını sağlamlaştırıyor.
Muhalifleri tasfiye etmek noktasında Devrimci Karargâh soruşturması da benzer bir torba soruşturma biçimine dönüştürülerek her türden sosyalist siyasetçi bu torbaya dolduruluyor. Belli ki bu konsept daha uzun süre böyle gidecek. Bunun işaretlerini iddianamede görmek mümkün. Tutuklandığımızda dışarıdaki arkadaşlar ‘Sıra kimde’ diye sormuş ve bir de inisiyatif oluşturmuşlardı. Çok geçmeden sıranın Ahmet Şık ve Nedim Şener’e geldiğini hep beraber gördük. Fakat daha ne kadar izleyici konumda kalabiliriz? Sıranın başka kimseye gelmemesi için, bu tehlikeli gidişata bir son verebilmek için hepimize önemli görevler düştüğünü düşünüyorum. 13 Nisan günü (duruşma yapıldı O.Ç.) başta sizi ve sürece ilişkin kaygı duyan herkesi davayı izlemeye davet ediyorum.
Saygılarımla,
Rıdvan Turan
SDP Genel Başkanı
Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi”