Et ve Balık Kurumu’nun Brezilya ’dan ithal ettiği etlerde şarbon basili saptandı ve 4 bin hayvandan oluşan bir sürü, karantinaya alındı.

Cumhuriyet’ten Bülent Şık’ın aktardığına göre, şarbon genellikle koyun, inek, keçi gibi otçul hayvanlarda görülür. Hastalığa Bacillus anthracis ismi verilen sporlu bir bakteri neden olur.

Sporlu bakteriler çok dayanıklıdır, 140 derece santigrat gibi yüksek bir sıcaklıkta bile ancak 30 dakikada öldürülebilir. Şarbon sporları toprakta, suda 60 yıl boyunca canlılığını koruyabilir. Sonra uygun bir ortam bulduklarında yani bir hayvana ya da insana bulaştıklarında bakterinin hücre duvarını kaplayan zırh çözülür ve bakteri yaşamsal faaliyetlerine tekrar başlar; çoğalır ve hastalıklara neden olur.

ÖLÜM ORANI YÜKSEK

Hastalığa hasta hayvanın derisi, postu ya da yünü ile temas, şarbon basili bulaşmış etleri yemek ya da şarbon sporlarını solumak neden olur.

Hastaların yüzde 95’inde deri şarbonu görülür. Deri şarbonuna halk arasında kara çıban da denilir. Hasta hayvanlarla temas eden çobanlarda görülür bu hastalık ve eğer mikrop tedavi edilmez ve kana karışırsa ölüme neden olur.

Şarbon mikrobu taşıyan etlerin yenilmesi ile bağırsak şarbonu denilen hastalık oluşur ve bağırsak şarbonunun da ölüm oranı çok yüksektir.

Şarbon sporları hasta hayvanların derisinden havaya da karışabilir ve eğer havadaki hastalık sporları solunursa genellikle 1-2 gün içinde ölümle sonuçlanan akciğer şarbonu hastalığına neden olur. Akciğer şarbonu nadir görülür ama son derece tehlikeli, ölümcül bir hastalıktır.

Hastalığın görüldüğü yerde çalışanlar başta olmak üzere temas olasılığı olan herkes risk altında diyebiliriz.

Hastalığın görüldüğü sürünün çok sıkı bir şekilde karantinaya alınması gerekiyor. Hastalık etkeni kolayca toprağa karışabilir. Sonra rüzgâr ve yağmur suyu gibi etkenlerle başka bölgelere rahatlıkla taşınabilir. Toprağın kuru olduğu yaz mevsiminde şarbon basilinin rüzgârla taşınması çok kolaylaşır. Hastalığı yayan en önemli etkenlerden biri hasta hayvanlara konan sineklerdir. Hastalık mikrobunu aldıktan sonra kondukları her yere bulaştırırlar. Sporlar taşındıkları bölgede yıllarca canlı kalacak ve hastalık yapma potansiyellerini koruyacaklardır.

KRİTİK SORULAR

Hastalık etkeni ülkemize Brezilya’dan ithal edilen hayvanlarda ortaya çıktığına göre yanıtlanması gereken kritik sorular var.

1) Bu hayvanlar ithal edilmeden önce şarbon ya da başka bir hastalık etkeni taşıyıp taşımadıkları neden kontrol edilmedi?

2) İthal etlerde daha önce de “E. coli O157” adı verilen bir hastalık mikrobu tespit edilmişti. Bu etken böbrek hasarına neden olur ve çocuklarla yaşlılar için ağır bir hastalık tablosu oluşturur. Yine bir süre önce Polonya’dan ithal edilen etlerin deli dana hastalığı riski taşıdığı basına yansımıştı. Son şarbon olayını da dikkate alarak ithal etlerin gıda güvenliği açısından gerekli kontrollerinin uygun bir şekilde yapılmadığını düşünüyorum. Bu hastalıkların hepsi de tehlikeli hastalıklardır ve eğer bunları zamanında tespit edecek mekanizmalar oluşturulamamışsa ya da kontrol mekanizmaları çalışmıyorsa ortada ciddi bir ihmal var demektir. Tarım Bakanlığı bu ihmalin bir numaralı sorumlusudur.

3) Brezilya ’dan daha önce de gemi ile çok sayıda hayvan getirilmişti. Ülkemize kaç kez hayvan ithalatı yapıldı son bir yılda? Son yıllarda ülkemize ithal edilen canlı hayvan sayısı kaç? Acaba o hayvanlarda da şarbon var mıydı? Herhangi bir kontrol yapıldı mı?

4) Şarbon hastalığının çıktığı sürü tek midir? Yani bu sürü başka hayvanlarla birlikte getirilmiş midir? Başka bir ifade ile hastalıklı sürü daha çok sayıda hayvanı içeren bir sürünün bir kısmını mı içeriyor. Eğer öyle ise aynı gemide gelen diğer hayvanlara da şarbon hastalığının bulaşmış olması çok muhtemel. O hayvanlara ne oldu?

Bu son olay geçmişte ithal edilen etlerde açığa çıkan bir hastalık etkeni olan E. coli O157 mikrobu ve deli dana hastalığı ile birlikte düşünüldüğünde ortada ciddi bir gıda güvenliği zafiyeti olduğuna işaret ediyor. En kritik soru ise yanıt bekliyor: Hastalıklı hayvan etlerinin piyasaya sürülüp sürülmediğini nasıl bileceğiz?