Koronavirüs salgını başlangıcından beri ağır şartlar altında çalışan sağlık çalışanlarından 37 doktor ve 73 sağlık çalışanı hayatını kaybetti. 29 bin 865 sağlık çalışanı ise enfekte oldu. 

Covid-19 meslek hastalığı olarak görülmediği için aileleri ve kendi gelecekleri için endişelenen sağlık çalışanlarının temsilcisi olarak Türk Tabipler Odası, sendikalar ve sağlık çalışanları dernekleri ancak salgının başlangıcından altı ay sonra muhatap alınarak, bir defa Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile görüşebildi. Diğer yandan sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ‘bir yandan alkışlar’ sürerken devam etti. 

Türkiye'nin dört bir köşesinden sağlık çalışanları bir günlerinin nasıl geçtiğini ve taleplerini HaberTürk’ten Demet Demirkır’a anlattı.

‘7 AYDIR HİZMET ETTİĞİMİZ SÜREÇ BOYUNCA HEP YALNIZDIK’

İstanbul - Psikiyatri servisinde hemşire

Bir pandemi hastanesinde mart ayından beri Covid-19'lu hastalara bakıyoruz. 7'nci ayımıza girdik. Size servisimizde geçen bir günden bahsetmek istiyorum. Ben anlatayım, riskleri siz anlayın. Adli bir psikiyatri hastasının muhtemel agresyonunu kameradan izliyoruz. Kapıyı ve pencereleri kırmaya çalışıyor. Göz bebekleri geriye kaçmış ve sadece beyaz küreleri kalmış. Müdahale etmeden önce zaten ne yapılacağını bildiğimiz ilacı hekiminden almak üzere kendisine bilgi veriyoruz. Sonra iki kadın hemşire, güvenlik çağırıp hızlıca giyiniyoruz. Güvenliği giydiriyoruz. Orada kimin ne yapacağını teker teker organize ediyor ve 3 erkek güvenlikle odaya giriyoruz. Adrenalinimiz yüksek. İki hemşire maruz kaldığımız darplarla hastaya enjeksiyonunu yapıp müdahale ediyoruz.

Hastayı kontrol altına almaya çalışırken pozitif olan hasta yüzümüze bilinçli olarak öksürüyor, tükürüyor. 20 dakika kadar sonra odadan çıkıyoruz. Nabzımız hemen düşmüyor ancak o sırada diğer hastaya yemek yedirmemiz de gerek. Başka bir hastayı bitlerinden arındırmamız için yıkamamız ve üzerini değiştirmemiz gerek. Sonra ilaç saati. Her odaya girdiğimizde doğru iletişimle hasta manipülasyonlarını koordine etmemiz gerek. Ve sonra kendimiz...

Biz hemşireler 7 aydır hizmet ettiğimiz süreç boyunca hep yalnızdık. Kendimizi iyi edebilmek için de yalnızdık. Başlarda Covid bulaşmasından ve ailemize taşımaktan korkup ağlıyorduk. Otel ayarlanana kadar hastanede yatıp kalktık. Neticede alkış ve üç ay tavandan ek ödeme aldık. Zaten sıfıra yakın aldığımız ek ödemenin tavandan veriliyor olması sadece eksiğin yerine koyulması demekti bizim için. Sonraki aylarda ise aynı hizmeti verip sıfır ek ödeme aldık. Yeniden verilen 3 ay tavandan ek ödeme müjdesi ise geliri olmayan pandemi hastanelerinde hekimleri memnun edecek bir hediyedir. Çünkü bizim ek ödeme katsayımız ile hekimler arasında uçurum farkı mevcut. Peki verdiğimiz hizmet? Bu uçuruma adil bir bedel mi?

Aylardır sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Ek ödeme sisteminin hekim dışı olanlar için adil bir sistem olmadığını, maaşlarımızın en düşük memur ücreti olduğunu dile getiriyoruz. Buna cevaben performans düzenlemesi yapılacağı duyuruluyor. Hemşirenin açtığı damar yolu dahil hekime giriliyor. Yani bizler performans üzerinden ek ödeme almıyoruz. Dolayısıyla bu gibi her cevap sadece hekimleri kapsıyor. Sağlık ekip işidir. Covid döneminde temizlik personeli bile aldığı risk ile diğer mesleklerden ayrıdır. Ancak bizim ayrıcalığımız esnek mesaiye geçememek gibi negatif yönlerle diğer mesleklerden geridedir. Gün aşırı 24 saat nöbete gelip ek mesai yapan bir hemşirenin diğer mesleklerden farkı; en düşük maaş ve en düşük döner sermaye kat sayısıdır. Aylık çalışma saati esniyorsa hemşireler üzerinden de düşürülüp fazlası mesai olarak ödenmelidir.
Ek ödeme kat sayısı hastanın odasına bile girmeyen bir hekimden katbekat düşük olmamalıdır. 5 gün senelik izin kullandık diye kalan 25 günün ek ödeme karşılığı 5 gün için kesilenden daha az olmamalıdır. Bizler 3 kademe maaş alıyoruz yani maaş, sabit döner, ek döner. Ancak emekliliğe sadece maaş yansıyor, ek ödemeler ise gün geçtikçe yok oluyor. Yeni başlayan bir hemşirenin sabit döneri düşüktür. 25 yıllık hemşirenin ise yüksek. Ek ödeme dağıtılırken yeni başlayana yüksek 25 yıllık olanın ise düşük olacak şekilde yatıyor ve toplamda ek ödemeler eşitleniyor. Yeni başlayan ile kıdemli arasında hiçbir fark olmuyor. Bugün bir garson dahil yıllarını verdiği mesleğinde bunu yaşamıyor. Örneğin mesleki idealleriniz varsa yüksek lisans, doktora ya da klinik çalışma yapıyorsanız da maaşınız kesinlikle değişmiyor. Bu sebeplerle biz performans düzenlemesi ya da ek ödeme değil tek kalem emekliliğe yansıyan maaş zammı istiyoruz.

Covid-19 sürecinde herkes bir sebepten etki gördü. Fakat biz sağlıkçılar ayrıca adil olmayan bir düzenin sesi olduk. Bu sorunlara bizler uzun yıllardır maruzuz.

‘COVID HASTASI, SAĞLIKLI GEBELERİN, BEBEKLERİN, KRONİK HASTALARIN ARASINDA ELİNİ KOLUNU SALLAYA SALLAYA DOLAŞIYOR’

Ankara - Aile hekimi

Aile hekimi olarak görev yapmaktayım. Pandemi başladığından beri ailemden uzak yaşıyorum. Bölgemiz genç-yaşlı, sosyo-ekonomik olarak da düşük orta gelir düzeyine hizmet veriyor. Hal böyle olunca doğurgan nüfusumuz çok fazla, yaşlılarımız da öyle. Pandemi sürecinde aile sağlığı merkezimizde öncelikle kendi kişisel koruyucumuzu temin etmeye zorlanıyorduk. Hala da dağıtılan malzemeler yeterli sayıda değil, dışardan da satın almaya devam ediyoruz. Zira başvuran hastaların Covid durumu belli değil; bu yüzden de tedbirlerimizi gelen herkesi Covid kabul ederek azami bir şekilde korunarak her 4 saatte bir çift maske, her hastada değişen eldiven, tulum, siperlik ile karşılamak durumundayız. Yanımızda çalıştırdığımız personellerimize kişisel koruyucu verilmiyor, bunu da biz temin ediyoruz.

Yazla birlikte nefes almakta güçlük yaşıyoruz. Tek düşüncemiz Covid servislerinde soluğa doyamayan hastalarla kendimizi mukayese edip halimize şükretmek. Triaj uyguluyoruz. Hastaların sağlık durumunu sınıflandırıp, klinik Covid öykü ve ateş muayenesiyle uygun odada muayene ediyoruz. Kronik hastalık ilaç yazımlarını ise hiç ASM içine almadan bekleme salonunda uygun mesafeli konumlandırarak işlem yapıyoruz. Bu süreçte diğer koruyucu hekimlik uygulamaları gebe-bebek takip ve aşılama hizmetine ek görevlere de devam ediyoruz. Biz hastalarımızın hizmeti için var gücümüzle çalışıyoruz. Neredeyse her gün hastaların aceleci davranışı ya da gerekli sosyal mesafeyi uygulamaları için yaptığımız çaba maalesef şiddetle karşılık buluyor. Görüyoruz ki halkımız hala bilinçlenmedi. Özellikle son zamanlarda 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olanlar pnömokok aşısı için başvuruyor ancak aşı temininde zorluk yaşıyoruz, talep ettiğimiz sayıda aşı gelmiyor. Bizler aşılamaktan çekinmiyoruz ama halkımızın isteklerini geri çevirmek zorunda kalıyoruz. Durumu anlatmamıza rağmen sağ olsunlar bizleri şikayet etmekten, tehdit ve hakaret etmekten geri kalmıyorlar. Bu durum moral motivasyonumuzu bozuyor.

‘KRONİK HASTALIĞIMA RAĞMEN BEN HALA HER GÜN ÇALIŞIYORUM’

Kamuda esnek çalışma modeli tekrar başlamışken hala aile hekimlerine yönelik bir uygulama başlamadı. Oysa kronik hastalığıma rağmen ben hala her gün çalışıyorum. Virüs yükümü kimse düşünmüyor. Covid'li hastalar dağ gibi büyüyor. Hastanede teşhis edilen veya filyasyon ekiplerince görülen izlem hastalarımıza maalesef karantina süreci için sağlık raporları verilmiyor. Karantinada olması gereken bu kişiler bulaştırıcılık özellikleri devam ederken ASM’ye gelip rapor isteklerinde bulunuyorlar. Bu durumu her seferinde idarecilere iletiyoruz ama hala durum düzelmedi. Covid hastası, sağlıklı gebelerin, bebeklerin, kronik hastaların arasında elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor.

Çalışma tempomuz çok yoğun. Günlük 80-100 hastaya hizmet veriyoruz. Sonrasında izlem yapılacak hastaların izlem işlemlerine vakit kalmıyor. Kendi adıma söyleyeyim; hiçbir bilimselliği olmayan bu uygulama masa başında call center görevlileri tarafından da yapılabilir.

Oysa bizler gece gündüz, hafta sonu, bayram demeden listemizdeki en az 40 -kimi meslektaşlarımızdaki 100'lü sayılardaki- hastayı arayıp bilgilendirip ihtiyaçları için seferber olduk. Gıda sorunundan tutun da hastalık nedeniyle korkanlara kadar moral motivasyon kaynağı olduk. Pandemi başından beri verdiğim bu hizmeti artık yapmıyorum. Sebebi ise bizim 6 aydır yaptığımız çabanın görülmemesi, değerinin bilinmemesi. Bakanlığın ek ödemeyi Ağustos ayıyla şartlı vermek istemesi mesleki onurumun zedelenmesine sebep oldu. Bugün çalışabiliyorum sağlıklıyım oysa yarın hasta olursam diye ben de endişe duyuyorum.

‘FEDAKARLIĞIMDAN UTANIR HALE GELDİM’

Maaşı kesilen meslektaşlarımızı biliyorum. Yetkililerin bizleri görmemesi, duymaması beni yaptığım işten soğuttu, tükendim, fedakarlığımdan utanır hale geldim. Sadece çocuklarımı düşünüp güne başlıyorum. Ben ölürsem diye onların yarınlarından endişe duyuyorum. Biz bittik tükendik artık. Hizmete devam ediyoruz ama halkımızın uyması gereken şey sadece maske, mesafe ve hijyen. Artık ölmek istemiyoruz.

‘GİTTİĞİMİZ EVLERDE BAZEN SÖZLÜ ŞİDDETE UĞRARIZ BAZEN DE FİZİKSEL ŞİDDETE NİYETLENENLER OLUR’

Şanlıurfa - Filyasyon ekibinde çalışan sağlık teknikeri

Şanlıurfa'da sağlık teknikeriyim. Filyasyon ekibinde görevlendirildim. Sağlıkta her zaman personel yetersizliği ve zor şartlarda çalışma vardır; ama biz pandemi döneminde bunu iliklerimize kadar hissettik. Normalde ailemize az vakit ayırırız, sosyal hayatımız olmaz. Pandemi döneminde ailemize ayırdığımız az vakit ve arada bir elimize geçen sosyal hayatımız da bitti.

Bir günümü şöyle özetleyeyim; Sabah kalkar sisteme pozitif vakanın düşmesini bekleriz. Vaka düşünce ekipmanları alıp filyasyona gideriz. Gittiğimiz evlerde bazen sözlü şiddete uğrarız bazen de fiziksel şiddete niyetlenenler olur. 50 dereceyi bulan sıcaklarda tulum giyip sıcaktan bayılmak ki bunu yaşayan arkadaşlarımız oldu veya Corona olmak arasında kalıyoruz. Bu bütün gün böyle devam ediyor. Gün dediğime bakmayın akşamları da devam ediyor, hafta sonları da devam ediyor çünkü bizler 7/24 görevliyiz.

Vaka azalsın diye dua ediyoruz yoksa dediğim gibi hem akşamları çalışıyoruz, hem hafta sonları çalışıyoruz.
Beslenme düzenim bozuldu, o kadar yoğun çalışıyoruz ki bu yüzden bünyem zayıfladı, normal hastalıklar bile bize ağır geliyor, iyileşemiyorum. Hasta bir halde çalışıyoruz çünkü personel eksikliği var. Her zamanki gibi demeyeceğim çünkü bu dönemde her zamankinden daha fazla. Peki bunun için ekstra ödeme alıyor muyuz? Maalesef hayır almıyoruz. Pandemiden önce hastane gelirinden dağıtılan ek ödeme vardı, hastane geliri azaldığı için artık ek ödeme alamıyoruz. Yani pandemi döneminde maaşımız azaldı.

7/24 çalışma şekli olmasına rağmen temmuz ayından beri fazla mesai almadık. Birlikte çalıştığımız doktorlara, aynı işi yapmamıza rağmen tekniker arkadaşlara ek ödeme verildi. Sağlık Bakanlığından sorunlara sebep olan bu maaş sistemini düzeltmesini, tek kalemde ne olduğunu bildiğimiz bir maaş ödemesini ve üzerimizdeki dev gibi yükü hafifletmesi için personel alımı yapmasını istiyoruz.

‘GÜNÜN EN KÖTÜ KISMI BİR UMUDUN, NEFESİN SONUNA TANIK OLMAK’

Mardin - Hemşire

Mardin'de devlet hastanesinde çalışan bir hemşireyim. Saat 06.30 da güne başlıyorum. Elimden geldiğince sessiz olmaya çalışıyorum çünkü küçük bir oğlum var. Uyanınca onu öylece bırakıp gittiğime şahit olmasını istemiyorum. Bazen başarılı olabiliyorum ama bazen de bunu başaramıyorum. Uyandığı zaman ayrılık merasimimiz başlıyor. İçimden benimle uyanmaya, kahvaltı yapmaya, sabah gülüşlerine şahit olmama hakkı var diyorum, bu bilinçle pandemi dönemi iyice azalan minibüs seferleri bekleyişi ve bunaltısı sonunda hastaneye varıyorum.

Hastanenin Corona biriminde çalışıyorum. Daha servisin kapısında beni derin bir sessizlik ve kasvet karşılıyor. Tüm gün yalnız kalan ve yanlarında sevdikleri bile olmayan hastalarım da sabırsızlıkla odalarına bir nefes olarak girmemi bekliyor. Kimisi ağrısını dindirmem için kimisi belirsizliğine bir cevap olarak gördüğü için beni bekliyor. Hastanede her şey çok hızlı ve apar topar ilerliyor. Sürekli bir yetme çabası, koşuşturmaca, vizitler, teslimler, yeni yatışlar, taburcular ve maalesef ki ölüm.

Günün en kötü kısmı; bir umudun, nefesin, hayatın sonuna tanık olmak. Gördükleri son şeyin bizim gözlerimiz olması ve psikolojik tükenmişliğin tehlike çanlarıyla beraber başka bir hayata dokunmaya hazırlanıyoruz.

Nöbetten çıkan arkadaşlardan bahsetmek istiyorum; hepsi gözlerinde yorgunluk, koca bir günün uykusuzluğu, sürekli ayakta kalmanın ve koşuşturmacanın verdiği bir bitkinlik. Bir an önce eve gitmenin, sıcak yatağa girip uyumak isteğinin sabırsızlığı. Herkes bu hayali gerçekleştirecek kadar şanslı değil. Kimisinin mesaisi o an başlıyor asli görevlerine dönüyorlar. Ve biz yeni ekip az hemşire çok iş bilinciyle işe koyuluyoruz. Pandeminin zırhı tulumlarımızı giyerek bir savaşçı hissiyatıyla acele ediyoruz. Temmuz ayının tüm sıcaklığını iliklerimize kadar hissettiren tulumlar, hareket kabiliyetini yarı yarıya düşüren ve hızımızı da nefesimizde kesen tulumlar... Takip ve tedaviyi zorlaştıran gözlük ve siperlik derken sabah tedavisi nihayet bitmiş oluyor.
Saatlerce ayakta olmak acıkma hissiyle birleşiyor. Yemeğe koşuyoruz, bazen doyurucu özelliği bile olmayan besin değeri düşük yemeğimizi 15-20 dakikada yedikten sonra göreve dönüyoruz.

Hastalarımızdan da söz etmek istiyorum; kimisinin gözlerinden minnet, şükran ve acımayla karışık merhamet akıyor. Kimisinin ise bizi yetersiz bulan öfke dolu bakışları... Bazen hakaretler ve şiddetin her türlüsü... Bunlar olurken de pozitif çıkan arkadaşlarımız...

Aslında çok bir beklentimiz yok. Sadece hakkımız olan bütün bir maaş, bu özverili çalışmanın emekliliğe emeklilikte yansıyan bir karşılığı. Az kişi ile çok performans değil, dengeli ve sağlıkçı alımı ataması. Saygı, anlayış ve koşulların iyileştirilmesi. Bir anne olarak yavruma ulaşabilir mesafede olan kreşler ve benzeri...

‘HASTA YAKINLARINA SÖZ DİNLETEMİYORUZ’

Gaziantep - Hemşire

Pandeminin ilk haftalarından itibaren 4 ay Covid vakalarına baktım. Sonraki aylarda normalleşmeyle karma cerrahi hastalarına bakmaya başladık. Bu süreçte elektif olmayan vakalar ameliyat edildi. Hemşireler hastaların preop (hastanın ameliyat öncesi) ve postop (ameliyat sonrası) hazırlıklarıyla ilgilendi. Hasta yakınlarıyla birebir muhatap oldu. Evet hastalara test yapılarak ameliyatlar yapıldı fakat hasta yakınlarına test yapılmadı ve biz hasta yakınlarıyla hep iç içe bulunuyoruz, diyalog halinde oluyoruz. Birkaç preop hazırlığında hastaların pozitif olduklarını öğrendik. Bizler karma cerrahide daha da mağdur oluyoruz. Hasta yakınlarına söz dinletemiyoruz, hakaretlere uğruyoruz ve risk durumumuz daha fazla bu bizim için süreci daha da zorlaştırıyor. Bizi çok yıpratıyor. Hemşireler iş yükü açısından, güvenlik açısından düşünülmüyor. Hemşirelik mesleği ne maddi olarak ne de manevi olarak değer görmüyor, önemsenmiyor. Bu durum bizlerin mesleki şevkini kırıyor.

‘HAYATTAN ZEVK ALMA DUYGUMUN AZALDIĞINI FARK EDİYORUM’

Antalya - Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde radyoloji teknikeri

Coronavirus pandemisi döneminden itibaren Covid-19 şüpheli hastalara röntgen çekiyorum. Şu an günlük ortalama 300 hastaya Covid-19 şüphesiyle akciğer röntgeni çekiliyor. Öncelikle radyasyon çalışanı olduğum için günde 7 saat çalışıyorum ve personel eksikliğinden dolayı esnek çalışmaya geçemiyoruz. Bir gün boyunca neler yaşadığımı anlatmak isterim;

Öncelikle röntgen odasının her iki tarafı Covid-19 hastaları için ayrılmış durumda. Sağım solum hep şüpheli pandemi hastalarıyla dolu. Hastanemiz koruyucu ekipmanları yeterli olduğu için kendimizi koruyabiliyoruz. Sosyal hayatımda sevdiğim insanlarla görüşmüyorum çünkü Covid-19 hastalarıyla iç içe olduğum için onlara hastalık bulaştırabileceğim korkusunu taşıyorum. 

‘SAĞLIK BAKANI DA SAĞLIK ÇALIŞANLARINA KOLLARINI AÇSIN’

Hayattan zevk alma duygumun azaldığını fark ediyorum. Eskisi gibi film izlerken odaklanamıyorum, basit bir aksiyon filmine bile kendimi veremiyorum. Ailem şehir dışında ama Covid-19 bulaştırırım diye yanlarına gitmiyorum. Annemin babamın birçok hastalığı olduğu için hasretimi görüntülü konuşmayla gidermeye çalışıyorum. Açıkçası pandemiden önceki günlerimi çok özlüyorum. Biz tüm gün maskeyle ve siperlikliklerle çalışmaya çalışırken insanların pandemiyi önemsememesi beni üzüyor.
Son olarak değinmek istediğim konu; bir sağlık çalışanı olarak mali ve özlük haklarımızin iyileştirilmeye ihtiyacı var. Zor şartlarda çalışıp hakettiğimizi alamıyoruz. Sabit ek ödemenin maaşa dahil edilmesini istiyoruz ve zam isteğimiz var. Düşük emekli maaşı alacağım deyip emekli olmak istemeyen çok fazla sağlık çalışanı var ki çoğunun sağlık problemi var.
Pandemi döneminde yatacak denen 3 aylık tavan ücreti bize sadece 1 ay yattı. Yatan ücret ise diğer hastanelerde çalışanlara oranla düşüktü. Hastanemiz 'maddi durumumuz yok' diyor ama dış cephe dahil birçok tadilatı pandemi döneminde yaptırıyor. Bu durum ise hastane çalışanlarını değersiz ve kandırılmış hissettiriyor. Ayrıca performans ücreti bize yıllardır yatmıyor. Hepimiz duygusal olarak kopuşun eşiğine gelmiş bulunmaktayız. Yine de yarınlara gülümseyerek bakmaya çalışıyoruz.

‘SON BİR AYDIR GÜN AŞIRI NÖBET TUTUYORUZ’

Konya - Kadın doğum ve çocuk hastanesinde laborant

28 yıldır bu işi yapıyorum. Pandemiden beri her sabah güne bugün nerede hangi birimde çalışacağız düşüncesiyle uyanıyorum. Zira iş yerinde arkadaşlarımın bir kısmı Covid pozitif, bir kısmı temaslı olduğundan izinli, büyük bir kısmı filyasyonda, bir kısmı ise PCR'da görevli. Nisan ayından beri bu şekilde güne büyük bir stres yumağıyla başlıyoruz. İş yerine geliş, cihaz hazırlığı (kalibrasyon, kontrol, bakım 2 saati buluyor) yapıyorum. Bir yandan hasta çalışmaya başlıyoruz, bir yandan son zamanlarda sürekli eksik olmayan görevlendirmelerden haberdar olmaya. Ayak üstü bir şeyler yiyor, koşar adımlarla ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Benim hastanem branş hastanesi olduğundan ilk başlarda temiz tutulmaya çalışıldı. Ancak son zamanlarda ildeki tüm hastaneler pandemi hastanesi ilan edildi. 4 kat pandemi servisimiz var. Şu an doğumhane hariç tüm 11 kat pandemi kliniğine dönüştürüldü. Acil'den gelen tüm hastalar ya pozitif ya da şüpheli. Son bir aydır gün aşırı nöbet tutuyoruz. Üç günde bir nöbet listesi değişir olduk. Pozitif ve temaslı vaka oranımız fazla. Bazen evden mesaiye diye çıkıp nöbete kalıyoruz. Nöbetler 24 saat. 10 adet cihaz arası mekik dokuyoruz. Ben bir anneyim, çocukların için ne yapıyorsun diye soracak olursanız; çoğu gün çocuklarımı telefonla bile arayamıyorum. İki çocuğum var, benimkiler büyükler ama küçük çocuğu olan mesai arkadaşlarım bu dönemde sefaleti yaşadı. Onlar için yapabildiğim tek şey eğer evdeysem akşamdan fazladan yemek yapmak, çamaşırlarını yıkamak, bulaşık toplamak. Ailecek sadece sofrada beraberiz. Ailemle sohbet etmek, vakit geçirmek ise artık hayal. Beklentim, 3600 ek gösterge, maaşların yüzde 100 artması, sağlıkta ayrım yapmadan, branş gözetmeden insan varlığı üzerinden tek amaç üzerinde yoğunlaşma. Bizlere 4 yıldır döner sermaye verilmiyor. Nöbet parası vermemek için idare baskı yapıyor. Sendikalar üzerinden mobbing yapılıyor.

‘HASTA KAPIDAN ÇIKARKEN POZİTİF OLDUĞUNU SÖYLÜYOR’

Tekirdağ - Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinde diş protez (sağlık memuru)

Salgın nedeniyle hastanelere hastaların daha az gelmesi gerekiyor fakat bizde değişen hiçbir şey olmadı. İdareden malzemelerimizi sayıyla alıyoruz ve günde sadece 4 maske hakkımız var. Hastane içinde tam korumalı bir şekilde gezen kişiler sadece doktorlar, çünkü onlar hasta ağzında işlem yapıyorlar. Bize hiçbir malzeme temin edilmiyor. Ancak hastaların çoğu maskesiz geliyor. Hastalar ellerini ağızlarına, dişlerine dokundurur ve o elleriyle genelde başka yerlere de dokunurlar. Maalesef buna dikkat edilmiyor, hastalar bilinçsiz.

"Benim doğuştan bağışıklığım var" deyip maske takmada diretenleri görüyoruz. Döner sermaye bizim en büyük geçim kaynağımız ama aylardır yatmıyor. Hepimiz borca girdik bu yüzden. Ek ödeme sadece 160 TL. Döner sermaye olmamasının sebebi salgında kanal tedavisi ve dolgunun yapılmaması ama yapılan diş çekimlerinden, protez tamirlerinden, geçici dolgulardan hiç puan gelmiyor.

‘HİÇBİRİMİZE TEST YAPILMADI’

Evde kendilerini karantinaya almaları gereken pozitif hastalar hastaneye geliyor. Bunu bize maalesef söylemiyorlar, sistemde de görünmüyor, çoğu zaman ateşleri de yüksek de çıkmıyor. Hasta ile bire bir temasta bulunmak zorunda kalıyoruz. Hekim ağız içinde işlem yapıyor ama hasta kapıdan çıkarken pozitif olduğunu söylüyor. Malesef olan yine bize oluyor. Hiçbirimize test yapılmadı.

Bilinçsiz hastalar bizi çok yordu. Tükürenler, üzerimize kan kusanlar, ağzını ellerimizi yıkadığımız yerde yıkamak isteyen hastalar... Kliniklerde durmamız yasaklandı. Klinikler kilitleniyor, geriye hastaların yoğunlukta olduğu hasta bekleme salonları kalıyor. Maalesef virüse mahkum ediliyoruz.