Yeni parti hazırlıkları yapan Ali Babacan’ın ekibinde yer alan Sadullah Ergin’in AKP’den istifa etmesiyle gözler, adalet bakanı olarak görev yaptığı döneme çevrildi. Yargıda Fethullahçı kadrolaşmasının en fazla olduğu dönemde Adalet Bakanlığı yapan Ergin, eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur’un tutuklu yargılandığı davanın en önemli tanıkları arasında yer alıyor. 9 Temmuz’daki duruşmaya sağlık gerekçesiyle katılmayan Ergin’in, 25 Eylül’deki duruşmaya gelip, anlatacaklarının yargıdaki “hükûmet-cemaat” ortaklığına ışık tutması bekleniyor. Ergin, bu duruşmaya AKP’den istifa etmiş “muhalif” kimliği ile katılacak. 

Cumhuriyet'ten Alican Uludağ'ın haberine göre AKP’nin kuruluşundan bu yana partinin etkili isimlerinden sayılan Sadullah Ergin, Türkiye’nin en kritik dönemlerinden biri sayılabilecek tarihlerde Adalet Bakanlığı görevini yürüttü. 1 Mayıs 2009’da adalet bakanı olan Ergin, 17 Aralık operasyonu sonrasında, 26 Aralık 2013’te, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan tarafından görevden alındı. Ergin’in, Ali Babacan’ın yeni parti sürecinde AKP’den istifa etmesi, bir kez daha “eski defterleri” gündeme getirdi. Ergin’in görev yaptığı dönemde başta Ergenekon ve Balyoz davaları olmak üzere birçok kumpas davası görülüyordu. “Yargıdaki Fethullahçı” kadrolaşma da bu dönemde ete kemiğe büründü. 

Yargıda cemaatçi kadrolaşmanın anayasal altyapısını hazırlayan 12 Eylül 2010’daki anayasa değişikliği Ergin’in adalet bakanlığı döneminde gerçekleşti. Bakanlık, referandum sırasında kilit rol oynadı. Referandum sırasında Fethullah Gülen, “mezardaki ölülerin dahi oy kullanması gerektiği” yönünde açıklama yapıyordu. Referandumun ardından yargıda HSYK üyeliği seçimleri yapıldı. YARSAV’ın karşısına Adalet Bakanlığı bizzat liste çıkardı. “Hükümet-cemaatin” birlikte hazırladığı listede “Gülen müridi” hâkim ve savcılar da aday gösterildi. Seçimleri, “bakanlık-cemaat listesi” kazandı. Böylece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir cemaat, “iktidar eliyle yargıyı yönetir” hale geldi. Üyeleri ve yapısı değişen HSYK, ardı ardına çıkardığı kararnamelerle yargıda tasfiye harekâtına başladı. Önemli başsavcılıklar, ağır ceza mahkemesi başkanlıkları ile özel yetkili savcılıklara FETÖ üyesi hâkim ve savcılar getirildi. 

İktidar, yüksek yargıyı ele geçirmek için de üye sayısını artırma yoluna gitti. HSYK, bu kapsamda Yargıtay’a 160, Danıştay’a 51 yeni üye atama planı yaptı. Bu atamalar için cemaat ile hükûmet arasında pazarlık görüşmeleri yapıldı. Eski HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya’nın evinde yapılan toplantıda cemaatçi üyeler, Yargıtay’a en az 140 üye atamak istiyordu. Bu pazarlıktan bizzat dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in haberi vardı. Adalet Bakanlığı adına dönemin HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur ve üye Birol Erdem, pazarlığı yürüttü ve bu isimler ilk anda, cemaatçi üyelerin 140 üye isteklerine karşı çıktı. Durumun bildirildiği dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman’ın “uzlaşın” talimatı üzerine cemaate 108 üye kontenjanı verildi.

O dönem Yargıtay ve Danıştay üyelerinin listesi, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve müsteşarı Ahmet Kahraman tarafından götürüldü. Kahraman, listeye ilişkin bilgi verirken, “Efendim liste biraz ‘nurlu’ oldu” dedi. Erdoğan ise “Ya, bu arkadaşların hepsi dürüst, alnı secdeye giden arkadaşlar değil mi” diye sordu. Müsteşar Kahraman ise “Öyle efendim” deyince Erdoğan, “Öyleyse bu arkadaşlardan zarar gelmez, olsun” dedi. 2011’de yapılan atamalar sonrasında yüksek yargıda FETÖ egemenliği başladı. Başta Balyoz davasında olmak üzere birçok mahkûmiyet kararı cemaatin güdümüne giren Yargıtay tarafından onandı. 

ERGİN TANIKLIK  YAPACAK MI? 

15 Temmuz darbe girişiminin ardınan İbrahim Okur ve Birol Erdem hakkında FETÖ üyeliğinden dava açıldı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde 25 Eylül’de yapılacak duruşmaya Ergin’in “tanık olarak” katılması bekleniyor. Ergin’in vereceği yanıtlar, “yargıda hükûmet-cemaat ortaklığı” dönemine ilişkin ışık tutacak.