İçişleri Bakanlığı, 19 Ağustos tarihinde Diyarbakır, Van ve Mardin belediye başkanlarını görevden uzaklaştırdığını duyurduktan sonra belediye kapılarını kırarak bu illerin belediye başkanlıklarını polis çemberine aldı ve seçilmişler yerine atanmışları göreve başlattı. Akabinde Diyarbakır başta olmak birçok ilde ‘kayyım uygulamasına’ karşı tepkiler verildi. Halen bu eylemler devam ediyor.

İki gün önce HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, T24 muhabiri Şirin Payzın’ın sorularını yanıtladı. Şık’ın cümlelerinden biri şuydu: “Türkiye gibi benim nezdimde faşizm diye nitelediğim rejimlerde hukuktan bir beklenti içine girmek en hafif tabiriyle naifliktir.”

Kapana kısılmış bir hal var. Parlamenter mücadele deseniz birçok HDP milletvekili içeride. Bitmek bilmez bir umut kapısı olarak CHP’den beklenilen muhalefet desteği var bir yandan.

Sokağa çıkılamıyor. Beş kişi bir araya gelse gazla, mümkün olduğunca yakın mesafeden atılan plastik mermiyle, tazyikli suyla saldırılıyor, gözaltı yapılıyor. Polis şiddetiyle yaralanan, ezilme tehlikesi yaşayanlar ve hatta polis tarafından linç edilen insanları dahi gördük bugünlerde. Durum böyleyken kısa süre içinde sokağın da tıkanacağı, sürece alışmak zorunda olunabileceği ihtimali de aşikar. Buna karşılık bir sivil itaatsizlik eylemi olarak sine-i millet hatırlatıldı.

Sürekli kendini tekrar eden baskı rejimi nereye evrilecek? Kapana kısılmış halde başka türlü siyaset yapmak mümkün mü?

‘BÜTÜN BİR ÜLKE TECRİT ALTINDA’

Gazete Duvar'dan Filiz Gazi, öncelikle aylarca açlık grevi yapmış olan ve bu anlamda başka bir siyaset yapma biçimini de denemiş olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’e sordu. 

Güven, “Bir yanılsama var” diyor ve açıklıyor: “Milletvekilinden belediye başkanına gazetecisinden akademisyenine kadınlardan gençlere hatta çocuklara uzanan bir işkence, hukuksuzluk söz konusu. Bütün bir ülke tecrit altında. Sanki bu iş sadece Kürtlere yapılıyor ve sadece Kürtler direnmeli gibi bir yanılsama var.”

‘2016’DA KAYYIMLAR KARŞISINDA KÜRTLER TEK BAŞINA ÇIRPINDI’

Güven, bugüne geliş sürecini şöyle anlatıyor:

“Geçmişten bu yana söylenen bir şey vardır. Susma, sustukça sıra sana gelecek. Belki bir slogandı ama bugün tecrübe ediliyor. Susan ertesi gün kendi kapısında buluyor. AKP ve MHP dışında kalan topyekün muhalafeti kast ederek söylüyorum: Zamanında gelişen antidemokratik uygulamalar karşısında tek yürek olabilseydik bugün bunları yaşamıyor olacaktık. Dokunulmazlıklar kaldırılıp, milletvekilleri apar topar tutuklandıklarında kıyameti koparmış olsaydık belki bu noktaya gelmezdik. 2016’da kayyumlar geldi. Kayyumlar karşısında Kürtler tek başına, her türlü etkinliğin yasak olduğu OHAL koşullarında çırpındı.”

Güven, muhalefetin yükseldiğini, CHP’nin söylemini kıymetli bulduğunu söylüyor ve topyekün muhalafet halinden dolayı Soylu’nun kanal kanal gezdiğine dikkat çekiyor: “Gerek geçmiş Cumhurbaşkanı gerek geçmiş Başbakan gerek CHP tarafından ve Avrupa Parlementosundan gelen tepkiler üzerine Süleyman Soylu şu an kanal kanal dolaşarak, çaldığı minarenin kılıfını bulmaya çalışıyor ama artık mızrak çuvala sığmıyor.”

‘TOPYEKÜN MUHALEFETİN ÖNÜ KESİLMEK İSTENİYOR’

“Sine-i millet” yorumunu soruyorum Güven’e ve kapana kısılmış bir haldeyken siyasetin nasıl yürütülebileceğini:

“Bizim için bütün seçenekler masadadır. Sine-i millet deniliyor. Biz zaten milletin içindeyiz. Diğer milletvekilleri gibi değiliz. Onlarca vekilimiz bu süreçte hastanelik edildi. Bu noktada hiç bir şey eskisi gibi olamaz, yaşamın akışına aykırı. Bir suda iki kez yıkanmaz. Aynı şeyi yaparak sonuç almayı beklememelidir bu iktidar. AKP bitmiş, ayakta kalmak için manevra yapıyor.”

Güven, “Eminim. Buradan sonuç alırlarsa, Türkiye’nin batısını da kayyım getirecekler” diyor. Güven Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın kayyım açıklamasına dikkat çekiyor: “Apar topar Ankara ve İstanbul için böyle bir gündemimiz yok denildi. CHP’liler bunu doğru okumalıdır. Siz susun, size bir şey olmayacak demek bu. Topyekün muhalefetin önü kesilmek isteniyor. Kayyım meselesini meşrulaştırıp, ayakları yere bastıktan sonra batıya yönelecekler.”

TEMEL: BÜTÜN KESİMLER PAYINA DÜŞENİ ALACAKTIR

HDP Van Milletvekili Tayip Temel, öncelikle “HDP’ye yapılanlar Türkiye’deki tüm demokratik değerlere yönelik bir uygulamadır” diyor. Temel; “Kürdü, Türkü, sosyalisti, mütedeyyini bütün kesimleriyle bu faşizan gidişata dur denilmezse Türkiye’nin gideceği yer kesinlikle cuntadır. Şu an zaten mekanizma darbe mekanizması gibi çalışıyor.”

emel, bütün kesimleri etkileyen bir döneme girildiğine işaret ediyor: “Her karar toplumun bir kesiminde şok etkisi yaratacak nitelikte alınıyor. Dolayısıyla AKP ve MHP dışındaki bütün kesimler bundan payına düşeni alacaktır. Kimse bu konuda kendini kandırmamalı.”

‘YARININ MAĞDURU OLABİLECEK KESİMLER BİR ARAYA GELMELİ’

Temel’e ikinci muhalafet partisi olan CHP’yi sorduğumda ise şu yanıtı veriyor:

“CHP; bir çok vekiliyle, yöneticisiyle aslında bu uygulamaların ne kadar antidemokratik, tehlikeli olduğu konusunda bir tavır oraya koydu ama hala ürkek. Hala işin ciddiyetini farkına varmayan bir anlayış da hakim. Çağrımız şu: Bu uygulamaların tümü toplumun her kesimine yayılacak. Türkiye aslında bir cehenneme çevrilmek isteniyor. Bu cehennemde kimse mutlu olmayacak. Yarının mağduru olabilecek kesimlerin bir araya gelip, bu gidişata dur demesi gerekiyor.”

‘BÜTÜN SİVİL İTAATSİZLİK EYLEMLERİ DEĞERLENDİRİLECEK’

“Herkesin ortak zeminde buluşabileceği, tepki gösterme platformunu oluşturamayabiliriz ama bu uygulamaların antidemokratik olduğu kabul edilip, ona göre pozisyon alınmalı. Giderek toplumsal zeminini kaybeden bir iktidarın son uygulamaları bunlar. Muhalif güçler, meşruluk ve rıza üretimine destek sunmazsa başaramayacaklar. Bütün Türkiye’nin belediyelerine el koysalar da başaramayacaklar.”

Sokağa çıkmanın bir dönem sonra daha zorlaşabileceğini hatırlatarak, başka mücadele biçimlerinin denenip denenmeyeceğini sorduğum soruma Temel şöyle yanıt veriyor:

“Kürt hareketi, Kürt hareketinin dostları, bileşenleri, birlikte mücadele yürüttüğümüz tüm kesimlerle elbette birlikte karar vereceğiz. Şu aşamada motivasyonumuz bu korku filmini durdurmak. Durdurmanın yollarını çeşitlendireceğiz, tartışmaları genişleteceğiz. Bu haliyle sınırlı bir tepki vereceğimizi kimse düşünmesin. Çok yönlü mücadele, bütün sivil itaatsizlik tutumları değerlendirilecek.”