Gazeteci Fehim Işık, 20 Şubat 2017 tarihinde yapılması planlanan 4. Cenevre görüşmelerine dair değerlendirmelerde bulundu.

Işık, “Her Cenevre’nin sonuçsuz kalmasının tek nedeni, sahanın salonda temsil edilmemesiydi” ifadelerini kullanan Işık, “AKP ve Erdoğan, mevcut durumu kendinden görmediği Kürtler aleyhine politikasını güçlendirmek için kullanıyor. Dertleri Rojava’da Kürtlerin statü sahibi olması değil, kendilerine biat etmeyenlerin tek bir çöpe bile sahip olmamasıdır” dedi.

Rusya ve ABD'nin Suriye politikasını değerlendiren Işık, " Pekala isterlerse PYD’nin de, MSD’nin de Cenevre konferansına katılımını sağlayabilirler. İşi Türkiye üzerinden zora sokmalarının bir nedeni de bu durumun kendi arzuladıklarına hizmet etmesidir" ifadelerini kullandı.

Fehim Işık’ın Artı Gerçek’te yayınlanan, “Cenevre 4 de diğerlerine mi benzeyecek?” başlıklı yazısı şöyle:

Suriye’deki savaşa çözüm bulunması amacıyla başlatılan Cenevre toplantılarının 4’üncüsünün 20 Şubat’ta yapılması planlanıyor. Her Cenevre toplantısı öncesinde yaşanan bu kez de karşımıza çıktı. Neredeyse hiçbir toplantı verilen zamanda yapılmadı. Ertelemeler birbirini takip etti. Bu kez de benzer bir durum yaşanabilir.

Hatırlanacağı üzere ilk Cenevre toplantısı 2012’nin 30 Haziran’ında yapılmıştı. 2’cisini toplamak için 22 Ocak 2014’e kadar neredeyse 2 yıl beklemek gerekti. Bu toplantılar dizisinin 3’üncüsü ise geçtiğimiz yılın 29 Ocak’ında yapılabildi.

Altı yılı aşkın bir süredir yaşanan katliamlara, ölümlere, göçlere, yaşamı tarumar eden, yalnız Suriye’yi değil tüm Ortadoğu’yu etkileyen savaşa rağmen ‘sorun çözücüler’ ancak 2 yılda bir yan yana gelebildiler. Onlar her yan yana gelinceye kadar binlerce, onbinlerce insan daha yaşamını yitirdi, yüzbinlerce insan evsiz kaldı, savaş herkesi derinden vurmaya devam etti.

Eğer Cenevre 4 verilen zamanda toplanırsa tek iyi yanı belki diğerleri gibi 2 yıl beklemeden toplanması olacak.

Ancak Cenevre 4’ün sorunun çözümüne katkı sağlayacağı konusundaki iyimserlik noktasında, ne yazık ki aynı şeyi söylemek kolay değil. Doğru, bu kez 1 yılı az biraz geçe toplanacaklar belki. Ancak bu kadar.

Bunun asıl nedeni aktörlerin önemli bir bölümünün hala aynı noktada olmalarıdır.

Türkiye, kendi Kürtleri dışındaki Kürtlerin katılımına hala karşı. PYD ve Rojava yönetiminin Cenevre 4’e katılmaması için elinden geleni ardına koymuyor. Astana’da Rusya ve İran’la yan yana gelip Suriye ile karşılıklı oturmayı kabul ederken bir yandan da desteklediği muhalefeti onlara tanıtmayı yeğledi. Adına muhalefet denen çoğu IŞİD ve Nusra’dan farksız grupların Rusya, Suriye ve İran’a karşı gazını alabildiği kadar aldı. Ancak PYD, TEVDEM ve Rojava yönetiminin, bunun yanı sıra Kuzey Suriye’deki tüm kesimleri şemsiyesi altında toplayan Demokratik Suriye Meclisi’nin (MSD) engellenmesi için de yapabileceği her şeyi yaptı.

Suriye ve İran’ı bir yana bırakırsak, ABD ve Rusya da hala aynı noktadalar.

Yine hatırlayalım. Özellikle Cenevre 3 öncesinde ABD, PYD ve MSD’nin Cenevre’deki konferansa katılmasından yanaydı. Rusya, PYD ve MSD’nin Cenevre’deki konferansa katılmasına karşı çıkmıyordu. Ancak her iki kesim de Türkiye’yi ikna etmenin yollarını aradıklarını iddia ediyorlardı. Şimdi de aynı trafiğin yaşandığını söyleyebiliriz. Rusya ve ABD yönetimleri, dolaylı veya direkt fark etmiyor, tekil olarak PYD, TEVDEM, Rojava yönetimi ve MSD ile görüşüyorlar. Hatta ABD, konuyla ilgili her açıklamasında bu güçlerin Uluslararası Koalisyon’un sahadaki en etkin müttefikleri olduğunun altını çiziyor. Her ne hikmetse Rusya ve ABD Türkiye’yi ikna edemiyorlar.

İkna edememe argümanı, kanımca dışarıya yansıyan görüntü. Pekala isterlerse PYD’nin de, MSD’nin de Cenevre konferansına katılımını sağlayabilirler. İşi Türkiye üzerinden zora sokmalarının bir nedeni de bu durumun kendi arzuladıklarına hizmet etmesidir.

Şu açık: ABD sahada YPG ve YPJ’nin öncü gücünü oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ile etkin bir askeri işbirliği içinde. Ancak bu askeri işbirliğini siyasi arenaya taşıyacak adımları atma konusunda aynı istekliliği taşımıyor. Rusya’nın Türkiye ile geliştirdiği ilişkiden sonra ABD Türkiye’nin konumunu daha fazla kollar oldu.

AKP ve Erdoğan, mevcut durumu kendinden görmediği Kürtler aleyhine politikasını güçlendirmek için kullanıyor. Dertleri Rojava’da Kürtlerin statü sahibi olması değil, kendilerine biat etmeyenlerin tek bir çöpe bile sahip olmamasıdır.

Bunu da dengeleri, çelişkileri kullanarak sonuna kadar sürdürmeye niyetli.

AKP’nin öncülüğünü yaptığı bu yanlış politikanın aynen Suriye politikası gibi çökmeye mahkum olduğunu bilmek gerekir.

Yazının tamamı burada.