Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde 28 Aralık 2011'de, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) bağlı savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 17’si çocuk 34 kişi hayatını kaybettiği Roboski Katliamı'nın üzerinden 9 yıl geçti. Hayatını kaybedenlerden 19 kişinin yaşı 18 yaşından küçüktü. 

“Katliam” olarak nitelendirilen olayla ilgili Ankara “kasıt” olmadığını duyururken; TSK da köylülerin “PKK’li sanılarak” vurulduğunu açıklamıştı. 

Peki 9 yılın ardından "Roboski Davası" hangi aşamada? 28 Aralık 2011'de Uludere'nin Roboski köyünde ne oldu? 

“ROBOSKİ DAVASI” SÜRECİ NASIL İLERLEDİ? 

Olayın ardından TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Uludere Alt Komisyonu, Mart 2013'te 84 sayfalık bir rapor sundu. 

Operasyon esnasında “kimlik tespiti yapmanın imkansız olduğu” belirtilen raporda “olayın kasten yapıldığına dair bir delilin bulunamadığı” sonucuna varıldı. Diğer yandan kamuoyunda “Roboski Katliamı Davası” olarak bilinen hukuki süreçte, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 11 Haziran 2013’te “taksirle ölüme sebebiyet vermekten dolayı” dosya hakkında “görevsizlik” kararı verdi. 

Başsavcılık daha sonra dava dosyasını Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gönderdi ancak Ocak 
2014’te “takipsizlik” kararı verildi. Roboski’de hayatını kaybedenlerin yakınları Temmuz 2014’te Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yaptı. Ancak mahkeme, başvuruda eksiklikler olduğunu belirtti ve “eksikliğin süresinde giderilmemesi” gerekçesiyle başvuruyu 24 Şubat 2015’te reddetti. 

Bu kez hayatını kaybedenlerin yakınlarından oluşan 281 kişi, 2016’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM, iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle 17 Mayıs 2018’de başvuruyu reddetti. 

AİHM gerekçe olarak, dava avukatlarının eksik olduğu bildirilen belgeleri 15 günlük sürede değil, 17 günde göndermesini hata olarak kabul etti.  

Dönemin Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın bir televizyon programında “Uludere konusunun, uçak konusunun tekrar inceleneceğini düşünüyorum” sözlerinin ardından ise dava avukatları, Haziran 2019’da Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu. “Yeni delil varlığı” sebebiyle Roboski dosyasının yeniden açılmasını talep etti. 

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ise “yetkisizlik” kararı vererek, dosyayı Uludere Cumhuriyet Savcılığına gönderdi. 

AVUKAT GİRESUN: SORUŞTURMANIN YENİDEN AÇILMASI GEREKİYOR 

Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’ın haberine göre, dosya avukatlarından Neşet Giresun 9 yıl süren dava sürecinde gelinen aşamada bir yol katledilemediğini söyleyerek, asıl problemin soruşturmayı sürüten Savcının ‘herhangi bir suç yoktur’ ifadelerinin kaynaklandığını söyledi.  

Hukuk zemininde böyle bir olayın yaşanmamış gibi kabul ettiklerini söyleyen Giresun, yaptıkları son başvuru ile soruşturmanın yeniden açılmasını talep ettiklerini belirtti.  

Giresun, “Yeniden bir soruşturmanın açılması gerekiyor. Bu olay başta Roboski’li aileler olmak üzere kamuoyu vicdanında çok ciddi bir yara açmıştır. Türkiye Cumhuriyete tarihinin en önemli olaylarından, en büyük katliamlarından biridir. Tekrar ediyorum, taleplerimizin dikkate alınarak, soruşturmanın yeniden açılması gerekiyor” dedi. 

ROBOSKİ’DE NE OLDU? 

28 Aralık 2011'de Şırnak'ın Uludere İlçesi Ortasu'da (Kürtçe adıyla Roboski) köyden Irak sınırına geçmekte olan insanların üzerine bomba atılması sonucu 34 kişi hayatını kaybetti. TSK’nın olayla ilgili yaptığı açıklamada, “Bölgenin teröristler tarafından sıkça kullanılan bir yer olması ve geceleyin hududumuza doğru bir hareketin tespit edilmesi üzerine hava kuvvetleri uçakları ile ateş altına alınması gerektiği değerlendirilmiş ve saat 21:37-22:24 arasında hedef ateş altına alınmıştır.” ifadeleri yer aldı. 

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise, Gediktepe ve Hantepe baskınlarında “silahların katırlarla taşındığını” belirterek, "O zaman da niye bunlara müdahale edilmemişti denmişti. Bunların hepsi birer ibretti. Bu sefer de güvenlik güçlerimizin böyle bir yanlışa düşmemesi isteniyordu ama Uludere'deki köylülerden 35 vatandaşımız ebediyete intikal etti. Üzüntümüz büyük." dedi. 

Başbakanlık tarafından 2012’de, kişi başına 123 bin, toplamda da 4 milyon 180 bin Türk Lirası ödeneceği duyuruldu; ancak aileler bu tazminatı kabul etmediklerini söyledi.