Faruk Arhan’ın bianet’teki yazısı…

 

Medya, MİT Mensubu ve Uludere

 

Medya, Türk Silahlı Kuvvetleri ve hükümet devletin F-16 savaş uçaklarının attığı bombaların Kürt köylülerini katletmesine uzunca bir süre sessiz kaldı, ''istihbarat'' ise Taraf'tan Uslu ve Baransu yazılarından geldi.

 

F-16 savaş uçakları Uludere'de en az 36 Kürt köylüsünü katletti. Elimizde hiç değişmeyecek gerçek bu.

 

Haberi, katliamdan üç üç buçuk saat geçtikten sonra 01.52 sıralarında ''KCK'' adı altında yapılan operasyonlarla çalışanları tutuklanan Dicle Haber Ajansı (DİHA) geçti.

 

Katliam duyulur duyulmaz yerel kaynaklar, olay yerine gitmeye çalışan Barış ve Demokrasi Partililer (BDP) ve köylüler telefonlarla edindikleri bilgileri Kürt gazeteciler üzerinden sosyal medyada paylaşmaya başladılar.

 

Roj TV olayın duyulduğu andan itibaren tüm gece canlı yayınlarla katliamın takipçisi oldu.

 

Buna karşın, bir iki muhalif sitenin dışında, Türk haber siteleri, gazeteleri ve televizyon kanalları haberi genelde görmedi. Katliam ilk duyulduğunda ölü sayısının 20 civarında olduğu söylendi.

 

Bu sırada Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) bulunan eski polis şefi yeni yazar, analist, gazeteci, yorumcu, olayları önceden bilen ve gören ''terör uzmanı'' Emre Uslu, olay yerine giden askerlerin cenazeleri almak istediğini, fakat köylülerin buna direndiğini Twitter hesabından yazdı.

 

Uslu okyanusun ötesinden böyle bir bilgiye sahipti! Buna karşın olay yerinden Roj TV'nin canlı yayına katılan BDP'liler ve görgü tanıkları sabaha kadar, başta askeri olmak üzere hiçbir devlet yetkilisinin olay yerine gelmediğini bildirip durdu.

 

BDP Şırnak milletvekili Hasip Kaplan tüm gece yetkililere ulaşmaya çalıştı. Ulaşabildiği bakanlık yetkilisi kendisine "devlet istirahatta" cevabını verdi.

 

Katliamın mağdurları köylüler kendi imkanlarıyla cenazelerini katır sırtlarında, traktör romörklerinde taşıyarak, önce köye oradan da Uludere'ye getirdiler.

 

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte gerçekler ortaya çıkmaya başladı ve ölü sayısının en az 36 olduğu ifade edildi.

 

Gün içerisinde olaydan yaklaşık 12 saat sonra, Şırnak valisi Vahdettin Özkan bir açıklama yaptı. Valinin açıklamasından dört saat sonra Genelkurmay açıklama yayınladı ve açıklama anında medyada görüldü.

 

Bu gelişmelerden çok önce TGRT spikeri Lale Elmacıoglu sabahın erken saatlerinde Twetter hesabından aynen şu notu düşürdü: "Toplam ölü sayısının 54 olduğu iddia ediliyor. Şırnak'tan gelen bilgiler çok üzücü. Şimdilik bu kadarını paylaşabiliyorum. Allah rahmet eylesin."

 

Elmacıoğlu'nun Tweet'ine kadar 54 iddiası ortada yoktu. Bu da Elmacıoğlu'nun edindiği kaynağın DİHA dışında bir ajans olduğu kuşkusunu doğuruyordu. Yani bazı ajanslar aslında haberi geçmişti. Fakat TV ve gazetelerle haber siteleri haberi görmek istemediler.

 

Kısaca medya, katliamı habercilik ve halkın haber alma hakkına saygı duymadan uzun bir süre görmedi, görmek istemedi.

 

Bugün Taraf gazetesinde yayınlanan Mehmet Baransu imzalı "İstihbarat MİT ajanından geldi" başlıklı yazıya göre, olayın tek ve biricik sorumlusu olarak MİT [Milli İstihbarat Teşkilatı] gösteriliyor. Daha doğrusu MİT'in sadece ve sadece bir çalışanı bu katliamdan sorumlu.

 

Genelkurmay'ın açıklamasına paralel giden yazıya göre PKK içerisindeki bir MİT yetkilisi TSK'yı yanıltmış. TSK'nın insansız hava araçları sınırda grubu akşam saatlerinde, yani 18 civarında tespit etmiş, hiç acele etmemiş, emin olmak istemiş, hatta PKK'li olmadıklarından kuşkulanmış, vurmamış.

 

Bunun üzerine ordu karargahı bir istihbarat trafiği yapmış, MİT'e "ordakiler kimler" diye sormuş. MİT de, PKK içerisindeki adamından PKK liderlerinden Fehman Hüseyin'in de aralarında olduğu bir grubun sınırı geçeceği bilgisini aldığını iletmiş.

 

Yine de karşılıklı olarak ''PKK içerisindeki MİT mensubuna danışalım'' denilmiş ve o saatlerde hemen bu kontakt da sağlanmış...

 

Velhasıl PKK içerisindeki MİT mensubu, "Vurabilirsiniz, vurabilirsiniz kesinlikle onlar PKK'li" dedikten sonra Genelkurmay da, "Peki o halde," deyip Diyarbakır'da F16'lara uçuş talimatı vermiş ve savaş uçakları köylüleri bombalamış.

 

Bu kadar basit işte...

 

Katliamın sorumlusu ne Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı, ne TSK ne Türkiye Cumhuriyeti...

 

Katliamın biricik sorumlu PKK içinde adı sanı bilinmeyen bir MİT ajanı!

 

Genelkurmay şimdiye kadar sınır bölgesinde, önceden planlamadığı ve şartlara göre gerektiğinde acil kodla yaptığı operasyonel saldırıların hangisinde MİT'e başvurdu?

 

Hoş, diyelim evvel gece MİT'e danıştı. Hatta varsayalım Baransu'nun istihbaratı da doğru.

 

O halde bunca yıldır savaş tecrübesi olan TSK'nın heron görüntülerinden gerilla olmadıklarını düşünmesine rağmen -sanki gerilla öldürmek meşru- neden MİT'in bilgisine uyarak bombardımanı gerçekleştirdi?

 

Geçelim, velev ki onlar PKK'li idi. PKK'liler ne zamandan beri askerlerden izin alarak sınırın ötesine geçiyor, askerlerin bilgisi dahilinde ve bu rahatlıkla geri dönüyor.

 

Var mı böyle birşey?

 

Böyle birşey yok.

 

Baransu'nun yazısı mevcut öfkeyi kategorize etmeye yönelik, katliamın sorumluluğunu Genelkurmay ve AKP'den almak isteyen bir niyet taşıyor.

 

Taraf'ın bir başka haberinde, katliamda ölen 12 yaşındaki Erdal Sağ'ın annesinin "Oğlum asker görürsen korkma" sözü aslında herşeyi özetliyor.

 

Bölgedeki sınır ticaretinden askeri yetkililerin haberi var.

 

Köylülerin sınırı geçmesinden askeri yetkililerin haberi var.

 

Genelkurmay'ın sınırda bu ticaretin yapıldığından haberi var.

 

Hatta yıllardır sınırda yapılan kaçakçılıktan bölgede görev yapan rütbelilerin pay aldıkları iddiası var.

 

Ancak ne ve nasıl oluyorsa, TSK tüm kuşkulara rağmen görev tanımı açıklıkla yapılmayan ve hakkında sadece "MİT mensubu" denilen, varlığı bile tartışılan istihbarat çalışanı bir kişinin sözüne inanarak bombardımanı gerçekleştiriyor.

 

Bütün bunlara kargalar gülmez mi?

 

Kimse kusura bakmasın, elimizde hiç değişmeyecek biricik gerçek bu: Uludere'de evvel gece Türk savaş uçakları, aralarında çocuk denilecek yaşta köylülerin olduğu en az 36 Kürdü katletti. (Faruk Arhan/BİA)