Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, anayasa değişiklik teklifi ile Cumhurbaşkanı’na verilmesi öngörülen yetkiler için, "Cumhurbaşkanı KHK ile Türkiye'yi yeniden kurabilir" derken, Prof. Dr. Korkut Boratav ise, "Hayır çıkarsa defteri dürülür" şeklinde konuştu. 

Referandumda "Hayır" diyenlerin en coşkulu ve ilgi gören etkinliklerinden biri Ankara'da gerçekleşti. Türkiye'nin önde gelen akademisyenlerinden ekonomist Prof. Dr. Korkut Boratav ile anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, "Referandum ve Türkiye'nin Geleceği" adlı panelde buluştu. İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Konferans Salonu'nda düzenlenen panele yüzlerce kişi dinleyici olarak katıldı.

Referandum etkinliklerine katılmaya devam eden Boratav ile Kaboğlu sahneye dinleyicilerin alkışları arasında çıktı. Panelin kolaylaştırıcılığını KHK ile Ankara Üniversitesi'nden ihraç edilen akademisyen Aysun Gezen yaptı. 

'ANAYASA BARIŞ PROJESİDİR AMA TÜRKİYE'DE SAVAŞ PROJESİ DAYATILIYOR'

dİhaber'de yer alan habere göre Kaboğlu, anayasanın bir barış projesi olmak zorunda olduğunu söyledi. Türkiye'de bu durumun aksine olduğunu söyleyen Kaboğlu, "Bir savaş projesi olarak dayatılıyor. Anayasa barış içerisinde, özgürlük ortamında gelecek kuşakların birlikte yaşamasını sağlayan bir metin olarak düşünülmelidir" dedi.

'OHAL'DE ANAYASA YAPILAMAZ'

Kaboğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin anayasa değişiklik teklifi sürecini başlattığı 16 Ekim 2016 tarihinde yapılan açıklamasını hatırlattı ve "Bunu iki açıdan okumalıyız. Birincisi, 'Anayasa dışı bir yönetim söz konusudur.' ikinci versiyon ise 'gelin bir anayasa yapalım hukuki alana çekelim.' Biz onların 'anayasa dışı' olduğunu okuduk, hükümet ise 'bize fırsat yarattı' diye okudu. İlk tepkimizde 'hayır' dedik. OHAL da anayasa yapılamaz, dedik. Bu hüküm en gelişmiş anayasalarda vardır. OHAL'lerde Anayasa değişikliği yapılamaz. Neden yapılamaz? Anayasa yapımı geleceğin projesi olarak bağlayıcı metin olarak geniş toplumsal kesimlerin katılımı hazırlanan bir metindir, değişiklik de olsa. Oysa OHAL dönemlerinde özgürlükler kısıtlanır. Bir anayasa yapılamaz."

'CUMHURBAŞKINA VERİLECEK YETKİ İLE TÜRKİYE YENİDEN KURULABİLİR'

Kaboğlu, anayasa teklifinin cumhurbaşkanına verilmesi öngörülen yetkilere dair şunları söyledi: "Cumhurbaşkanı parti lideri olarak vekil adaylarını kendisi belirleyecek, parlamentoda çoğunluğa sahip olacak ve kendi çoğunluğu yasaları yapacak. Bu dolaylı olarak kullanacağı iktidardır. Ama cumhurbaşkanı direk yetkileri nedir? Meclis'te 550 yerine 600 çıkartılıyor. Denge ve denetleme olacağı için senato kurulmuyor. 600'ün mü yetkisi çok 1 kişinin mi yetkisi çok? Anayasa doğrudan cumhurbaşkanını yetkilendiriyor. KHK yetkisi veriliyor. Bütün Türkiye yeniden kurulabilir bu yetkilerle. Anayasa Mahkemesi birkaç yıl sonra bu KHK'leri denetleyecek yani tüm Türkiye yeniden kurulduktan sonra. Şunu sorgulamalıyız. Bu getirilmek istenen sistem ve rejim, başkanlık, parlamenter ve yarı başkanlık rejimine giriyor mu girmiyor mu? Meclis devre dışı bırakılıyor. ABD'de başkanlıkla lakası yok... Bir kişi bağımsız, yasama ise bir kişiye bağımlı. Sonuç olarak laik, demokratik hukuk devleti ortadan kaldırılmasıdır."

DİKTATÖR FUJİMORİ ÖRNEĞİ

Daha sonra söz alan Korkut Boratav, Latin Amerika ülkesi olan Peru'da 1990-2000 arasında görev yapan diktatör Alberto Fujimori döneminden örnekler vererek bugünün Türkiye'sini anlattı. Boratav, şunları söyledi: "Ülkeyi KHK ile yönetmeye başladı. Devlete ait her şeyi satışa çıkardı. Neo-liberalizmin savunucusu oldu. 5 yılda 3 seçim bir referandum kazandı... 2000 yılında tekrar seçimleri kazandı. Ancak cinayet ve rüşvet haberleri medyada çıkmaya başladı. Bir dış gezi yapmak için Japonya'ya gittiği zaman muhalefet sokağa çıkıyor. Faks yoluyla istifasını Meclis'e yolluyor. Daha sonra Şili'den yargılanması için Peru'ya teslim ediliyor. Hazineden kendisine para tazmin etmeyi kabul ediyor. 25 yılını doldurmak için şu anda hapiste. Bu kadar karanlık bir sicile rağmen halen kitlesi var. Kızı bayrağı devralıyor ve seçimlere katılıyor. İkinci tura kadar da kalıyor... Türkiye'ye başkanlık gelecekse ne götürüp ne getireceği açısından biraz Latin Amerika'ya bakalım." 

'HAYIR ÇIKARSA ER YA DA GEÇ DEFTERİ DÜRÜLÜR'

Panelin soru cevap kısmında Kaboğlu ve Boratav'a "seçim güvenliği", "referandumun ertelenmesi tartışması", "hükümetin 'evet' gerekçeleri" konusunda sorular yöneltildi.

Dinleyicileri ilk olarak cevaplayan Boratav, "Evet çıkarsa ne yapacağız" diye sordu ve özetle şunları söyledi: "Yılgınlık yenilgiyi getirir. İki büyük akıl var. Birincisi çok farklı renkler taşıyan cumhuriyetçi blok. Uç renkler birbirini hiç sevmez. İkincisi İslamcı blok. Cumhuriyetçi blok katılırsa İslamcı bloktan daha çok şansı var. Sandık güvenliği sağlanırsa bu referandumdan 'evet' çıkma ihtimali zayıftır... Ama 'Hayır' çıkarsa ne yapılacağı daha önemli. OHAL durumunu ne kadar sürdürebilir. Niye kaldırsın? Bu kadar büyük yetkileri kullanan bir iktidar niye kaldırsın. Ama ne demektir yenik düşmüştür. O tür bir düzenin sürdürmesi mümkün değildir. Yenik düşmüş bir iktidar OHAL'i sonuna kadar götürmek isteyecektir ama tarih gösteriyor ki er ya da geç defteri dürülür."

'ONLAR PARTİ, DEVLET, BÜROKRASİ AMA HALK BİZİZ'

Kaboğlu, ise şunları söyledi: "Şu anda biz halkız. En güçlü biziz. Kendi içimizde 'Bunu halka nasıl anlatacağız' demeyin. Bunu kullanmayın. Onlar partidir, devlettir, bürokrasidir. Ama halk biziz... Cumhurbaşkanı makamında birini öldürse Meclis'te bunun gündeme getirmek için 301 oya, görüşülmesi için 360, yüce divana getirilmek için 400 oya ihtiyaç var. Görev süresinden sonra da bu geçerli. Cumhurbaşkanının görevi var, yetki zirvede ama sorumluluk yok. Böyle bir hukuk devleti olamaz."

‘SANDIK BAŞINDA BEKLEYECEĞİM’

Son olarak Kaboğlu herkese seçim güvenliği çağrısı yaptı ve "Ben oy kullandığım sandığın başında bekleyeceğim. Çıkan oyları da kaydedeceğim. Herkes oy kullandığı sandığın başında beklemeli" dedi.