İSMAİL SAYMAZ / Radikal

 

Muğla’da, iki yıl önce Şerzan Kurt adlı öğrencinin polis kurşunuyla ölümüyle sonuçlanan provakasyonun başlamasına neden olan ve bu yüzden o gece gözaltına alınan dört ülkücünün olaydan sonra ‘çete kurmak’ suçundan tutuklandıkları ortaya çıktı. Emrah Oltulu ‘reisliğindeki’ dört kişilik çetenin, İzmir ’de ‘koruma’ hizmeti verme bahanesiyle bar ve eğlence mekanları üzerinde baskı kurdukları, çok sayıda yaralama, tehdit ve gasp olayına karıştıkları öne sürüldü. Çeteye yönelik baskında ise sis bombası, tüfek, Samuray kılıcı, çakmak görünümlü kamera ele geçirildi.

 

POLİSE ‘SIKIN ABİ’ DEDİ

Muğla’da, 12 Mayıs 2010’da ülkücü öğrenciler Emrah Oltulu, Fırat Budak ve Samet Erdoğan, alkol aldıkları İstanbul Bar’ın önünden geçen Sefa Özkan ve Cansel İnal adlı iki solcu ve Kürt öğrenciye küfredip dövmeye yeltenince, şehirde provakasyonun fitili ateşlenmişti. Erşat Aras da gerginliğe karışan bir diğer öğrenci olmuştu. Bar önündeki kavgaya, polis Gültekin Şahin’in de aralarında bulunduğu polisler müdahale etmiş, üniversite öğrencisi Şerzan Kurt, polis kurşunuyla yaşamını yitirmişti. Kurt’un öldürülmesine ilişkin dava dosyasına giren 155 Polis İmdat kayıtlarına göre, saat 02.00’de polisi arayan ülkücü Samet Erdoğan’ın, telefondaki görevliye küfrederken, bir yandan bar önündeki polis Gültekin Şahin’e seslenerek, “Sıkın abi, Gültekin abi içeri gelin” demişti. Yine dosyadaki bilgilere göre, bu diyalogdan 45 dakika sonra polis, ateş edip Şerzan Kurt’u öldürmüştü. Muğla Üniversitesi’nde öğrenci faaliyetlerini izlemekle görevli sanık polis Şahin ise mahkemedeki ifadesinde, hem Samet Erdoğan’ı hem de Şerzan Kurt’u tanıdığını ifade etti.

 

Şerzan Kurt’un öldürülmesinden sonra dört kişilik ülkücü grup, uygunsuz davranışları nedeniyle Ülkü Ocağı’ndan uzaklaştırıldı.

 

SİYASİ GÜCÜNÜ KULLANDI

Ancak bu grup Emrah Oltulu’nun ‘reisliğinde’ başka olaylara karıştı. İzmir Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianameye göre siyasi kimliklerini kullanarak, dört kişi kimi bar ve gazinolar üzerinde baskı kuruyor, ‘koruma hizmeti’ bahanesiyle haraç istiyordu. Çeşitli barlarda 11 kişiyi yaraladıkları, tehdit ettikleri ve yağmaladıkları ileri sürülüyordu. Çeteye, 15 Aralık 2011’de operasyon yapıldı. Muğla Emniyet Müdürlüğü’nce yapılan baskında üç sis bombası, uçaksavar mermisi, üç makineli tüfek mermisi, üç ruhsatsız tabanca, otomatik av tüfeği, kuru sıkı tabanca, samuray kılıcı, ‘pala’ adı verilen büyük bıçak, kelebek türü bıçak, dokuz milimetre çapında 38 mermi, 59 av tüfeği fişeği, beysbol sopası ve çakmak görünümlü bir gizli kamera bulundu. Bu gizli kameranın işadamları üzerinde şantaj amaçlı kullanıldığı iddia edildi.

 

POLİSİ SUÇLADILAR

Dört ülkücü tutuklanırken; ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, örgüte üye olmak, kasten yaralama ve tehdit’ iddiasıyla haklarında İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Zanlılar ilk duruşmada polisin Kurt cinayetindeki rolünü örtüp kendilerini suçlu göstermek için bu operasyonu gerçekleştirdiğini iddia etti. Kurt’un babası Ömer Kurt ise şöyle dedi: “Daha ilk gün bu komployu, ülkücülerin içinde görünen ve Muğla’yı karıştırmak isteyen bir grubun yaptığını tespit ettik. Kafe ve birahane gibi yerlerin egemenliğini ele geçirmiş, esnaf üzerinde baskı kurarak haraca bağlamışlar. Şerzan’ın ölümüne yol açan olayı çıkaran bu gruptur. Bu grup, doğulu öğrencilerin üzerine gidip sonra mafyavari yöntemle polisin arkasına geçiyor. Bence emniyet içindeki bazı güvenlik güçleri bu gruplardan haberdardır.”