Radikal’den Serkan Ocak gitti, gördü, konuştu, yazdı


'Yokluk' sınırdaki köylülerin alışık olduğu bir kelime. Kuzey Irak'taki akrabalarıyla yaptıkları bu alışveriş, iki devletin değil, iki ailenin ticareti.

Uludere’de gündüz taziye yerinde, akşamları da mahallelerde köylüler bir araya geliyor. Ortasu Köyü’nün aşağı mahallesi. 30-40 hanelik mahallenin neredeyse tüm erkekleri bir evde toplanmış. Dört duvar etrafında dizili yaklaşık 30 kişi. Büyükler başköşede. Olayın nasıl olduğunu köylüler artık saniye saniye biliyor. “Orada mazota giden köylüler vardı, bile bile bombalandı” diyorlar. Bilemedikleri soru ise şuydu: “Neden?”

Ortasu Köyü bölgedeki sınır köylerinin içinde en çok mazot kaçakçılığının yapılan yer. Adı ‘kaçakçılık’ olsa da aslında bu onların yaşam kaynağı. Zaten başka da alternatifleri yok. Tarım yok. Hayvancılık yok. Memurluk yok. İş yok. ‘Yokluk’ burada köylülerin alışık olduğu ve sürekli kullandıkları sıradan bir kelime. Kuzey Irak’taki akrabalarıyla yaptıkları bu alışveriş iki devletin değil, iki ailenin ticareti...
Odada soba yanıyor. Yürekler 35 gencin öldürülmesiyle dağlanmış olsa da, sohbet de ortam gibi sıcak. Sorular yemek gelmeden cevaplanmıyor. “Hele bir yiyelim, bol bol konuşuruz.”
Köyde vakit sıkıntısı yok. “Müsait misiniz, bir işiniz yoksa…” gibi sorular burada anlamsız. Çünkü herkes ‘gayet’ müsait.

Odadaki 30 köylüden düzenli bir işi ve geliri olan yalnız üç kişi var. Köyün bakkalı, bir korucu ve bir de emekli öğretmen. Bakkal Hacı Encü günde en fazla 20 lira kazanıyor. Diğerlerinin tamamı mazottan hayatlarını kazanıyor. Bu onların aynı zamanda bir geleneği. Dede mirası. Odadaki en yaşlı, 1942 doğumlu Hüseyin Aklın’dan başlıyoruz olayın hikâyesini dinlemeye:



“15 yaşından bu yana fırsat buldukça gidiyorum. O zaman mazot yoktu. Çünkü araç yoktu. Erik, elma, armut götürüyorduk; karşılığında buğday, pirinç alıyorduk. Cereyan da yoktu. Gazyağıyla gidiyorduk. O zaman da kaçakçılık vardı ama ‘vurma’ yoktu.”

Çetin Encü ise, 28 Aralık akşamı yapılan bombardımandan bir gün önce mazota gitmiş. Birçok akrabasını ertesi gün kaybeden Çetin de şunları anlattı:

“27 Aralık’ta gittik. Bizim köydeki tüm gençler vardı. Yaklaşık 150 kişiydik. Heron’lar o gece de uçtu. Sinek vızıltısı gibi bir ses çıkarıyor. Fark ediyoruz. Buna bir şey yapmıyoruz. Sadece asker yolu kapattığında bekliyoruz. O zaman panik oluyoruz. Bazı geceler, sabaha kadar askerin gitmesini bekliyoruz. Bir keresinde asker sıfır noktasına geldi, biz kaçtık. Mazotu ve sigaraları yaktı.”


‘Asker bidonları deliyor’
27 Aralık’ta gidenler 65’er kiloluk 2 bidon mazotu 210 TL’den aldı. Kamyonculara ortalama 300 TL’ye satıldı. Bir köylü de 27 Aralık’ta getirdiği mazotu hâlâ satamamış. Asker arama yapar diye de köy dışında bir yere saklamış. Köylüler boş bidonları da pek akla gelmeyecek yerlere saklıyor. Sebebini sorduğumda, “Asker bulduğunda deliyor” yanıtını alıyorum.


‘PKK bize görünmez
‘Örgüt’ meselesine gelince, Hüseyin Dede söz alıyor: “Onlar bizimle karşılaşmaz. Bize görünmekten çekinir. İstihbarat vereceğimizi bilir. Bizden ne vergisi alsın ki, iki bidon mazotun vergisi ne olur?” Hüseyin Dede aynı zamanda bir korucu emeklisi. Maaşı 3 ayda bir 900 TL. Köyde mazota gidenlerden hiçbiri bugüne kadar bir PKK’lı ile karşılaşmadıklarını anlatıyor.

Son sözü evin sahibi, oğlu Vedat’ı bombalarla yitiren baba Zeki Encü alıyor: “Bu mazotçuluk bize atalarımızdan kalma. Köyün başka hiçbir geliri yok. Burada olduğumuz sürece öleceğimizi bilsek yine de mazota gideceğiz. Çünkü buna mecburuz…”


Mayınlı yolda 8 saat süren bir serüven
Uludere’ye bağlı köylerden Ortasu dışında Ortabağ, Taşdelen, Şenoba’da da kaçakçılık yapılıyor. Buraların yolları ayrı. Ortasu’daki Şirid Yaylası’ndan geçen kaçakçılık yolu köyün içinden başlıyor. Önce yaylaya kadar yarım saatlik bir tırmanış yapılıyor. Yaylaya varıldığında sıfır noktası var. Bir taşla belirlenmiş. Şirid Yaylası’ndaki katırlarla yolculuk da bir saat sürüyor. Yayla yolu aynı zamanda mayınlı arazi. Tek kol halinde gidiliyor. Gidilen yolun genişliği burada 1 metreden bile az. Ardından inişe geçiliyor. İniş de yarım saat. Son düzlük ise 1.5 saat sürüyor. 3.5 saatlik yolculuğun ardından gelen mazotlar katırlara yükleniyor. Yükle ve dönüşle birlikte yaklaşık 20 kilometrelik mazot serüveni 8 saatte bitiyor.

Kuzey Irak’tan mazotun geliş hikâyesi ise şöyle: Türkiye tarafından akrabalar aranıyor. Ne kadar gerekiyorsa sipariş veriliyor. Pazarlık yapılıyor. Karşı taraf Zaho’dan araçlarla Keşan’a 60 kilometrelik yol geliyor ve katırları bekliyor.


‘Yükü’ bulmak kolay
Geçen yaz Haftanin’de askerin top atışları sonucu 3 kişi yaralandı. 2004’te de Gülyazı’dan bir kişinin bacakları mayına basması sonucu koptu. Bir kişi de 1989’da mayına basarak hayatını kaybetti. Köylüler, askerin üs bölgesinden her zaman geçişleri sırasında kendilerini görebildiğini ancak bugüne kadar, uyarı atışları dışında vurma amacıyla bir ateş açmadıklarını anlatıyor.

Mazota köylüler kendi arasında ‘yük’ diyor. Yükü bulmak zor değil. 28 Aralık günü köylüler yük bulmakta biraz sıkıntı çekti. Sayının onlara göre az olmasının sebebi de buydu. Bir gece önce bombardıman olsa, hedefte 150 kişi olacaktı. Mazot taşıyan güçlü katırların fiyatı da 4-5 bin TL arasında. Köylüler getirdikleri mazotu kendi satıyor.