Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ihraç edildikleri işlerine geri dönebilmek talebiyle Nuriye Gülmen ile birlikte açlık grevi eylemi yapan öğretmen Semih Özakça, eyleminin 229’uncu gününde.

20 Ekim’de yargılandığı davada hakkında tahliye kararı çıkan Özakça, Artı TV’ye konuştu.

Açlık grevi eylemlerinin çok kritik bir aşamada olduğunu vurgulayan Semih Özakça, "Vücudumun ağrıları ikinci planda kalıyor bu direniş karşısında. Bunu dillendirmek istemiyorum açıkçası ancak açlık grevi bizim açımızdan çok kritik bir aşamada. Bu direniş baştan beri söylediğimiz gibi bütün işten atılan, işten atılma tehlikesi geçiren muhalif ve AKP’li olmayan bütün emekçilerin direnişi, bütün halkların direnişi olarak baktık. İşimizi biz geri istiyoruz ve adaletin olmadığı bu ortamda hakkımızı direnmeden almak imkansızdı. İlk önce oturma eylemiyle başladık ancak bunun hiçbir etki yaratmadığını düşünüyoruz. Sadece gözaltı ve baskılarla bastırılmaya çalışılan bir eylem oldu. Açlık grevine başlamamızın nedeni bu tepkisizlik ile birlikte sindirme politikalarına karşı ortaya konuldu. Tabi ki bu kadar büyük bir eylem olabileceği, yaygınlaşabileceği benim aklıma gelmemişti" diye konuştu.

‘Zorla müdahaleyi’ de kabul etmeyeceklerini belirten Özakça, “Direnişimizin temel noktası irademizi ortaya koymak. Zorla müdahale aslında bizim irademiz dışında yapılacak bir şey olduğu için buna kabul edilebilir bir durum olarak bakmıyoruz. Doktorların da yapmasını etik olarak doğru bulmuyoruz” ifadelerini kullandı.

Özakça, son olarak “Bizim yaşamamız için işimizin geri verilmesi gerekiyor. Bu çok basit bir talep” dedi.

227 gündür açlık grevi eylemini sürdüren tutuklu eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın yargılandıkları davanın üçüncü duruşması dün Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki salonda görülürken, Gülmen’in getirilmediği duruşmada Özakça için tahliye kararı çıkmıştı.

Mahkeme, Gülmen’in ise tutukluluk halinin devamına ve bir sonraki duruşmaya getirilmesine karar vererek davayı 17 Kasım’a ertelemişti.