T24 yazarı Oya Baydar, Erdoğan'ın 400 vekil hırsını yazdı.

'400'ü bulursa ne olacak' diye soran Baydar bunun cevabını da Suruç ve Cizre'de yaşananlarla verdi.

Oya Baydar'ın bugünki yazısının bir bölümü şöyle:

Yoğunlaşarak süren bu cinnet ortamında, insanın aklından yüreğinden bir an için, Allah topunuzun belasını versin! Alın 400 değil bin kelle, doldurun Meclis’in bütün koltuklarını haşmetli popolarınızla, seçin başınıza da Erdoğan’ı, bırakın yaşayalım, bırakın çocuklarımız yaşasın, demek geçiyor. Sonra kendimize geliyoruz, çünkü simge sayı 400, yani mutlak iktidar demek; her yer Suruç, her yer Cizre, her yer Dağlıca olacak anlamına geliyor. Çünkü bu kaosu, bu çatışma ve savaşı bilerek, hesaplayarak körüklediler. Çünkü iktidar uğruna vermeyecekleri kurban, çiğnemeyecekleri ahlakî ve insanî değer yok. Çünkü mutlak iktidarı ele geçirirlerse daha da pervasızlaşacak, gaddarlaşacaklar. Bakın, Dağlıca’nın hemen ardından Cumhurbaşkanı ne diyor: “Belki şehitlerimiz olacak ama bu bizi asla durdurmamalı.” İçişleri Bakanı da ekliyor: “Son terörist etkisizleştirilene kadar…”

Evet, son terörist, son şehit, son çocuk, son umut tüketilene kadar gitmeye hazırlar. Hesap; ne kadar fazla ölüm, ne kadar fazla kan, ne kadar çatışma, o kadar oy üzerine kurulu. Bu hesabın yanlış olduğunu göremeyecek kadar da gaflet içindeler. Şehit cenazelerinden yükselen sesler artık 1990’ların “bir evladım daha olsa onu da vatana kurban ederim” gibi halka öğretilmiş, öğrenilmiş klişeler değil; “evladımı vatana, Saray’a helal etmiyorum” çığlıkları ordunun, polisin içinden bile yankılanıyor. İsteseler bir günde bitirebilecekleri bu kan, çatışma, kin ve nefret ortamından nemâlanacaklarını sananlar yanılıyorlar. Yanıldıklarını görecekler ama o zamana kadar hepimizi, bütün ülkeyi kurban ediyorlar.

Ne yapacağız?

Başımız milletçe belada. Ne yapacağız? Öncelikle elimizdeki bütün imkânları, yüreğimizdeki bütün gücü ve cesareti, bul karoyu al parayı misali, “ver 400’ü al ölülerin huzurunu” oyununa gelmemek için kullanacağız. Bu çatışma koşullarında, hatta belki sıkıyönetim altında bile olsa 1 Kasım’da seçimlerin yapılması için provokasyonlara kapılmadan, umutsuzluğa düşmeden sonuna kadar direneceğiz. Özellikle, iki ateş arasında bırakılan HDP’nin Doğu’daki, Günaydoğu’daki oylarına set çekmek için yapılacak bütün oyunları topluma anlatmaya ve bozmaya çalışacağız. Bizler Batı’dakiler; Diyarbakır, Cizre, Silvan, Şırnak, Hakkâri, Şemdinli vb. bölge halkının çığlığına sağır kalmayacağız, hem yüreğimizle hem de bedenlerimizle yanlarında yer alacağız. Bunu ama’sız, fakat’siz, lanetlenesi PKK saldırganlığı ve şiddetini umursamazlığımıza bahane kılmadan yapacağız. Kürt hereketinin sivil ve demokratik tercihinin yanında yer alacağız; silahlı ve savaşçı tercihe daha yüksek sesle dur demeye cesaret edeceğiz. En azından ben, kendi payıma böyle yapmaya çalışacağım.