PKK'li oldukları gerekçesiyle öldürülenlerin cesetleri 19 yıl sonra bulundu. JİTEM'in infaz ettiği öne sürülen kocasını şalvarından tanıyan kadın, sevinçten baygınlık geçirdi!

Yağızoymak’ta faili meçhul kazılarından, işkence ile öldürülen köylüleri kıyafetlerinden tanıyan faili meçhul yakınları, çıkan kemikler için sevinç gözyaşları döktü: Artık dua edeceğimiz bir mezarları olacak.

Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada, Özbaşağaoğlu köyünden 1994 yılında gözaltına alındıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan 5 kişi için köy yakınlarında bulunan Jandarma Taburu yakınında yapılan kazılarda 3 kişinin kemikleri, üzerlerindeki giysilerle birlikte bulundu.

İKİ KAYIP ARANMAYA DEVAM EDİLİYOR
Şırnak Baro Başkanı Avukat Nuşirevan Elçi, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan iki savcı, avukatlar ve kayıp yakınlarının da hazır bulunduğu kazı çalışmalarında bulunan aileler, ölenleri üzerlerindeki giysilerden tanıyarak, öldürülenlerin Sait Şen, Beşir Başkök ve Abdullah Güler olduğunu söyledi. Avukat Elçi, kazı çalışmalarına öldürülen diğer iki köylünün bulunması için devam edileceğini belirterek, kazı izni için Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bölgenin dağlık alan olması nedeniyle izin vermesi beklendiğini söyledi. Elçi, şunları söyledi: “Yapılan kazıda bulunan kemiklerin kime ait olduğu elbiselerden tespit edildi. Çünkü elbiseler çürümemişti. Tabii görür görmez de aileler feryat figan etmişler. Çok acı bir durum. İnsan dün ne giydiğini hatırlamayabilir ama o faciayı yaşadığı gün yakınının üzerindeki giysiyi bir ömür unutmaz. Tabii bir de yoksul insanlar üç beş parça giysileri var. Bu nedenle de elbiseden tanımak kolay olmuş. Aslında beni çok üzen durum, bu insanların kemikleri bulunca sevinçten gözyaşı dökmeleri oldu. Çünkü ‘Bir mezarımız olacak bundan sonra’ diye düşünüyorlar. Bu olayın asıl acı yönünü oluşturuyor.”

BİRİ ŞALINDAN DİĞER SAATİNDEN TANINDI
Sait Şen’in yeğeni Hayrettin Şen, kazı sırasında çıkan cesetlerin elbiseleriyle gömüldüğünü ifade ederek, şunları söyledi: “Rahmetlinin bir makinesi vardı. Yeleğini kendi eliyle yapmıştı. O yelekten tanıdık. Çift kayışlıydı. Astarı yoktu. Çürüme olmamıştı. Sol ayağında üç dört kurşun deliği vardı. Savcıya gösterdik. Kemiklerde delikler vardı. Cesedi parçalanmamıştı. Bacak arasında da bir kurşun deliği vardı. Ayak topuğu yoktu. Kimlikleri üzerinde yoktu.”

Abdullah Güler’in oğlu Mehmet Salih Güler, babasını elbisesinden tanıdığını ifade ederek, “Hayvanları otlamaya görürken, babamım sırtında o şal vardı. Bu vahşeti yapanların mutlaka adalet önünde hesap vermesini istiyorum. Önce işkence yapmışlar sonra da öldürmüşler. Bu da yetmezmiş gibi elbiseleriyle taşların altına gömmüşler” dedi. Beşir Başkak’ın kardeşi Samet Başkak ise, “Ceset parçalanmıştı. Bir kolu yoktu. Yüzü yoktu. Saatinden tanıdım. Takım elbisesi vardı. Onun damatlığıydı, ondan tanıdım. Elbiseleri yanıktı. Savcı kayda geçirdi. Her birisi ayrı ayrı gömülmüştü. Taşlar üzerine atılmıştı. Taşları kaldırdık. Cesetler sağlam çıktı. Bunun hesabını mutlaka savcılar sormalı” diye konuştu.

ASKER POLİS SAVCI BİRLİKTE AĞLADIK
Özbaşağaoğlu Köyü’nden Ahmet Çetin ise, şunları söyledi: “Kazı alanına asker, polis, savcı, doktor ve köylü 53 kişi gittik. Bir aile mezarları açtık. Orada bir aile gibi ağladık. Kemikleri bulmak için bize imkan verenlerden Allah razı olsun. Cenazelerin hepsini giysilerinden tanıdık. Tanıyan kişi de Sait Şen’in eşi Sadık Şen’di. Olay yeri kazılmadan önce bize kimin üzerinde hangi elbisenin olduğunu anlattı. Kazınca aynen dediği gibi çıktı. Kiminin üzerinde şalvar vardı, kiminin üzerinde poşu vardı. Tıpkı dediği gibi çıktı. Kocasının şalvarını görünce baygınlık geçirdi. Tabii feryat figan etti. O an ben de kardeşimin mezarının yerini bulmayı düşündüm. Ben de mezarın yerini bulursam ‘Bir mezarım oldu’ diye ağlarım. Kardeşim Ömer 33 yaşında iken 1993’te yine bu mezarını bulduğumuz isimler ile götürüldü. Şimdi tek isteğim de onun yerini bulmaktır.”

OLAYDAN SAĞ KURTULAN KÖYLÜ O GÜNÜ ANLATTI
Olaydan sağ kurtulmayı başaran Ahmet Güler, sırtında mermiyle yaşıyor. Güler katliam gününü tüm dehşetiyle anlattı.
Faili meçhul kazıları şimdi de Şırnak'ın Güçlükonak ilçesi Özbaşağaolu köyüne sıçradı. 1993'te PKK'ya yardım ettiği iddiasıyla askerlerce gözaltına alınan ve daha sonra ölüleri bulunarak, alelacele defnedilen 5 kişiden üçünün cesetlerine ulaşıldı. Olaydan sağ kurtulan Ahmet Güler katliam günü yaşadıklarını Bugün gazetesinden Serbest Özden'e anlattı.

Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen faili meçhul soruşturması kapsamında açılan mezarlardan çıkan cesetlerin kimlikleri çürümeden kalan elbise parçalarından teşhis edildi. Adli Tıp'pa gönderilmek üzere alınan kemikler, DNA testinden sonra ailelerine teslim edilecek.

KUYUYA ATIP TARADILAR
Batman'da yaşayan Güler, dünkü kazı için Şırnak'a giderek ailelerle birlikte bulundu. O gün yaşadıklarını ise şöyle anlattı: "İki arkadaşımızı köyde öldürdüler, sonra asker ve korucular benle birlikte 4 köylüyü dağlık alana götürdü. 'PKK'lılara yardım ettiniz, bunu kabul edin' dediler. Köylü olduğumuzu ve toprakla uğraşmaktan başka kimseye yardım etmediğimizi söyledik. Kabul edin ya da sizi öldüreceğiz demelerine rağmen reddettik ve hepimizi bir kuyunun içerisine attılar. Ben otururken silah sesleriyle birlikte arkadaşlarım üzerime düşmeye başladı. Bağırış çağırış ortasında bir de bomba attılar. Kendime geldiğimde koşarak köye gidip olanları anlattım."

ŞİKAYETE RAĞMEN İŞLEM YAPILMAMIŞ
Olaydan yaralı olarak kurtulmayı başaran Güler, vücudundan sayısız mermi çıkartıldığını, ancak hala sırt bölgesinde mermi çekirdeği olduğunu söyledi. 24 gün hastanede tedavi gördüğünü belirten Güler, sol kolunun sakat kaldığını, hala vücudunu tam anlamıyla kullanamadığını aktardı. Olay sonrası verdiği ifadede olayı olduğu gibi anlatmasına rağmen herhangi bir adli işlem yapılmadığından yakınan 7 çocuk sahibi Güler, "Köyü boşaltıp kaçtık. Ama çok zor günlerdi. Hala çalışamıyorum. Geç de olsa adaletin yerine gelmesini istiyorum" dedi.

Savcılığın talimatıyla Şırnak'ın Güçlükonak ilçesi Özbaşağaoğlu köyü yakınlarındaki Yağızoymak Jandarma Taburu yakınında yapılan kazıda, elbiseleriyle gömülmüş Sait Şen, Beşir Başkök ve Ahmet Güler'e ait olduğu belirtilen kemikler bulundu. Ömer Çetin ve aynı isme sahip Ahmet Güler adlı bir diğer köylü için önümüzdeki günlerde kazı yapılacak. 33 yaşındaki kardeşi Ömer Çetin'i o günden sonra bir daha göremeyen Hacı Ahmet Çetin, kazıda şahit olduklarını "Bazı kemiklerin üzerinde elbise vardı. Bir tanesi de çuvala konulup gömülmüş. Sait Şen'in eşi şalvarı görünce sevinçten ağlamaya başladı. Kolundan tuttuk. Bayılacaktı. Beşir Başkök ilk önce çıktı. Orada kemikleri birleştirdiler. Tam iskelet gibi oldu. Bazı parçalar yoktu ama vücutları ortaya çıktı. Toplanan kemikler çuvala konuldu. Kar yağıyordu. Kardeşim evli ve bir kızı vardı. Olay sonrası ailesi de dağıldı ve eşi evlendi başka bir yuva kurdu" sözleriyle aktardı.

KEMİKLERDE MERMİ İZİ VARDI
Kazılara nezaret eden Avukat Rıdvan Dalmış, sabah 10 sıralarında kazma ve küreklerle kazıya başlandığını söyledi. Kemiklerin üzerinde bir taş kütlesi olduğunu belirten Dalmış şunları söyledi: "Elbiseler çok fazla zarar görmemişti. Yakınları bu bez parçalarından tanıdı. Kemiklerde kurşun izleri belirgin şekilde görülüyordu. Ayrıca bazılarının kolu, bazılarının bacağına ait kemik parçaları yoktu. Aileler dönemin Bulmuşlar Taburu'nda görevli askerleri suçluyor. Kalan iki kişiye ulaşmak için ise o bölgeye güvenlik nedeniyle girilemediği için keşif şartlarının oluşması bekleniyor. Bu nedenle bu kazılar önümüzdeki günlere ertelendi. Bu aşamadan sonra Adli Tıp, hem kimlik tespiti yapacak. Hem de kesin ölüm nedenlerini kemiklerden belirlemeye çalışacak."

CESEDİN KORUNMASI TOPRAĞIN YAPISINA BAĞLI
İstanbul Adli Tıp Kurumu eski müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy, toprak altındaki insan bedeni ve eşyalarının korunmasının tamamen toprağın yapısına bağlı olduğuna dikkat çekti.

Hiçbir cesedin gömülmeden önceki halinin muhafaza edilemediğini vurgulayan Atasoy, mutlaka bir değişim olduğunu belirterek, "Toprakta ne kadar asit veya alkali var, ıslak mı kuru mu? Bunlar çok önemli. Tamamen yok olabilir ya da mumyalaşarak kalabilir. Ayrıca ne zaman gömüldüğüne yönelik bilgiye net olarak ulaşılamaz. Ancak ortalama bir zaman verilebilir" dedi.

Kepçeyle yapılan aramaları da eleştiren Atasoy, sözlerine şöyle devam etti: "Bu çok ciddi bir hata. Bir arkeolojik kazı şeklinde çıkarılması lazım. Aksi halde deliller kaybolur. Yanlış verilere ulaşmasına sebebiyet verebilir. Mesela cesedin bulunduğu seviyedeki kalıntılar, o zamanın yaz mı kış mı olduğunu bile bize anlatabilir. Siz buna kepçeyle girişirseniz toprağın bütün katmanlarını karıştırmış olursunuz ve deliller ortadan kalkar."

BUGÜN - Ajanslar