Gözaltında gördüğü işkence nedeniyle oturduğu apartmanın penceresinden atlayarak yaşamına son verdiği iddia edilen Onur Yaser Can'ın ailesi, iki polis memurunun "evrakta sahtecilik"ten yargılandığı davada "işkence" suçundan da dava açılmasını istedi…

 

Onur Yaser Can, uyuşturucu satın aldığı iddiasıyla Emniyet’e getirilmiş ve serbest bırakıldıktan sonra ifade için çağrıldığı gün intihar etmişti. (İlgili haber burada >>>)

 

Gözaltında gördüğü işkence sonucu oturduğu apartmanın penceresinden atlayarak yaşamına son verdiği iddia edilen genç mimar Onur Yaser Can'ın ifadesini alan iki polis memurunun yargılanmasına bugün devam edildi.

 

İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "Evrakta sahtecilik" suçundan yargılanan Narkotik Şube Müdürlüğü'nde görevli polisler Soner Gündoğdu ve Salih Bahar duruşmaya katılmazken, avukatları hazır bulundu.

 

Duruşmada, ailenin müdahil olma talebi kabul edildi. Daha önce Beyoğlu Adliyesi'nde nöbetçi mahkeme, gözaltında işkenceyle ilgili takipsizlik kararı vermişti. Bu davada mahkeme işkence davasını Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verdi.

 

Ailenin avukatı Ercan Kanar, dosyanın işkence davası olduğunu, ailenin de bu yönlü talebi olduğunu belirterek, şikayetlere rağmen polisler hakkında resmi belgede sahtecilikle ilgili dava açıldığını söyledi. Kanar, polislerin bir kişinin ölümüne sebep olduğunu belirterek evrakta sahtecilik işleminin de iki kişi tarafından yapılmadığı konunu araştırılması için bilgisayarların teknik üniversiteye gönderilerek bilirkişi raporunun incelenmesi yapılmasını istedi.

 

Duruşma 3 Mart 2012 tarihine ertelendi.

 

'CİNSEL SALDIRIYA MARUZ KALDIĞINDAN EMİNİM'

 

Davaya ilişkin ETHA'ya konuşan Onur Yaser Can'ın annesi Hatice Can, "Yol katedebilmek istiyoruz. Belli bir noktaya geldik. Belgede sahtecilik yapmaktan iki polis memuru yargılanıyor, ama bu sürecin içinde sadece iki kişi yok. Hepsinin yargılanmasını istiyoruz" dedi.

 

Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesi'nin, işkence ile ilgili soruşturmada takipsizlik kararı verdiğini ve itiraz ettiklerini hatırlatan Hatice Can, İstanbul Valiliği'nin soruşturma izni vermediğini söyledi. Can, tekrar İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'ne itiraz ettiklerini belirterek, "Mahkeme valiliğin kararını bozdu. Cumhuriyet savcılığının dava açmasını bekliyoruz" dedi.

 

Hatice Can, şöyle konuştu: "Çocuğumun el yazma notunda nasıl işkence gördüğü var. Çırılçıplak soymuşlar, yere çöktürmüşler, çırılçıplak halde duvara yüzü dönük şekilde saatlerce bekletmişler, sürekli ağlayan ve yalvaran bir çocuğun sesini dinletmişler. Bunlar polislerin savcılıkta verdiği ifadelerde de var.

 

28 yıl boyunca bebekliğinden itibaren ailesinden tek bir kötü ses duymadan, bir fiske dahi vurulmadan büyütülen mimar, müzisyen, heykeltraş, bir genci çırılçıplak soymak, ince arama yapmak, aşağılamak, bu başlı başına bir cinsel tacizdir. Ki bu arada cinsel tacize girebilecek neler yaptıklarını bilmiyoruz çünkü hala kamera kayıtları yok. Bu ülkenin en küçük karakolunda dahi kamera kayıtları var deniliyor, nasıl İstanbul gibi bir kentin Narkotik şubesinde sorgu sırasında çekilen kamera görüntüleri yok. Ben oğlumun cinsel saldırıya maruz kaldığına eminim."

 

'DEVLET POLİSİNİ KORUYOR'

 

Baba Mevlüt Can da devletin kendi polisini korumaya çalıştığını söyledi. Can, şunları belirtti: "250. maddenin polislere verdiği geniş yetkiden kaynaklanıyor sanırım bu keyfiyet. Yoksa bizim oğlumuz ne intihar edecek, ne kendini atacak bir çocuktu. Hayatı çok seven bir çocuktu. Ona işkence yapanların eline bir daha geçmemek için canına kıyıyor. Olan bu."

 

Kardeşi Ezgi Sevgi Can ise ağabeyi için mücadele edeceklerini dile getirdi, "Onu düştüğü yerden kaldıracağız" dedi.

 

Ezgi Sevgi Can, "evrakta sahtecilik" davasının, ağabeyine yapılan psikolojik işkencenin kanıtı olduğunu söyledi ve ekledi: "Ama bunun ötesinde fiziksel ve cinsel işkence var. Bunun da peşinde koşacağız." (ETHA)

ODTÜ’lüler ‘Onur’ları için yürüdü >>>