Paris’te 3 Kürt kadınının katledilmesinin üzerinden iki hafta geçti.  ANF, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılan ve Ömer Güney’le aynı evi paylaşan Y.A’ya ulaştı.

Y.A’nın verdiği bilgilere göre, Kasım 2011’de üye olduğu Villiers-le-Bel Derneği’nde Kürtlere tercümanlık yaparak daha çok insanlarla ilişkilenen ve bu şekilde güven kazanan, dernek çevresine sessiz-sakin, ‘düzgün bir kişi’ imajı çizen Güney, aslında evinde birlikte kaldığı kişi tarafından bile çok az tanınan, tüm yönleri ile şüpheli, "karanlık", bir kişi olarak karşımıza çıkıyor.

Anlatımlara göre Ömer Güney üzerinde sürekli tornavida, bıçak, sprey (uyuşturucu) taşıyor. Bir keresinde eve bir silah getiriyor, ancak ev arkadaşlarının terslemesi üzerine silahın kuru sıkı olduğunu iddia ediyor. Olaydan bir buçuk ay önce Y.A’nın evine taşınan Güney’in özel eşyalarında da dikkat çekici bir ayrıntı var. Güney’in tam 45 takım elbisesi var. Rahatsızlığı nedeniyle çalışmadığını ileri süren biri için bu hayli dikkat çekici. Gözaltına alınması ardından evine yapılan baskında ise Güney’e ait 4-5 telefon bulunuyor.

Ne dernek çevresi ne de aynı evi paylaşanlar Güney’in ailesi ile ilişkisi, Almanya’dan Paris’e geliş süreci veya Kürt Derneği’ne üyeliği öncesindeki yaşamı ile ilgili birkaç söz dışında bilgiye sahip değil.

Y.A.’nın anlatımları şöyle:

Villiers-le-Bel Derneğimizde tanıdım. Tanıştığımız zaman sadece ismini biliyordum, soyadını bilmiyordum. Dernek çatısı altında çalışan biri olarak biliyordum. En azından öyle gözlemledim. Görüntü olarak tanışalı yaklaşık bir yıl oldu. Merhabalaşmalarımız oluyordu. Bu bizim kültürümüzde var. Hal hatır sorulur. İlk anlar öyle samimiyetimiz yoktu. Sonrasında hayatın akışı deriz ya daha da samimileşmeye başladık.

Ortamda nasıl tanınıyordu, ya da size nasıl yansıdı?

Kendi adıma konuşmak istiyorum. Gözlemlediğim kadarıyla sakin, düzgün bir insandı. Sürekli dernek çevresindeki arkadaşlarla temas halinde gördüğüm için güvendim. İkinci bir izlenim, hep kendisine hedef belirlerdi. Bu ortamda hep bir konuma gelmek istediğini söylerdi.

Peki aynı eve çıkmanız nasıl oldu, sizden mi geldi teklif ondan mı?

İlk benim evime geleceğini söylediği zaman açıkçası o zaman çok samimi değildik. Eve gelip gitme esnasından bahsediyorum, yerleşmesinden değil. Eve gelip gitmeye başladı. Ardından bana evini açar mısın deyince ben de dernek çevresinde gayret gösteren bir şahıs olarak gördüğüm için evimi kendisine açtım.

Ne zamandan beri aynı evi paylaşıyorsunuz?

Bir buçuk ay beraber kaldık aşağı yukarı.

Bu son bir buçuk ay mı?

Evet.

Kaç kişi kalıyorsunuz evde?

3 kişi.

Evdeki halinden biraz bahsetseniz. Eve taşındıktan sonraki diyaloğunuz. Size özel olarak sorduğu sorular var mıydı ortam hakkında, dernek hakkında?

Bazı şeyler öğrenmek istediğini fark edebiliyorduk. Gerillacılığa sempatisi var gibi görünüyordu. Kendisini tamamen bu harekete adamak istiyordu. Tabii ben yanlış izlenim almamışsam…

Derneğe geliş tarihi 2011 yılı Kasım ayı. Ondan öncesine dair hiçbir şey anlatmıyor muydu? Buraya gelmeden önce Kürt ortamlarıyla ilişkilenmiş mi? Fransa’da büyümüş. Yıllarca kalmış, buralarda Kürt dernekleri yıllardır var, şimdiye kadar neden ilişkilenmemiş de 2011 yılında ilişkileniyor, nasıl oluyor da bu tarihte birden üye oluyor?

Bana anlatış tarzı şuydu: Burada büyüdüğünü söyledi. Belli bir süre Almanya’ya geçtiğini, orada bir evlilik yaptığını ve anlaşamadığından dolayı boşandığını söyledi.

Bir çocuğu olduğundan bahsetti mi, bir kızı olduğu yazıldı medyada..

Hayır, sizden duyuyorum. Yaklaşımı falan dediniz. Ben onu açmak istiyorum izninizle. Daha önce Almanya’da bir plastik fabrikasında çalışırken uykusundan hep şikayetçi olduğu için orada Kürt yurtseverlerin kendisine hep yardımcı olmak istediklerini fark ettiğini söylüyordu. O esnada daha çok Türklerle içiçe olduğunu söylüyordu. Ve bir gün camiye giderken, oturup sohbet ederken Türklerin onu sürekli tehdit ettiğini söylemişti bana; Kürt ortamına girmeyeceksin, sen Türksün diye.

Neden durup dururken öyle bir tehditte bulunmuşlar, böyle bir eğilim mi başlamış?

İlgi duymaya başlamış benim anladığım. Türkler de bundan rahatsız olmuş. Sonradan tabii Kürt halkının arasına karışmış dediğine göre Almanya’da daha fazla sıcaklık gördüğü için.

Yani Münih’te iken Kürt dernekleriyle ilişkilenmiş mi?

Yani Münih mi bilmiyorum Almanya’da. Almanya’da nerde kaldığını söylemedi ama daha o zaman sempati duymaya başlamış. Kürt halkının hep daha fazla sıcak olduğunu söylemişti.

O zaman kendisini size Kürt olarak tanıtmadı?

Hayır. Babasının bir Kürt olduğunu ancak Kürtlüğü sevmeyen bir tarzda olduğunu söyledi bana. Ve özellikle boşanıp Fransa’ya döndüğü esnada burada Kürt halkı içerisinde ilgi görmüş. Derneğimize gitmiş Villiers-le-Bel’e. Oradaki arkadaşların sıcak davrandığını söylemişti.

Ailesinden hiç söz etmez miydi? Ailesinden biriyle tanıştınız mı ya da telefonda ya da yüzyüze ailesiyle diyaloglarına hiç tanık oldunuz mu?

Bana annesinin Türk olduğunu ve ailesinin derneğe gidip gelmesini engellediğini ve tepki gösterdiğini söylemişti. Babasından şikayetçiydi. Kürtlüğe karşı çıkıyor ama iltica oturumu aldı diyordu. Kız kardeşiyle görüştüğünü söylüyordu.

Bir kere hastaneye gideceğim, beni sormak istersen merak edersen diye kızkardeşinin telefonunu vermişti. Ömer’in kızkardeşi diye kaydetmişim. Yanlışlıkla Ömer yerine Ömer’in kızkardeşi diye kayıtlı numarayı aramışım. Ev telefonuydu yeğeni çıktı küçük bir çocuk. Kapattım sonra kendi numarasını aradım. Yanlışlıkla onu aramışım dedim. Önemli değil dedi. Konuşmadık yani.

Bir buçuk ay önce ev için size geliyor ondan önce kendisinin kaldığı bir ev yok mu?

Daha önce bana anlatış şekliyle ablasıyla kalıyor. Ve oradan ayrılmasının sebebini bilmiyorum ama anlattığı kadarıyla eniştesi derneğe gelip gidişinden rahatsız olmuş.

Peki ekonomik durumu, havaalanında çalıştığı söyleniyor.

Bana bahsetti ama rahatsızlığından dolayı ayrıldığını söylemişti.

Olaydan önceki bir buçuk aydır aynı evdesiniz. Daha önceki tanıdığınız Ömer’le bu olaydan son birkaç hafta öncesindeki Ömer arasında hiçbir fark gördünüz mü, değişen bir şey oldu mu tavırlarında, herhangi bir olağanüstülük?

Kendisini tamamen bir şeye adamak istediğini söylüyordu. Heyecanlıydı hep ailesini de örgütleyeceğini söylüyordu. Şüphelenecek bir şey görmedim. Ben senden daha iyi Kürdüm diyordu hep. Telefonlar geliyordu tabii ama çok sorma gereği duymuyordum. Özellere girmiyordum.

Ya olay günü, olay sonrasında?

Öncesinde şüphe edecek bir şey görmedim. Dalgın ya da şüpheci davranışlarını görmedim.

Olay günü gece 03.05 ya da 03.07 sıralarında bir arkadaşımız beni aradı. Arkadaşların şahadete ulaştığını söyledi bana. Ben de bunun şokuyla nasıl giyindim bilmiyorum. Her ikisini de ben uyandırdım. Arkadaşlar böyle diyor dedim. Ben inanmıyorum, dedi. Hemen toparlanın gideceğiz, dedim. Aşağı indim bir iki sigara içtim. Tabii onları beklemek zorunda kaldım. Daha sonra arabayla arkadaşların şehit düştüğü yere gittik.

Peki bu haberi duyar duymaz Sakine Cansız’ı oraya bıraktığından hiç bahsetmedi mi? Katledilen kadınları son olarak görenlerden biri olan bir kişi böyle bir haberi duyar duymaz daha farklı, daha fazla tepki vermez mi?

Ben inanmıyorum dedi. Kendileri olduğuna inanmıyorum dedi bana. Böyle bir şey olamaz. Sağ salim gördüm ve ayrıldım kendilerinden dedi. İnanmak istemediğini söylemişti bana.

Olay günü akşamı eve geldiğinde Sakine Cansız’ı oraya bıraktığından hiç bahsetmiş miydi?

Hayır. Zaman zaman tercümanlık yaptığını biliyorum. Yurtsever ailelerimizle gittiğini. Ben de kendi kendime güzel şeyler yaptığına inanıyordum. Keşke ben de böyle yardımcı olsam diye düşünüyordum.

Siz aynı gün mü gözaltına alındınız?

Derneğe gittik. Bir süre kaldık. Sonra yanıma geldi, benimle emniyete kadar gelir misin dedi. Yolda giderken kendimce sordum nedir diye. Ben tercümanlık yapmışım, prefecturelüğe (valilik) gitmişiz. O yüzden ifade vereceğim dernekteki arkadaşlar öyle uygun görüyor dedi. Ben de öyle ise gelirim dedim. Gittik orada polisler üzerine çelik yelek giydirip götürdüler. Sen gidebilirsin dediler.

Gözaltına alındıktan sonra da bir şüphe taşımadınız mı?

Şüphe taşımam şöyle, demek ki bu Sakine Cansız’a tercümanlık yapmış kesin kamera görüntülerini tespit amaçlı götürüyorlar diye düşündüm.

Siz de gözaltına alındıktan sonra eve baskın yapılıyor. Ne zaman eve baskın oldu, ne bulundu evde?

Baskında, bir gece kaldık. Ertesi gün bizi arabayla getirdiler eve. Bir sürü telefon çıktı.

Yani onun eşyaları arasındaydı

Evet.

Kaç telefon?

Hatırlamıyorum tam, 4-5 telefon. Bir de şöyle bir şey var. 45 takım elbisesi vardı. Sorduğum zaman mağaza mıdır bu nedir diye sorduğumda akrabalarım bana alıyor, ailenin tek çocuğuyum diyordu. Genelde kimsenin çok özelini karıştırmam aileden böyle bir insanım. Ama üzerinde tornavida, anahtar, bıçak, sprey bu tür şeyler taşıdığını biliyordum. Sorduğumda ‘ben her zaman hazırlıklıyım. Senden iyiyim. Ben her zaman bir şeyler yapmak istiyorum’ diyordu.

Hiç silah kullanmış mı böyle bir şey duydunuz mu ondan?

Silah kullandığını görmedim. Silaha, bıçağa meraklı olduğunu anlatış tarzıyla tahmin edebiliyorduk. Ve bir tabanca bir ara bize gösterdi. Bana “kuru sıkıdır” dedi. Ben de kızdım. Ne diye bu tür bir şeyi getiriyorsun dedim.

Silaha merakı şöyle. Sorardı hangi silah daha iyi menzilli olur, hedefi kaç noktada vurur. Ben TC’de askerlik yaptım ama santral operatörü olduğum için çok anlamam.

Ev arkadaşınız olan 3. kişi gözaltına alındı mı?

Hayır. Yani benim evimde kaldığı için beni aldıklarını söylediler. Ben bunu gerçekten söylemek istiyorum. Birçok spekülasyon var. Kesinlikle ve kesinlikle yüzde yüz demiyorum yüzde bir milyon diyorum ki TC’nin parmağıdır.

Ömer Güney hakkında şimdi ne düşünüyorsunuz?

Hala inanmak istemiyorum. Kendimi affetmem en azından. Belki ben aldandım.

Telefonunu ısrarla saklıyordu benden. Hiç bırakmazdı. Benim telefonum çalındı geçende. Israr ettim aç da müzik dinleyelim haber dinleyelim biraz dedim. Bir şeyler yapmak istiyorsan telefonuna sahip çıksaydın dedi. Ben kendim her şeyimi ona açtım. O’nun hiçbir menfaati dokunmadı bana.

Almanya’da camiiye gitmiş dediniz, burada da gidiyor muydu?

Kendisini hiç namaz kılarken görmedim ama bana niye camiye gitmiyorsun dedi, camiye gidelim dedi. Ben komünist bir insanım dedim ki bana dayatmada bulunmasın. Ama yanlış anlaşılmasın saygı duyarım, giden arkadaşlar var.

Öğrenim düzeyi nedir?

Ben sadece burada okumuşum diyordu. Ben Avrupa’da okumuşum sen Türkiye’de okumuşsun benim kadar şey değilsin diyordu. Ama ideolojik bir insan değildi.

Türk siyaseti hakkında bilgisi ne kadardı, takip düzeyi?

Mesela Erdoğan’ı izlerdik ben tahammül edemezdim bana gülerdi. Ama öyle ideolojik değildi.

2012 yılında Türkiye’ye gidip geldiğini biliyor musunuz size hiç bahsetmedi mi?

Hayır.

Bu son dönemde hiç ortadan kayboldu mu?

Bazen oluyordu. Bazen eve gelmiyordu. Ben Normandiya’ya geçeceğim ya da kız kardeşime gideceğim diyordu.