“Adil yargılanma” talebiyle başladığı ölüm orucunda 250 günü geride bırakan Mustafa Koçak’ın ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm olduğu dosyada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğname hazırladı. Savcılık, “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme” suçundan verilen hapis cezasının cezanın onanmasını talep etti.

bianet'ten Ayça Söylemez'in haberine göre tebliğnamede savcılık delillerin hukuka uygun elde edildiğini, usule uygun şekilde tartışılıp incelendiğini ve “vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığını” ileri sürdü.

Koçak, sadece tanık ifadesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmişti.

Tanıklardan B.E. ifadesinde, “köftecide yemek yiyip sohbet ederken, örgütün eylemlerini ve stratejilerini konuştuğumuz esnada kendisi (Mustafa Koçak) silahı kendisinin temin ettiğini bizzat söyledi” diyor.

Diğer tanık C.Y. ise tahliye olduktan sonra yurt dışına çıkarak Koçak hakkındaki ifadesinin doğru olmadığını, tehdit altında bu ifadeyi imzaladığını anlatmıştı. Ancak mahkeme bu itirafı dikkate almadı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı Erdoğan Bayrakdar imzalı tebliğnamede sadece bir paragraflık görüş yer alıyor, başka bir gerekçe sunulmuyor:

“Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanıklar ve müdafilerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz isteminin esastan reddiyle hükmün onanması talep olunur.”

YAŞAMAK İSTİYORUM

Mustafa Koçak, dün ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinde, çok zor konuşuyordu. Ses kaydında şunları söyledi:

“250 günde çok şey öğrendim, direnişin zorluklarını da acılarını da biliyorum, sıkıntılarını da biliyorum. Ama direnişin onurunu yaşamayı da biliyorum. Yaşamak çok güzel, ölmek istemiyorum… Belki haftaya gelip telefon dahi açamayacağım, çünkü yarın ne olur bilmiyorum. Beni yaşatın, yaşamak istiyorum.

“Her mektubu, her telefonu hoşçakalın diye bitiriyorum, belki bir daha fırsatım olmayabilir. Beni unutmayın, hepinizi çok seviyorum. Bu adaletsizliğin bir an önce ortadan kalmasını istiyorum, biz ölmek istemiyoruz, yaşatın bizi.”

Kardeşi Mine Koçak açık görüşte bir araya geldikleri Mustafa’nın 33 kiloya düştüğünü, yürüyemediği için tekerlekli sandalyede olduğunu, tuvalete kendi başına gidemediğini anlattı:

“Biri olmadan tek başına hiçbir ihtiyacını karşılayamıyor arkadaşları kucaklayıp aşağı indirip tuvalet ihtiyacını gideriyorlar. Yatak yaraları da oluştu. Ayaklardan kasıklara kadar şişme uyuşma ve morarma var. Sol kulakta tamamen işitme kaybı var, sağ kulaktan da hafif duyuyor. Genel olarak sol tarafında his kaybı var, bacak, kol, gövdesinde. Her iki elde deri yırtılmaları ve kanamalar oluyor. Ayrıca şiddetli ağrıları, kas krampları var. Ağrıdan uyuyamıyor…”