Halkların Demokratik Partisi’nin Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, 31 Mart'taki seçim stratejilerini 23 Haziran'da da devam ettireceklerini belirterek, "Türkiye'nin çok güçlü bir demokrasi ittifakına ihtiyacı vardır. Bu demokrasi ittifakı gerçekleşirse, demokrasi için, özgürlükler için, eşitlikler için, hukukun üstünlüğü için, adalet için daha güçlü adımlar atılabilir" dedi. Öcalan'la avukatların görüşmesi, Adalet Bakanı'nın 'görüş kısıtlaması kalktı' açıklamalarına da değinen Oluç, 'HDP, AKP ile uzlaştı' gibi iddiaların mesnetsiz ve karşılıksız olduğunu söyledi.

Oluç, Abdullah Öcalan'la 2 Mayıs'ta yapılan avukat görüşünün çok önemli olduğunu belirterek, bunun devamının gelmesi gerektiğini söyledi. Açlık grevi ve ölüm orucuna başlayan tutukluların durumuna dikkat çeken Oluç, "Grevcilerin bir tek talep var. O talep de İmralı'da Sayın Öcalan'a yönelik tecridin ortadan kaldırılması ve hukuki olan haklarının verilmesidir. Yani İmralı'da hem Sayın Öcalan hem diğer 3 hükümlünün hakları neyse her türlü haktan onlarında faydalanmasıdır" dedi.

'BAKANIN AÇIKLAMASI ÖNEMLİ AMA DEVAMI GELMELİ'

Bu doğrultuda bir adım atıldığını ve avukatların bir görüşme gerçekleştirdiğini belirten Oluç, "Adalet Bakanı da geçen hafta bir açıklama yaptı. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün 'Kısıtlama kararları kaldırıldı' açıklaması çok önemlidir. Yani en yetkili ağızdan bunu duymak önemli. Bu açıklama daha önce mahkemenin vermiş olduğu kararı bir kez daha tespit etmiş oldu. Ama bunların devamı henüz gelmedi. Avukatların görüşme başvurusu devam ediyor. Bu başvurular doğrultusunda yerel yöneticilerin, yerel mahkemelerin karar vermesi ve gidişin yapılabilmesi gerekiyor. Öcalan'ın avukatlarıyla görüşebilmesi hukuki bir haktır. Hem Türkiye'nin yasaları hem de Türkiye'nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler açısından bu bir haktır. Ve bu hakkın kullanılabilmesi gerekir. Keyfi olarak yasaklanmaması, ortadan kaldırılmaması gerekiyor. Bu doğrultuda atılacak bir adım cezaevlerindeki açlık grevi ve ölüm orucunda olanların karar vermesini kolaylaştıracak. Bu açıdan biz bu konudaki çabalarımızı sürdürüyoruz. Bir an evvel bir adım daha atılsın ve avukatlar müvekkilleriyle görüşsün" şeklinde konuştu.

'CPT'NİN ZİYARETİ GEÇ KALINMIŞ BİR ADIMDIR'

Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT), 6 - 17 Mayıs 2019 tarihleri arasında Türkiye'ye gelerek bazı cezaevlerini ziyaret etmesinin de önemli olduğunu ifade eden Oluç, bunun geç kalınmış bir adım olduğunu söyledi.  Kendilerinin birçok kez CPT'den görüşme yapmasını talep ettiklerini hatırlatan Oluç, "CPT ziyaretiyle hem İmralı'da Sayın Öcalan'ın ve diğer hükümlülerin durumunu görmüş oldu. Hem de açlık grevini sürdürenlerle görüşmüş oldu. Onların taleplerini dinlemiş oldu. CPT'nin gelip görüşme yapması ve durumu kendi gözleriyle görüp, tespit etmesi cezaevlerindeki hukuksuzlukların, usulsüzlüklerin, tutuklu ve hükümlülerin karşı karşıya kaldıkları muamelenin ne olduğu bizzat görmesi ve onlardan dinlemesi elbette çok önemli. Çünkü cezaevi içlerinde hala saldırılar devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı'nın talimatıyla birçok cezaevinde baskınlar yapıldı. Buda aslında hükümlü ve tutuklu hakkını çiğnemek anlamına geliyor. Ve çok provokatif bir yaklaşımdır. Neyse ki bunu devam ettirmediler. Ama bunların hepsinin CPT'nin bilgisinde olması ve CPT'nin de bunları değerlendirerek raporunu yazması elbette önemlidir. Bu ihlalleri bizler Meclis'te hep dile getiriyoruz. Cezaevleri yönetimleriyle görüşüyoruz. İhlallerin sürmemesi doğrultusunda çaba gösteriyoruz. Ama bunun aynı zamanda uluslararası alanda da bilinmesi, görülmesi son derece önemlidir" dedi. 

'YEREL SEÇİM STRATEJİMİZ DEĞİŞMEDİ'

İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi ile Öcalan'la yapılan görüşmeye ilişkin açıklamanın aynı güne denk gelmesinin spekülasyonlara neden olduğunu hatırlatan Oluç, bu iki gelişmemin bir biriyle ilgisi olmadığını vurguladı.

HDP'nin 23 Haziran'da yapılacak seçimlerde tavrına ilişkin de konuşan Oluç, şunları söyledi: 

"Yerel seçimler varken açlık grevleri devam ediyor. Biz bir yandan açlık grevlerini gündeme taşımaya, kamuoyuna ulaştırmaya, onların taleplerini dillendirmeye çabalıyorduk. Aynı zamanda yerel seçim çalışmamızı da sürdürüyorduk. Birbirinden ayırmadık birlikte devam ettirdik. Şimdi bir kez daha İstanbul’da seçimlere gidiliyor. YSK hukuksuz bir şekilde usulleri çiğneyerek bir karar aldı. Halkın iradesini gasp etti. HDP 23 Haziran'da ne yapacak diye merak ediliyor. Bizler 31 Mart seçimlerine nasıl hazırlandıysak bu seçimlere de o şekilde hazırlanacağız. Nasıl 31 Mart'ta demokrasi için bir strateji belirleyerek bu mücadeleyi özellikle batıda sürdürdüysek yine öyle yapacağız.  Biliyorsunuz, 31 Mart'ta seçim stratejimiz Kürdistan coğrafyasındaki kayyumları geri püskürtmekti. Batı ise AKP-MHP ittifakına kaybettirmek üzerineydi. Yani bunun anlamı demokrasinin alanını genişletmek, demokrasi mücadelesinin daha güçlü bir şekilde yapılabilmesini, ortaklaşa bilmesini sağlamaktı. Şimdi 23 Haziran seçimleri içinde bu anlayışla hazırlanıyoruz."

'DEMOKRASİ İTTİFAKINI TOPLUMA YAYACAĞIZ'

Seçime 'demokrasi ittifakı' teklifiyle hazırlandıklarını ve bunu çalışmalarıyla tüm topluma yayacaklarını dile getiren Oluç, sözlerine şöyle devam etti:

"Çalışmamızı sadece İstanbul'a değil Türkiye'nin her yerindeki insanlara anlatacağız. Çünkü Türkiye'nin bugün çok güçlü bir demokrasi ittifakına ihtiyacı vardır. Bu demokrasi ittifakı gerçekleşirse, demokrasi için, özgürlükler için, eşitlikler için, hukukun üstünlüğü için, adalet için daha güçlü adımlar atılabilir. Bunlarla AKP-MHP ittifakının aslında bütün bu hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran çalışmaları, uygulamaları karşısında güçlü bir set oluştura bilinir. İstanbul seçimlerine de bu anlayışla bakacağız ve hazırlanacağız. Diğer bir mesele yani İmralı'da görüşmelerin avukatlarca yapılabilmesi bizim zaten geleneksel bir demokrasi ve hak mücadelesi içindeki bir adımımızdır. Bu konuda gereken neyse yapmaya devam edeceğiz. Ama bunlarla İstanbul seçimlerini karşı karşıya getirmek ya da kimilerinin iddia ettiği gibi 'HDP, AKP ile uzlaştı' gibi iddiaların mesnetsiz ve karşılıksız olduğunu söyleyerek yapacağız. Çünkü konu bu değil. Yani ne şu anda öyle bir anlaşma vardır, ne bir müzakere sürmektedir. Var olan durum şudur; Ortada çiğnenen bir hak vardır.

Hükümlü hakkı vardır. Bu hükümlü hakkının çiğnenmesinin durdurulması ve bu hakların kullanılması için bir hukuk mücadelesi, insan hakları mücadelesi sürdürülmektedir. Bu konuda her hangi bir taviz vermeyeceğiz. Ama diğer taraftan da siyasi mücadelemizi, demokrasi ve özgürlük mücadelemizi ve barış mücadelemizi bir an bile gevşetmeyeceğiz. Dolayısıyla İstanbul seçimlerine de böyle bakıyoruz. Yani o tartışmaların yapıldığı gibi kapalı kapılar ardında ne bir anlaşma ne bir görüşmemiz vardır. Zaten öyle bir şey olsa biz bunu açıkça çıkar söyleriz. Bizim siyaset yapma anlayışımız bunu gerektirir. Dolayısıyla biz bu konudaki çalışmalarımızı 31 Mart’taki gibi sürdüreceğiz." 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı