Suriye ordusunun hedefinde muhaliflerin elindeki son büyük yerleşim yeri, son kaleleri İdlib var. Türkiye'nin komşusu İdlib, askeri ve siyasi açıdan bölgedeki birçok aktör için stratejik öneme sahip.

BBC Türkçe'ye konuşan uzmanlar İdlib'in Suriye'de 2011'de başlayan iç savaşın dönüm noktalarından biri olacağı görüşünde.

Bir kısmı kamplarda yaklaşık üç milyon kişinin yaşadığı İdlib'e olası bir operasyonun göç dalgasını tetikleyebileceğini ifade ediyor. Birleşmiş Milletler, 'son yılların en büyük insanlık krizinin yaşanabileceği' uyarılarını yapıyor.

Rusya ve Suriye ise, bölgenin 'teröristlerden temizlenmesi gerektiğini' söylüyor. Türkiye de göç dalgası ve insani krizin tırmanacağı kaygısıyla operasyona karşı.

İDLİB'E HAREKÂT YAKIN MI?

Suriye ordusu, Rusya'nın da desteğiyle İdlib'i muhaliflerden geri almak için kapsamlı bir operasyon düzenlemeye hazırlanıyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Pazartesi günü Suriye'nin müttefikleri İran ve Rusya'yı 'insanlık trajedisine ortak olmamaları' konusunda uyardı ancak diplomasinin sonuç vermemesi operasyon ihtimalini güçlendiriyor.

Esad'a bağlı birlikler karadan İran'ın, havadan da Rusya'nın desteğiyle İdlib'de ilerlemeye devam ederken, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da 'askeri çözümün felaket olacağı' açıklamasını yaptı.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da Ağustos sonunda İdlib'deki muhalifleri 'terörist' olarak tanımlayıp Batı'ya da "Terörle mücadele operasyonuna engel olmayın" mesajı verdi.

Suriye'den de Türkiye'nin muhalefetine yanıt Dışişleri Bakanı Velid Muallim'den geldi. Muallim, İdlib harekatının amacının bölgeyi cihatçı örgütlerden temizlemek olacağını söyledi ve "Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemiyoruz ama Türkler İdlib'in Suriye toprağı olduğunu anlamalı" dedi.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Cuma günü paylaştığı Twitter mesajlarında Rus mevkidaşı Sergey Lavrov'u işaret ederek, "Lavrov İdlib'e yönelik Suriye ve Rusya saldırısını savunuyor. Ruslar ve Esad bunun önüne geçilmesi gerektiğini kabul etmişlerdi. ABD yaşananları zaten tehlikeli boyutlarda olan şiddeti tırmandırıcı adımlar olarak görmektedir" uyarısında bulundu.

Bir hafta içinde bölgede askeri hareketlilik de tırmandı. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) İdlib'deki 12 gözlem noktasına takviye kuvvetler gönderirken, Rus basını da Rus İzvestiya gazetesi de Rusya'nın Akdeniz'in doğusuna en az 10 savaş gemisi ve iki denizaltı konuşlandırdığını duyurdu.

Bu, Rusya'nın Suriye savaşına müdahil olduğu 2015'ten bu yana yapılan en kapsamlı donanma takviyesiydi.

İngiltere merkezli muhalif Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne göre, Suriye ordusu kısa bir süre önce İdlib halkına havadan, üzerlerinde "Sizler ve aileleriniz daha ne kadar korku ve endişe içinde yaşayacaksınız? Daha ne kadar çocuklarınız umutsuz ve geleceksiz olacak?" yazılı bildiriler attı ve silahlı örgüt destekçilerine teslim olmaları çağrılarında bulundu.

İdlib'e yönelik operasyon ihtimali kuvvetlenirken zamanlama olarak ise, Astana sürecinin devamı olarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin 7 Eylül'de Tahran'da yapacakları görüşmenin belirleyici olması bekleniyor.

Liderler, Nisan ayında da Ankara'da bir araya gelip Suriye'deki gelişmeleri ele almıştı.

Zirve sonunda alınacak kararın, İdlib'de atılacak adımların habercisi olacak.

Ancak diğer yandan 'kimyasal saldırı hazırlığı' tartışmaları da bölgede gerilimi tırmandırıyor.

Rusya, İdlib'de sahte bir kimyasal silah saldırısının tezgahlanacağını ve Suriye ordusunun suçlanacağını iddia ediyor.

İDLİB'DE HANGİ ÖRGÜTLER SAVAŞIYOR?

İdlib, farklı silahlı örgütlerin kurduğu ve bünyesinde el Nusra ile Ahrar'uş Şam'ı barındıran çatı örgütü Fetih Ordusu tarafından 2015'te ele geçirilmişti.

Şimdi İdlib'in yüzde 60'ı, El Kaide'nin Suriye kolu El Nusra'dan dönüşen cihatçı Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) örgütünün kontrolünde. Lideri, eski El Nusra mensubu Ebu Muhammed Colani.

Suriye uzmanı Fransız akademisyen Fabrice Balance HTŞ cihatçılarını 'çok iyi organize, savaşa hazırlıklı' olarak tanımlıyor.

HTŞ çoğunlukta olmak üzere İdlib'de 30 bin savaşçı olduğunu tahmin ediliyor.

Türkiye, İdlib'e operasyon ihtimali konuşulurken geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle HTŞ'yi terör örgütleri listesine aldı. Resmi gazetede 29 Ağustos tarihli yayımlanan kararnamede El Nusra'nın adının Heyet Tahrir el Şam olarak güncellendiği belirtildi.

Heyet Tahrir El Şam'ı oluşturan gruplar:

Şam'ın Fethi Cephesi (Eski adıyla Nusra Cephesi)

Ensar el-Din Cephesi

Ceyş el-Sunna

Liva el-Hak

Nurettin Zengi Hareketi

Türkiye'nin bu adımından birkaç gün önce ise Rus basınında 'Türkiye'nin HTŞ'yi kendini fesh etmeye ikna için zaman istediği' haberleri çıkıyordu.

Suriye'de cihatçıları inceleyen uzman Aymenn Jawad al Tamimi, "Eğer Türkiye HTŞ gibi örgütleri saf dışı bırakmazsa, harekât kaçınılmaz olur" diyor.

Al Tamimi, 2017 yılında TSK'nın İdlib'e gözlem noktaları oluştururken kendilerine 'HTŞ'nin refakat ettiği' haberlerini hatırlatıp şunları söylüyor:

"Bu gözlem noktaları kısmen HTŞ ile işbirliği içinde kurulmuştu (…) ama bu gerilimi azaltma bölgelerinin amacı HTŞ gibi grupları saf dışı bırakmaktı. Türkiye'nin kendini tartışmalı bir pozisyonda bulduğunu düşünüyorum."

Diğer cihatçı muhalif örgütler de HTŞ'ye karşı aynı çatı altında birleşti.

Suriye Kurtuluş Cephesi'ni oluşturan Ahrar ür Şam, Nureddin Zenki Hareketi, Ceyş el Ahrar ve Şukur el Şam, bir diğer çatı örgütü Ulusal Kurtuluş Cephesi ile birleşti.

Ahrar ür Şam, Suriye hükümetinin 2011 Mayıs ayında af tanıyarak hapisten çıkmalarını sağladığı Selefi militanlardan oluşuyor.

BBC'nin Araştırma ve Analiz birimine göre 2011'de kurulan Nureddin Zenki Hareketi de 2018 Şubat ayında HTŞ ile çatışında Ahrar ür Şam'la ittifaka gitti.

İdlib'de ayrıca HTŞ'nin müttefiklerinden el Kaide bağlantılı Hurras el Din de var. Cihatçı örgüt Şubat 2018'de kuruldu.

İDLİB TÜRKİYE İÇİN NEDEN ÖNEMLİ?

İdlib, Astana Mutabakatı çerçevesinde Suriye'de oluşturulan dört Gerilimi Azaltma bölgesinden biri olarak belirlenmişti.

Mutabakat kapsamında Türkiye İdlib içine 12 gözlem kontrol noktası kurdu. Bunların aralarına Rusya 10, İran da 7 gözlem noktası yerleştirdi.

Vilayet, bölge aktörlerinin her biri için kendi çıkarları doğrultusunda stratejik öneme sahip.

Suriye'de Beşar Esad açısından 2011'den bu yana devam eden iç savaşın büyük oranda sona ermesi ve zaferini ilan etmesi anlamına gelecek.

İdlib'in yeniden Suriye hükümetinin kontrolüne geçmesi Esad'ın yanı sıra İran ve Rusya'nın da bölgedeki nüfuzlarını güçlendirmek açısından önemli bir hedef.

Türkiye için ise, bir kısmı çevredeki mülteci kamplarına sığınan yaklaşık üç milyon kişinin yaşadığı İdlib'e yönelik bir operasyon, yeni bir göç dalgası demek.

İdlib, kuzeyinde Hatay'ın Reyhanlı ilçesine, batısında Yayladağı, Güveççi'ye komşu. Bölge, savaşın çıktığı 2011'de Türkiye'ye ilk sivil göçün yaşandığı ve yabancı savaşçıların da Suriye'ye en fazla geçiş yaptığı yerdi.

BM, olası bir operasyonda 800 bin kişinin göçe zorlanacağı ve 'insanlık felaketi yaşanabileceği' uyarısında bulunuyor. Türkiye'nin sınırları ise artık kapalı.

Göç dalgası yaşanması durumunda çok sayıda farklı cihatçı, Selefi, el Kaide'ci örgüte mensup savaşçıların da Türkiye'ye geçmesinden kaygılanılıyor.

Suriye'deki gelişmeleri yakından izleyen uzmanlardan Aymenn Jawad al Tamimi, Türkiye'nin savaşın başında açtığı sınırlarla sivillerin yanı sıra 'ülkeye giren savaşçılarla, bu tip terörist ağların merkezi haline gelmiş olabileceğini söyleyip "Pakistan gibi oldu" diyor.

Diğer yandan İdlib'in kuzey sınırları, TSK'nın ÖSO'yle birlikte Fırat Kalkanı ve ‘Zeytin Dalı Harekatı'yla YPG'yi uzaklaştırdığı Afrin hattına dayanıyor.

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan New York merkezli düşünce kuruluşu The Century Foundation'dan Suriye uzmanı Aron Lund, olası bir harekâtın yapısına bağlı olarak, 'Esad'ın tüm bölgeyi yeniden kontrolüne geçirmesi durumunda geriye Kürtlerin yaşadığı bölgeler kalacağını' söyledi ve "Kaçınılmaz olarak dikkatler oraya çevrilebilir" dedi.

TÜRKİYE İLE RUSYA KARŞI KARŞIYA GELİR Mİ?

İki ülkenin İdlib'de 'ılımlı muhalif' ayrımıyla ilgili fikir ayrılığından karşı karşıya geleceği kaygısı dile getiriliyordu.

Türkiye'nin 24 Kasım 2015'te Rus savaş uçağı Sukhoi Su-24'ü düşürmesiyle başlayan kriz sonrası düzelen ilişkiler, Türkiye'nin Nato ve ABD'nin tepkisine rağmen Rusya'dan S-400 füze savunma sistemi almasına kadar ilerledi.

S-400 sisteminin, 2019'da Türkiye'ye teslim edilmesi bekleniyor.

Ama İdlib operasyonunun Moskova ile Ankara arasında nasıl şekilleneceği henüz resmi olarak duyurulmadı.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov sözcüsü aracılığıyla 29 Ağustos'ta Batı'ya "Terörle mücadele operasyonuna engel olmayın" derken, Türkiye ile ise 'İdlib'de hangi örgütlerin desteklendiğiyle' ilgili uzlaşı olduğunu söyleyerek, fikir birliğinin işaretini verdi.

Suriye uzmanı Aron Lund ise bu açıklamaya temkinli yaklaşıyor:

"Lavrov ve Rus diplomatların genelde henüz anlaşamaya varılmadan, anlaşıldığını duyurma eğilimleri var. Rusya ile Türkiye arasında bu konuda genel anlamda bir uzlaşı olabilir.

"Kimin terörist olarak değerlendirildiği veya kimin, beraber çalışılabilecek müttefik olarak görüleceğine ilişkin tartışma kamu tüketimi için yapılan bir tartışma. Asıl mesele, Rusya ile Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda anlaşmaya varıp varmayacakları.

"(…) Türkiye'nin çıkarlarından biri mülteciler, diğeri Kürt meselesi. Türkiye bu meselelerden taviz verebilir mi? Ama Kürt meselesi Ruslarla değil Amerikalılarla ele alınması gereken bir mesele."

İDLİB HAREKÂTI ESAD İÇİN ZAFER OLUR MU?

İdlib, 2011'de başlayan savaşta muhaliflerin elinde kalan son büyük yerleşim bölgesi. Suriye ordusunun kapsamlı bir harekâtla bu vilayeti muhaliflerden geri alması uzmanlara göre 'yedi yıldır süren savaşı Beşar Esad'ın kazandığı' anlamına gelecek.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, "Esad savaşı kazandı. Bunu ifade etmemiz gerek ama barışı kazanamadı" sözleriyle bu algının siyasi çevrelerde yerleştirdiğini gösterdi.

Franceinfo'ya konuşan Suriye uzmanı Frédéric Pichon da, Suriyeli Kürtlerin ve ABD askerlerinin bulunduğu kuzeydoğu bölgelerinin hala bir soru işareti olduğunu hatırlatı ama "Tüm gözlemciler kabul ediyor, Esad bu savaşı kazandı" dedi.

Pichon, yeni duruma dair İran'ın önemine dikkat çekti: "Fransa Cumhurbaşkanı Macron bile artık Esad'ın gitmesi çağrısında bulunmuyor. Bu, Batılıların hesaplarının çoğunlukla dışında bir durum. ABD'nin amacı İran'ın Suriye'den çıkması. Bu kadar. Onlar asıl, İran'ın gelecekte daha güçlü bir pozisyona gelmesini istemiyor ama henüz bunu başaramadılar."

Suriye uzmanı Aron Lund da 'farklı gelişmeler yaşanma ihtimali olabileceğini' belirtse de Suriye'nin genelinde durumun farklı olabileceğine dikkat çekiyor:

"Mevcut gidişatta, Esad'ın genel olarak bu savaşın kazananı olacağı açık. Ama bu, Suriye'nin her yerini geri alacağı anlamına gelmiyor.

"Kuzeydoğuda Kürtlerle beraber Amerikan askerleri var. İdlib'de, El Bab'da, Cerablus'ta ve Afrin'de Türk askerleri var. Esad bu bölgeleri tabii ki Rusların desteği olmadan alamaz. Ruslar da Türklerle savaşmak istemez. Siyasi olarak çok hassas olur.

"Bu nedenle bu tip müzakereler yapılıyor. Savaş, Esad'ın ana mücadeleyi kazandığı ama çevre bölgeleri geri almasının ise gerçekte artık kendi elinde olmadığı bir noktaya vardı."

Kaynak: BBC Türkçe