Berkin Elvan ile Burak Can Karamanoğlu'nun öldüğü Okmeydanı, bir durakla 'aşağıdakiler' ve 'yukarıdakiler' olarak ayrılmış durumda.

Kasımpaşa’dan Şark Kahvesi’ne dek uzanan iki kilometrelik minibüs yolu, Çeşme Durağı’nda ikiye ayrılıyor. Çeşme’nin altından Kasımpaşa’ya kadar dükkânların camlarında Burak Can Karamanoğlu’nun resimleri, Türk bayrakları, duvarlarda “Burak Can ölümsüzdür” yazıları ve “Okmeydanı komünizme mezar olacak” sloganları görülüyor. AKP, Saadet Partisi ve yer yer MHP ’nin tabanı bulunan bu muhitte, CHP ’ye radikal bir sol örgüt olarak bakılıyor. Karamanoğlu’nun ölümünden sonra CHP’nin bürolarının saldırıya uğraması bundan...

Çeşme’nin altı, ‘yukarıdakilerin’ kendi mahallelerini basacağını düşünüyor. İlginçtir, ‘yukarıdakiler’ de Çeşme’nin altı için böyle düşünüyor. Bir baskın kuşkusuyla geceleri sokaklarda nöbetler tutuluyor. Çeşme’nin üstündeki tüm duvarları Berkin Elvan’ın duvarlara kazınmış resimleri, “Berkin Elvan ölümsüzdür” yazıları süslüyor. CHP, HDP, ÖDP ve radikal sol grupların etkili olduğu mahallede, hiçbir sağ parti yok...

İsmail Saymaz'ın Radikal'de yer alan analiz haberine göre Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ’ın bir zamanlar satın alıp sonradan elinden çıkardığı evin alt katında, girişte, Büyük Birlik Partisi (BBP) Merkez Yürütme Kurulu üyesi Yahya Öztürk’ün eczanesi faaliyet gösteriyor. Öztürk, muhitte Giresunlular ve Rizelilerden sonraki en kitlesel hemşeri topluluğunu oluşturan Erzurumluların vakıf başkanlığını da yürütüyor. Öztürk, sınır boyu diye görülen Çeşme Durağı’ndaki Burak Can Karamanoğlu’nun ölümü ile sonuçlanan gerginlik için “Tam bir provokasyon” ifadesini kullanıyor. Öztürk, o gün Kasımpaşa’da toplanan 150 kişilik bir taraftar grubunun, ellerinde sopalarla, “Polise uzanan eller kırılsın!” diye slogan atarak Okmeydanı’na, “Çeşme’nin üstüne” doğru yürüyüşe geçtiğini vurguluyor. “Biz Alperenler olarak bu oyuna gelmedik, sokağa çıkmadık” diyor.

Öztürk’e göre mahalleli, sol grupların etkin olduğu ‘Çeşme’nin üstü’ için olumsuz düşünüyor. Bilhassa eylemlerin olduğu günlerde dükkân ve araçlara zarar verildiğini ileri sürüyor. Ancak, kendilerine saldırılmadığı takdirde ‘Çeşme’nin üstü’nün aşağıya inmeyeceğini kaydediyor. Tam da bu nedenle Öztürk, Kasımpaşalı taraftarların yürüyüşünü, çatışmaya davet diye yorumluyor.

Kulaksız’dan Okmeydanı’na doğru, minibüs yolu takip edilerek yüründüğünde, duvarlarda “Burak Can ölümsüzdür” ve “Burak Can kalbimizdesin” yazıları görülüyor. Bilhassa Burak Can Karamanoğlu gibi Giresun Alucralıların ağırlıkta olduğu Dörtyol’dan Çeşme Durağı’na kadar tüm dükkânların camlarını Karamanoğlu’nun resimlerinden yapılmış afişler ve Türk bayrakları süslüyor. Yol boyunca asılı AKP, Saadet Partisi ve MHP’nin flamaları muhitteki hâkim eğilimi gösteriyor. Karamanoğlu’nun ölümünden sonra CHP, ‘Çeşme’nin üstü’ndeki sol örgütlerin ‘hamisi’ şeklinde görülüyor. Bu yüzden CHP bürosu yakılmış...

Yol üzerinde, ailesinin işlettiği balıkçıda çalışan ‘Ercan’ adlı genç, ‘yukarıdakilerin’ kendi mahallerini basmayı düşündüklerini iddia ediyor. Daha önce böyle bir girişim olmuş mu? “Hayır” diyor. Neden bassınlar? Ercan, ‘yukarıdakiler’in AKP’yi kötülemek istediklerini savunuyor. Çeşme Durağı’ndaki bir cep telefonu mağazasında çalışan ‘Hakan’ ise “Okçular Tekkesi’ni basacaklarmış diye duyduk” diyor. “Tekkeyi basıp ne yapacaklarmış?” sorusu karşısında, “Onu bilmiyorum” diye yanıt veriyor. Fakat o da bu gerginliğin, ‘yukarı’dan kaynaklandığını ve oy verdiği AKP’yi hedef aldığını düşünüyor. Çeşme Durağı’ndan ayrılırken, bir duvarda, “Okmeydanı komünizme mezar olacak” yazısı dikkat çekiyor.

Birkaç adım sonra, durağın üst yanında, iki muhiti birbirinden ayıran noktada, yolun her iki yanında polis panzerleri bekliyor. Panzerin önünde nöbet tutan bir çevik kuvvet polisi, “Berkin’e de yazık oldu, Burak Can’a da” diyor. Sol görüşlü olduğunu kaydeden genç polis, Berkin Elvan’ın kasıtlı vurulmadığını düşünüyor. “Eğer hedef gözeterek vurduysa çok yanlış yaptı. Bize böyle öğretilmedi” diyor. Polis, ‘Çeşme’nin üstü’nü gösteriyor: “Ne zaman yatışır, bilemiyoruz.”

AKP, Saadet Partisi ve MHP’nin flamalarının yerini bu kez CHP, HDP ve ÖDP’ninkiler alıyor. Ve duvarlarda bu kez Berkin Elvan’ın resimleri ve “Berkin Elvan ölümsüzdür” sloganları görülüyor. Sivas, Erzincan ve Tokatlı Alevi yurttaşların ağırlıklı yaşadığı muhitte Halk Cephesi veya çaycı Hamit Dışkaya’nın da üyesi olduğu Halkevi gibi sol gruplar da faaliyet gösteriyor. Dışkaya, bilhassa Karamanoğlu’nun ölümünden sonra ‘aşağıdakilerin’ kendi mahallelerini basacağı yönünde dedikoduların dolaştığını ve bu yüzden geceleri sokak başlarında nöbet tuttuklarını anlatıyor. Peki, ‘aşağıdakiler’ daha önce hiç baskın yapmış mı?

“Hayır” diyor. Dışkaya, ‘aşağıdakilerin’ yakındığı, dükkâna ve araç verme iddiasının ise asılsız olduğunu iddia ediyor. “Göstersinler, kiminki yakılmış?” diye soruyor. Bir Alevi yurttaş olarak Dışkaya, polisin kendi mahallelerine önyargılı geldiğini ve yoğun şiddet kullandığını savunuyor. Feministlerin muhtar adayı olan, işçi emeklisi Songül Yarar Dede, Dışkaya’nın bu tespitine katılmakla birlikte, her iki mahallenin de birbirine karşı kışkırtılmak istendiğini belirtiyor.

Berkin Elvan’ın ölümünden sonra çok etkilendiklerini, kendisi gibi Alevi inancından mahalle sakinlerinin korkularının depreştini anlatıyor. Yoğun polis müdahalesi nedeniyle mahallenin yaşanmaz hale getirildiğini, taşınmak isteyenlerin olduğunu vurguluyor. Peki, bu mahalle bir kurtarılmış bölge mi? “Olsa, polis bu kadar kolay girebilir miydi?” diyor. Fakat Dede ekliyor: “Burası devrimci geleneği olan bir mahalle. Hepimizin ailesinde cezaevine girmiş olanlar var.”

Okmeydanı’ndan tekrar minibüs yoluna dönüldüğünde, şehrin rutin kalabalığı, tıkabasa haldeki dolmuş ve otobüsler göze çarpıyor. Kulaksız istikametine gidenler ilkin Berkin’in, sonra Burak Can’ın resimlerine bakıyor.