15 Temmuz darbe girişiminin ardından olağanüstü hal (OHAL) ilanıyla hazırlanan kanun hükmünde kararnameler çerçevesinde yapılan uygulamalarla bazı kişilerin haksızlığa uğradıklarına dikkat çekenlere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım da katıldı.

Erdoğan, 'at izinin it izine karıştığını, FETÖ'cü diye suçlanan bazı insanların ilgilerinin olmadığını' söylerken, Yıldırım da, 'kurunun yanında yaşın yanmaması için valilerden titiz davranmalarını' istedi.

BBC Türkçe'den Fundanur Öztürk'ün haberine göre, kararnamelerle kamudan atılanların sayısı 59 bin 77, TSK'da ihraç edilen kişi sayısı 4 bin 545, emniyette 9 bin 331, hâkimler ve savcılarda ise 3 bin 390 kişiye ulaştı. 135'i aşkın basın kurumu kapatılırken, 2 bin 300'den fazla basın çalışanı işini kaybetti.

Toplu işten çıkarmalar, tutuklamalar ve gözaltılar hakkında siyasi partilerden ve sivil toplum örgütlerinden itirazlar yükseliyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Salı günü yaptığı ortak açıklamada, "Darbe soruşturmaları hukuk kuralları içinde titizlikle yapılmalı, darbe girişimi ile somut bağlantısı saptanmayanlar en kısa sürede görevlerine iade edilmelidirler" dedi.

20 TEMMUZ’DAN BU YANA BAZI BAKANLIKLARDA YAPILAN İHRAÇLAR

Başbakan Binali Yıldırım bugün valilerle gerçekleştirdiği toplantıda, eleştirilere yol açan durumun önüne geçebilmek için adım attıklarını ifade edip "Her ilde kriz merkezleri kuracağız ve kendisine haksızlık yapıldığını düşünenler bu merkezlere başvuracak" dedi.



CHP AYM'YE GİDECEK

Devletin yapısını değiştirdiği ve kurumlarda radikal değişimlere neden olduğu ifade edilen düzenlemelerin Anayasa'ya aykırı olduğu tartışmaların odağına yerleşmiş durumda. CHP, KHK'ların anayasaya aykırı bulduğu hükümlerini Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) taşımaya hazırlanırken, AKP ve MHP ise uygulamalardaki bütün olumsuzluklara rağmen bu devlet kurumlarında yapılan değişimlerin 'zorunlu ve hukuka uygun' olduğunu savunuyor.

'DEVLET KHK’LARLA SIFIRDAN İNŞA EDİLİYOR'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Ağustos ortasında gazetecilere yaptığı açıklamada, "Devletin yeniden inşasını ve kurumların yeniden yapılandırılmasını öngören bütün düzenlemelerin OHAL yasasıyla yapılmasına karşı çıkıyoruz. Bu, darbe girişimini fırsatçılık kabul edip parlamentoyu devre dışı bırakmak olur" demişti.

Başbakan Yıldırım'la yaptığı görüşmelerden sonra, 'uyarılarının ve eleştirilerinin' sonuçsuz kalmasının ardından Kılıçdaroğlu Anayasa Mahkemesi'ne gitme kararı aldı.

CHP'nin AYM'ye taşıyacağı KHK hükümleri:

*Ordunun yeniden yapılandırılması

*Askeri okulların kapatılması

*GATA'nın Sağlık Bakanlığı'na devri

*Belediyelere kayyum ataması yetkisinin valiliklere verilmesi

CHP, TBMM Genel Kurulu'nun yeniden açılmasının ardından dosyaları AYM'ye göndermeyi hedefliyor, CHP milletvekilleri, hükümeti KHK'larla 'devleti sıfırdan inşa etme arayışında olmakla suçlarken, bunun vicdani ve hukuki sorunlar doğurduğuna dikkat çekiyor.

TBMM Anayasa Komisyonu üyesi CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, "Silahlı Kuvvetlerin, bakanlıkların, Milli Eğitimin, Sağlık Bakanlığı'nın yapısına dönük her türlü müdahale, OHAL KHK'larının anayasaya açıkça aykırı olduğu durumlardır" diyor ve kamudan ihraç edilen yaklaşık 60 bin kişinin de Anayasa'ya aykırı bir şekilde hak kaybına uğradıklarını söylüyor:

"Kamu çalışanlarını görevden alıyorsunuz ve 'yürütmenin durdurulması kararı verilemez' hükmü koyarak yargı yolunu da kapatıyorsunuz. Fakat bu insanlar yargılanmadılar. Çoğunun ifadesi dahi alınmadı. Binlerce insan kalıcı olarak ve hukuki yolları tıkanarak işsiz bırakılıyor."

CHP İzmir Milletvekili Kamil Oktay Sındır ise, "Bu süreçte cumhuriyetçi, demokrat, aydın ve laik kesimin de mağduriyetine şahit oluyoruz. FETÖ ile hiçbir ilgisi olmadığı halde mağduriyet yaşayan yurttaşlarımızın 60 gün içerisinde Danıştay'a itiraz etmelerini öneriyoruz" diyor.

KHK'lara tepki gösteren bir diğer milletvekili Veli Ağbaba ise CHP Emek Büroları adına hazırladığı basın metninde, "Bu örgütle alakası olmayan solcular, sosyal demokratlar, devrimciler, Atatürkçüler ve farklı inanç gruplarından vatandaşlarımız fırsat bu fırsat denilerek açığa alındı ya da işsiz bırakıldı. İnsan hakları hukukunu yok sayarak bir gecede on binlerce insanı işten atmak diktatörlüktür" diyor.

Kaboğlu: KHK'lar anayasaya aykırı BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan anayasa hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu, KHK'lardaki bazı hükümlerin konu ve zaman bakımından anayasanın 120. maddesine açık bir şekilde aykırı olduğunu söylüyor:

"KHK'lar OHAL süresindeki acil ve geçici önlemler niteliğinde olan durumları düzenler. Oysa bazı hükümler OHAL süresini aşan, değil 3 ay 30 yıl gibi çok uzun süreyle sonuç doğuran kurumsal düzenlemeler içeriyor. Bunun yanı sıra 'konu' bakımından da sınır aşılıyor çünkü doğrudan doğruya 15 Temmuz gecesi tanık olduğumuz darbe girişimiyle ilgisi olmayan kişileri ve kamusal düzenlemeleri kapsıyor."

OHAL rejimini takip eden günlerde Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un "OHAL boyunca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi askıda" açıklamasını hatırlatan Kaboğlu, Türkiye'nin sözleşmeyi askıya alma yetkisi olmadığını söylüyor: "OHAL dönemlerinde devreye giren 15 madde hükümete hak ve özgürlükleri daha fazla sınırlama ve askıya alma hakkı tanıyor, fakat durumun gerektirdiği ölçüde ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası hukukun hükümlerini ihlal etmemek şartıyla. Bu noktada İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin denetimi devreye giriyor."

Kaboğlu, "Sekiz KHK'da yer alan bazı düzenlemeler ancak anayasa yoluyla yapılabilecek düzenlemelerdi. Dolayısıyla bu kararnamelere 'kanun hükmünde' değil, 'anayasa hükmünde' kararnameler demek durumundayız" diyor.

'AKP FETÖ İLE OLAĞAN YOLLARLA MÜCADELE EDEMEZ'

TBMM Adalet Komisyonu Sözcüsü AKP milletvekili Serap Yaşar ise, darbe girişiminden sorumlu tutulan ve hükümetin Fethullah Gülen yapılanmasıyla olağan yollarla mücadele edilemeyeceğinin herkes tarafından kabul edildiği görüşünde.

OHAL'den sonra alınan kararları bu bağlamda değerlendiren Yaşar, "OHAL rejimi içinde halkımızın kanı yerde bırakılmamaktadır. O gece istenseydi bütün saldırganlar öldürülebilirdi ama yapılmadı. Yargı organlarımız hemen harekete geçerek katilleri ve destekçilerini tutukladı ve adalete sevk etti" diyor.

Meclis İçtüzüğü'ne göre KHK'lar ile yapılan düzenlemelerin 30 gün içinde meclisin değerlendirmesine sunulması gerekiyor. Fakat meclis henüz hiçbir KHK onaylanmadan tatile girdi.

Muhalefet milletvekilleri, KHK'ların Meclis'e taşınmadığını ve parlementonun devre dışı bırakıldığını savunuyor. Muhalefetin bu eleştirilerine yanıt veren Yaşar, "Meclis'in bu süreyi kullanmaması eleştirilebilir ama bu durum KHK'ların geçerliliğini yitireceği anlamına gelmez. OHAL kararnameleri için Anayasa Hukukumuzda istikrarlı bir uygulama yok. Nitekim 90 lı yıllarda çıkarılmış bazı OHAL kararları da Meclis'te görüşülmemiş" dedi.

Yaşar, OHAL rejiminde hükümetin anayasal kurallara sadık kaldığını ancak gerekli görülmesi durumunda KHK düzenlemelerinde değişikliğe gidilebileceğini söylüyor:

"Sıcağı sıcağına çıkarılan bazı KHK'larda sonradan düzeltmeler yapıldı. Ancak yine de bazı aykırılıların olabilmesi mümkündür ve eğer gerekli ise bunları düzeltmekten kaçınmayız."

Kamudan ihraç edilenler hakkında ise, "Bu ihraçlar için bir takım kıstaslar geliştirildi. Bazı kişilerin Fetöcü olduğu halde kamuda kalmaya devam ettiğine dair hükümetimize yönelik eleştiriler de yapılmakta" diyor.

MHP: Temizlik harekatı yapılmak zorunda MHP'den KHK'lara ilk tepkiler genel başkan adaylarından geldi.

Sinan Oğan 31 Temmuz Twitter paylaşımında 669 sayılı KHK kararlarıyla TSK'nın yapısında yapılan değişikleri eleştirmişti:



MHP'nin bir diğer genel başkan adayı Koray Aydın ise KHK'lar ile kamudan tasfiye edilenler arasında MHP'lilerin de olduğunu iddia etti.

Yeniçağ gazetesinde yer alan habere göre Aydın, "Üzülerek görüyoruz ki son KHK'lar ile görevlerine son verilenler arasında ülküdaşlarımız da bulunmaktadır" dedi ve bu durumun telafi edilmesi gerektiğini söyledi.


MHP Ankara Milletvekili ve Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi Zuhal Topçu ise düzenlemeleri, 'FETÖ terör örgütünün kontrol altına alınabilmesi için bir takım temizlik harekâtının yapılması gerekiyor' şeklinde değerlendiriyor.

Topçu kapatılan okullar ve işten atılan akademisyenler için, "Hangi amaçlarla kuruldukları ortaya çıktığı için bu okullar kapatılmıştır. Ortaya çıkan mağduriyetlere yönelik tedbirler YÖK tarafından hemen alınmıştır" diyor. Alınan KHK kararlarının aceleye getirilmemesi uyarısında bulunan Topçu, 'meslekten ve kurumlardan atılan öğretmenlerin çok titizlikle incelenip, terör örgütü bağlarının gerçekçi ve somut verilere dayandırılmasının' önemli olduğunu söylüyor.

Yerel yönetimlere kayyum atanabilecek Meclis Genel Kurulu'nda 19 Ağustos'ta oylanan torba yasada, belediyelere kayyum atanması ve mallarına el konulabilmesine yönelik bazı düzenlemeler yer alıyordu.

Dört partinin ortak önergesiyle torba yasadan çıkarılan bu düzenleme, 1 Eylül gecesi yayımlanan KHK ile yürürlüğe girdi.

HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken de, torba yasadan çıkarılmasına rağmen KHK ile geri dönen yasanın 'halk iradesine darbe' olduğunu savunuyor:

''KHK'lar darbe girişiminden sonra demokrasiyi güçlendirmek adına düzenleniyor fakat bu karar demokrasiyle tutarsız. Seçimle belirlenen yerel yönetimlere kayyum atanması demokrasiye müdahaledir. Torba yasadan çıkarılan kararın KHK ile yürürlüğe girmesi ise Meclis'in iradesini tanımamaktır.'' Düzenlemenin gerekçesini eleştiren Baluken, "Mevcut yasalara göre suç işlemiş bir belediye başkanının yargılanmasının önünde herhangi bir engel yok. Eğer yine de terör örgütünün finansmanı ile ilgili bir düzenleme yapılacaksa, ilk önce AKP darbe yapan bir paralel devlet yapılanmasına bugüne kadar vermiş olduğu desteğin hesabını vermeli" diyor.