HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder CNN Türk canlı yayınında Cüneyt Özdemir’in sorularını yanıtladı. Önder konuşmasında hala darbe tehlikesi olduğundan ve son süreçte yaşanan çatışmalara değinirken ilişkin bölgede yabancı ajanların bulunduğu iddiasından bahsetti. Nuray Mert de Diken.com.tr’deki yazısında Sırrı Süreyya’yı eleştirip şöyle yazı:

‘Sürecin mimarları’eğer ‘darbe tehdidiyle karşı karşıya’ ise PKK, PYD ve HDP üzerine söylediklerini neye yoracağız? ‘Sürecin mimarları’ böyle derse ‘darbeciler’ fazladan ne yapacak? Son güvenlikçi yasalar bu kabineden geçmedi de gizli darbeciler tarafından mı devreye sokuldu? Sahi Sırrı arkadaşımız, bizimle dalga mı geçiyor? Komiklik yapmayı sevdiğini biliyoruz, ama komik olmaktan çekinmez mi?

Nuray Mert’in yazısındaki ilgili bölüm şöyleydi:

BARIŞ SÜRECİ, İKTİDAR VE İLAHİ SIRRI!

"Artık darbe tehlikesi tamamen ortadan kalktıktan sonra bile, her otoriter adımın önünden veya ardından, ‘darbeyi gösterip, AKP’ye razı etmek’ diye özetleyebileceğimiz bir çerçevede, ‘darbe tehididi’ dolaşımda oldu.

En son, HDP milletvekili ve İmralı heyetinin değişmez üyesi Sırrı Süreyya Önder, Cüneyt Özdemir’in 5N1K programında, olan biteni biz faniler için benzer biçimde özetledi. Önder’e göre, ‘Devlet tamamen ikiye ayrılmış vaziyette; bir yanda süreçten yana olanlar bir yanda buna karşı darbe yapmak isteyenler var.’

Devlet denilince tam olarak neyin kastedildiğini açık bıraktı ama, en çok ‘asker gölgesi’ne işaret ediyor. Sanki, Cumhurbaşkanı Erdoğan (zamanında başbakan olarak) Roboski katliamından sonra ‘asker’i kutlamamış. Sanki asker-sivil iktidar arasında mükemmel bir eşgüdüm devam etmiyor. Sanki, ‘PKK İŞİD gibi terör örgütüdür’ diyen, çözüm sürecinin baş aktörleri cumhurbaşkanı ve başbakan değil.

Özdemir, Önder’e ‘AKP içinde görüş farklılığı var mı’ diye soruyor, o da önce ‘Var’ diyor, ama tabi isim veremiyor. Zaten vermesine gerek yok…

Önce şu sorulara bir cevap bulmak lazım: ‘Sürecin mimarları’eğer ‘darbe tehdidiyle karşı karşıya’ ise PKK, PYD ve HDP üzerine söylediklerini neye yoracağız? ‘Sürecin mimarları’ böyle derse ‘darbeciler’ fazladan ne yapacak? Son güvenlikçi yasalar bu kabineden geçmedi de gizli darbeciler tarafından mı devreye sokuldu? Sahi Sırrı arkadaşımız, bizimle dalga mı geçiyor? Komiklik yapmayı sevdiğini biliyoruz, ama komik olmaktan çekinmez mi?

Ama belli ki öyle bir kaygısı yok; dolu dizgin anlatmaya devam ediyor; ona göre ortada bir ‘darbe mekaniği’ var, tüm sorunlar bu mekanikten kaynaklanıyor. İktidara, çözüm sürecindeki ciddi sorunlara dair laf etmemek için zekice olmasa da kurnazca bir yöntem doğrusu. Zaten ne çekiyorsak tüm tarafların işi kurnazlıkla geçiştirmeye çalışmasından çekmiyor muyuz?

Ha bir de yabancı istihbarat örgütleri var tabii! Sırrı kardeşimiz, Kobani olaylarını da ‘bölgede cirit atan istihbarat örgütleri’ne yoruyor. Ardından da adeti olduğu üzere bir buzağı hikayesi patlatıyor, yani sonuçta iş buzağı hikayesine dönüyor.

Kendisini üzmeyi hiç istemem, sevimli bir insandır ama kimseyi aptal yerine koymaya çalışmaması kaydıyla.

Dahası, mesele Sırrı Süreyya Önder meselesi değil, bir ‘anlayış’veya anlamayış meselesi. Her zorlu dönemeçte, ‘darbe tehdidi’ bir de üzerine ‘yabancı güçler’, ‘karanlık eller’ kafasına müracaat etmek samimi ise ‘eyvah’, değilse yine ‘eyvah’!

Ayrıca, Allah rızası için, bu laflara sarılanlar daha açık konuşsun, kimdir bu karanlık güçler? Hala bu ülkede karanlık odaklar ortalığı birbirine katabiliyorsa, hala darbeci güçler ciddi bir tehditse son 10 yılda hiçbir şey başarılamamış demek, öyle mi? Kimdir istihbarat örgütlerine talimat veren ülkeler?

ABD ve AB ise onlarla müttefik miyiz düşman mı, bir karar versek. Peki İran mı? Yoksa tüm bunlar, her otoriter rejimin her zaman müracaat ettiği klişeler değil mi? Peki, böylesi bir siyasetin değirmenine su taşımak nesi?

Son olarak, ben bu ülkede yaşayan, demokratikleşme mücadelesi vermeye çalışan ve de Kürtlerin özgürlükleri ötesinde otonomisinin ‘çözüm’ olduğunu düşünen bir vatandaş olarak, barış sürecinden kimin ne anladığını, ne noktada olduğumuzu, müzakere edilenlerin ne olduğunu öğrenmek istiyorum. Buna hepimizin hakkı olduğunu düşünüyorum.

Nuray Mert'in yazısının tamamına buradan ulaşabilirsiniz