“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisinin imzacılarından, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Nazan Üstündağ, barış mücadelesinin anlamı ve özneleri üzerine Sendika.org’a konuştu.

Üstündağ, barış mücadelesinin günümüz koşulları altındaki anlamını şöyle açıklıyor: “Eskisinden çok çok daha önemli. Çünkü hepimizi çok daha fazla ilgilendiriyor. Çünkü artık ‘insanlar ölmesi’ demenin ötesinde, tabi ki insanlar ölmesin ama bizim onurlu, haysiyetli, birbirini düşünen, birbiriyle ilişkilerini bilen özneler olarak kalabilmemizin mücadelesini veriyoruz. Çünkü bizim öznelliğimizi yok etmek istiyorlar. Bizim bir daha asla var olmamamızı ve kendi kendimizi yeniden üretmememizi istiyorlar.”

BARIŞ MÜCADELESİNİN ÖZNELERİ KİMDİR?

“Ben barış mücadelesini, çatışmasızlık ve çatışmasızlıktan sonra da bu dönemde yeni mücadele araçlarının geliştirmesi olarak görüyordum. Barış dediğimiz süreç, bir şekilde herkesin çatışmasızlık durumunu kabul etmesi ve çatışmasızlık halini yaratması. Ve bu çatışmasızlık durumunu yarattıktan sonra da birbirleriyle mücadele edecek yeni araçları geliştirmesiydi. Ancak şimdi barış mücadelesi daha farklı bir durum haline geldi, barış demenin kendisi politik olmaya başladı çünkü.

“Şu anda en azından gördüğüm barış mücadelesi, Türkiye’de ve bütün dünyada yok edilmeye çalışılan bir öznenin hayatta kalma çabası. O nedenle de özgürlük mücadelesi olarak görüyorum. Eskisinden çok çok daha önemli. Çünkü hepimizi çok daha fazla ilgilendiriyor. Çünkü artık “insanlar ölmesin” demenin ötesinde, tabi ki insanlar ölmesin ama bizim onurlu, haysiyetli, birbirini düşünen, birbiriyle ilişkilerini bilen özneler olarak kalabilmemizin mücadelesini veriyoruz. Çünkü bizim öznelliğimizi yok etmek istiyorlar. Bizim bir daha asla var olmamamızı ve kendi kendimizi yeniden üretmememizi istiyorlar.

“Barış demek o yüzden şu anda benim için bir özgürlük mücadelesidir. Bu anlamıyla da Kürt halkının özgürlük mücadelesi ile yakından ilgilidir. Aynı sözleri söylemez, tamamıyla aynı yerde duramaz, aynı riskleri alamaz olabiliriz ama bu paradigma içerisinden bakarsak biz hepimiz artık var olma mücadelesi veriyoruz. Toplu siyasi soykırım, siyasi bile demeyeyim gündelik soykırım, yani var olmamıza yöneltilen tehditlere karşı onurlu ve dayanışmacı bir şekilde kendi öznelliğimizi yeniden üretebilme çabası içerisindeyiz.”

“BU SUÇA ORTAK OLMAYACAĞIZ”

Barış için Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” diyerek başlattığı kampanya barış mücadelesinin neresinde duruyor sorusuna ise Nazan Üstündağ şöyle yanıt verdi:

“Öncelikle o dönemi hatırlamak lazım. O dönemde korkunç bir şekilde Kürt halkına yöneltilmiş bir yalnızlaştırma politikası vardı. Aynı zamanda Kürtler o dönemde bu yalnızlaşmayı sitemle, çağırıcı ve sesli bir biçimde dile getiriyordu. Diğer yandan HDP de oldukça pasifleştirilmişti ve pasifti. Yllardan beri Kürtlerle araştırmalar, bölge ziyaretleri, konferanslar, kongreler düzenleyen ve birlikte yeniden demokrasiyi, ekonomiyi, kadın özgürlüğünü düşünerek ve bunların içinde yer almış biz akademisyenler, Kürtlerin bizden tamamen kopartıldığı, tamamen yalnızlaştırıldığı ve bunu da ifade ettikleri, buna karşı HDP’nin kendi içinden bir cevabın ortaya çıkamadığı bir dönemde şunu düşündük açıkçası: İsrailli akademisyenlerden biz ne bekledik Filistin işgal edilirken? Amerikalı akademisyenlerden ne bekledik Irak işgal edilirken?

“Biz eğer “Bu suça ortak olmuyoruz” demeseydik bundan sonra söyleyecek hiçbir sözümüz olmayacak ve özne olarak artık var olamayacaktık. Bizim için bir varoluş sözüydü bu. İsrailliler siz de ortak olmayın, Amerikalılar siz de olmayın, Türkiye’deki kesimler siz de olmayın… “Bu operasyonlar bizim adımıza yapılıyor fakat bu operasyonlar suç barındırıyor ve biz bu suça ortak olmayı kabul etmiyoruz” sözünü söylemekti.

“Onun dışında mümkün olduğu kadar da hukuki bir metindi imzaya açtığımız. Uluslararası hukuku, Türkiye Anayasası’nı ve hukukunu işe çağıran bir metindi çünkü hukukun da yok olduğu bir dönemden geçiyoruz. Barış süreci boyunca, 2013’ten 2015’e kadar izleme heyetleri, akil insanlarla toplantılar, barış için kadınlar ve başka barış çalışmaları içinde yer alan, görev almak isteyen, göreve hazır olan bir dolu akademisyenin oluşturduğu bir ağ Barış için Akademisyenler. Tekrar o yüzden göreve hazır olduğumuzu hatırlatan bir metindi.”