Dengelerin hızla değiştiği dünyada, 2019 yılı pek çok uluslararası gelişmeye şahit oldu.

Ancak diplomasi gündeminin en gerilimli anları 3-4 Aralık'ta Londra'da yapılan NATO zirvesinde yaşandı.

Rusya'nın uzaktan dikkatle izlediği zirve, ABD, Fransa, Türkiye çatışmasına sahne oldu.

Yalnızca sahne arkasında değil, kameraların önünde de karşılıklı çok sert sözler söylendi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye ve ABD üzerinden NATO'ya vurarak, "NATO'nun beyin ölümünün gerçekleştiğini" söyledi.

Bu sözleriyle hem Başkan Trump'ı, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kızdıran Macron, bu açıklamayı neden yaptı? Fransız diplomasisi bu sözleri nasıl karşıladı?

Fransız diplomasisinde giderek daha fazla yerleşen 'Türkiye karşıtlığının' kökleri neler? Ve daha da önemlisi bundan sonra bu ilişkiler nereye gidecek? Macron, AB içinde aradığı gücü bulacak mı? Bütün bu soruları, Fransız jeopolitik uzmanı ve Opinion (Fikir) gazetesi yazarı Jean-Dominique Merchet ile konuştuk.

Merchet, Macron'un "NATO beyin ölümünde" sözlerini, Fransız diplomatlarının da herkes gibi The Economist'ten öğrendiğini ve kafaların hayli karıştığını belirtiyor. ABD ve Türkiye çıkışlarından ise sonuç alınmayacağını düşünüyor.

Fransız jeopolitik uzmanı ve Opinion (Fikir) gazetesi yazarı Jean-Dominique Merchet, Amerika’nın Sesi’nden Arzu Çakır’ın sorularını yanıtladı.

VOA Türkçe: Geçen yılın en önemli diplomasi olayı sanırım NATO zirvesiydi. NATO'nun 70'inci kuruluş yıldönümüne damga vuran bu kavgalar, özünde ne kadar ciddi?

J.D. Merchet: NATO sonuç deklarasyonu diplomatlar tarafından Pazar gecesi onaylandı. Yani NATO zirvesinden 2 gün önce. Elysee'nin (Cumhurbaşkanlığı Sarayı) diplomatik danışmanı bunu bize söyledi, bu söylediğim kesin bilgi. Yani orada kavga edilmeyecekti. Ilımlı bir metin üzerinde taraflar anlaştı. Bu deklarasyonlar çok önemli bir diplomatik çalışmanın sonucu ama kimseler okumaz. Tabi zirvede 3 önemli isim vardı. Trump, Macron, Erdoğan, aynı fikirde olmayan ve birbiriyle çatışan, aynı yöntemi kullanarak polemik yaratan üç lider zirvenin ilgi odağı oldu. Zirveye Macron-Trump ve Macron-Erdoğan üçlü çatışması damgasını vurdu.

O zaman çatışma üçlü değil, Macron ile ikili çatışmalar var ?

Evet haklısınız. Macron-Trump çatışması çok hararetliydi ama neden çatıştıklarını anlamıyorsunuz. İki baskın erkek karakterin, iki 'Alfa erkeğin' çatışması demek daha doğru. Özünde bir çatışma konusu yok. ABD ve Fransa arasında görüş ayrılıkları var. Hatta düşmanca açıklamalar gördük. Ama bu düşmanlık hangi dosya üzerinde bilmiyorsunuz. İki karakterin, iki kişinin çatışması daha çok. Ama Türkiye ile farklı; Suriye ve Kürtler sorunu üzerinden tartışma başladı ki bu önemli bir sorun.

Macron'un sarsıntı yaratan sözleri ile ilgili bir gelişme olmadı zirvede...

Üstelik NATO zirvesi öncesi yapılan dörtlü görüşme, Macron'un talepleri çerçevesinde hiçbir sonuç vermedi. Macron, Erdoğan ile yaşadığı çatışmayı konuşmak üzere, Merkel ve Johnson ile birlikte gitmek istedi. Ama Johnson için Suriyeli Kürtler, belki de gündeminin 20 bininci konusu. Merkel ise bu konuda daha ılımlı ve sorumlu bir politika izliyor.

‘MACRON, TRUMP VE ERDOĞAN BENZEŞİYOR’

Macron neden Erdoğan ile baş başa görüşmedi ve yanına Johnson ve Merkel'i aldı?

Macron'un karakteri böyle, böyle işliyor. Diplomatik değil. Tıpkı Trump'ın ve Erdoğan'ın karakteri gibi. İstanbul'da bir üniversitede, Erdoğan'ın "Sen kendi beyin ölümünle ilgilen" sözleri de fazla diplomatik sözler değil. Trump'ın attığı tweet'ler de.

Fransa'nın ve Elysee'nin Suriye politikasını nasıl buluyorsunuz? Türkiye'yi neden karşısına almayı seçti?

Fransa olarak, uzun süredir Suriye oyunundan çıktık. Uzun süredir aktör değiliz. Hadi sert bir benzetme yapalım: Fransa gibi 'kibirli' bir ülke için, 'güçsüz olduğunu itiraf etmesi' çok zor. Ama Suriye'de Fransa çok zayıf.

‘FRANSA ESAD'IN GİDECEĞİNE İNANDI AMA ESAD KAZANDI’

Fransa neden böyle bir pozisyona ulaştı?

Pek çok unsurun bir araya gelmesi nedeniyle durum böyle. Genel bir havanın sonucu Suriye'de Batı'nın ağırlığı azalıyor, Fransa'nın ağırlığı da buna paralel olarak azalıyor. Fransa özelinde ise başından "Başar Esad'ın kaybedeceği tezi üzerine kuruldu diplomasi. Esad'ın gideceğine inandık. Ama Esad savaşı kazandı. Savaş bitmek üzere ve Başar Esad kazandı. İşte bu nedenle Fransa şimdi oyun dışında.

Belki Esad rejimi ile temasa geçer?

Şimdilik Fransa bunu yapmak istemiyor. Şimdilik son derece hoş olmayan bir durum içinde ve hiçbir şey yapmamayı tercih ediyor. Ama sonuçta bu olacak, olmak zorunda.

‘YPG DE IŞİD İLE PAZARLIĞA OTURDU’

Macron, NATO'da Tükiye'nin IŞİD ile bir takım cihatçı yapılanmalar aracılığıyla temasta olduğunu açıkladı. Bu açıklama ile neyi hedefledi?

Dürüst olmak gerekirse, bu son derece küçük ve saçma bir polemikti. Fransa ve Türkiye terörle mücadele alanında çok iyi bir işbirliği içinde. İstihbarat birimleri çok yakın çalışıyor. Unutmamak lazım, Rakka'da, Fransa'nın Suriye'deki müttefiki olan YPG, IŞİD ile müzakereye oturdu. Cihatçıların geri çekilmeleri için IŞİD ile müzakereye girdi. Bu hakkı kendinde gördü. Bölgede yeri geldiğinde herkesle konuşmak zorundasınız. Bölgede herkes birbiriyle konuşuyor zaten.

Macron-Trump arasındaki NATO atışması liderlik atışması mıydı?

Hiç sanmam. ABD bugün hala ABD. Hala pek çok Avrupalı için Avrupa güvenliği için önemli. Bu değişmeyecek. Trump biraz kafaları karıştırdı. Ama güvenlik söz konusu olduğunda asla Macron'u Trump'ın, Fransa'yı ABD'nin yerine koymazlar.

Macron AB'nin lideri olmak istiyor? AB'de alternatifsizlik Macron'a bu şansı vermiyor mu?

Bu bir Fransız hayali ve çok saçma. Fransa geçmişteki gücünü Avrupa sayesinde bulmaya çalışıyor, bu doğru. Ama Avrupa'da kimse bunu istemez, bu asla işe yaramaz. Düşünebiliyor musunuz? Polonya ya da İtalya mesela, güvenliği konusunda, ABD garantisi yerine Fransa ile mi işbirliği yapacak? Buna sadece Sayın Macron inanıyor. Üstelik son Rusya çıkışı tüm doğu Avrupa ülkelerinde korku yarattı.

Macron, Rusya çıkışı ile yeni bir denge oyunu mu oynamak istiyor?

Rusya'nın Çin'e yakınlaşmasını istemiyor. AB'deki pek çok sorunları Rusya ile de konuşarak aşmak istiyor. Rusya ile konuşması doğru bir politika. Türkiye ile, Rusya ile konuşulmadan çözülemeyecek konular var. Ama bu çıkışla nasıl bir sonuç hedefleniyor.

Bütün bu inisiyatif almalar, açıklamalar bizi yakınlaştırmaktan çok uzaklaştırıyor. İstenen hedeflere ulaşmaktan çok uzaklaştığımızı düşünüyorum. Çok akılcı olduğunu düşünmüyorum bu açıklamaların. İç politikadaki açıklamalar da dış politikadaki açıklamalardan farklı değil. İçeride de durum hayli gergin zaten. Fransa bir yıldır eylemlerle sarsılıyor.

Fransız diplomasi koridorlarında nasıl bir hava var?

Bence Fransız diplomasisinde bölünme var. Ciddi bir kafa karışıklığı söz konusu. Bu kadar sert çıkışların, geride hazırlıksız yapılması diplomatları şaşırtıyor. NATO'nun beyin ölümü sözleri hazırlıksızdı. Diplomatlar bu sözleri gazetelerden öğrendi. Geçtiğimiz Ağustos ayında cumhurbaşkanımız, Rusya ile ilişkileri 'Fransız derin devletinin' engellediğini söyledi. İki kez hem de, gazetecilerin ve diplomatların önünde. Diplomatlar bunu duyunca "ne demek bu" diye şaşırdılar. Ama diplomatlar, hükümetlerin hizmetinde, açıklamalar ne olursa olsun, onların görevi, uyumla, akılcılıkla ilişkileri düzeltmek.

Fransız diplomasisinin Türkiye politikası neden bu kadar sert? İlişkiler kopma noktasında. Örneğin Almanya daha dengeli bir dil seçiyor. Fransa'da bir Türkiye nefreti mi var?

Bunu açıklamak için 3 faktöre bakmak lazım. Birincisi burada çok iyi entegre olan, büyük ve güçlü bir Ermeni toplumu var. Diğer iki faktör tarihi. Birincisi, Fransa'nın bir dönem Yunanistan'a romantik bakışı.

Fransız elitlerinin, Avrupa'nın kaynağı, felsefenin merkezi olarak gördüğü Yunanistan'a olan aşkı. Eğer Yunanistan'ı savunuyorsanız, Türkiye'ye karşısınız anlamına geliyordu. Fransız elitlerinin 19'uncu yüzyıldan beri tavrı bu.

Üçüncü etkense Kürtleri destekleyen bir romantizm. Fransız elitleri, Madame Mitterrand, Bernard Kouchner ve diğerleri, 1970'lerden bu yana Kürt desteği romantizmine sahip. Çok sayıda elit, Kürtler'in hakları için angaje oldu.

Tıpkı 19. yüzyılda Yunanistan için olduğu gibi. Böyle olunca, Türkiye karşıtlığı yine karşınıza çıkıyor. Diplomaside de böyle bir Ermeni, Yunan, Kürt romantizmi içeren bir politik kültür oluşunca, Türkiye ile ilişkiler de sıkıntılı. Eski bir politik kültürün pek de akılcı olmayan alışkanlıklarında gidiyor ilişkiler. Türkiye ile 'diplomasi akılcılığında' gitmiyor yani.

İki ülke arasındaki ilişkiler bundan sonra nasıl ilerler? Kısa vadede düzelme görüyor musunuz?

Hemen iyileşmez. Çok yara aldı. Yarın bir taraftan gelecek yeni bir açıklama her şeyi yeniden bozabilir. Bugün bir liderin, iki dudağı arasından çıkacak kelimeler ilişkileri zorlaştırıyor. Trump'ın bir Twitter mesajı, Macron'un gazetelere verdiği bir demeç ya da Erdoğan'ın bir üniversitede yaptığı konuşma her şeyi değiştiriyor artık. O nedenle uzun vadede kestirmek çok zor.

Kaynak: Amerika’nın Sesi